Günümüz Toplumuna Yüzeysel Bir Eleştiri

Günümüz toplumu artık eskisi gibi değil. Küreselleşmenin de hızlı olması bu duruma neden olan etkenlerden birisi tabii ki. Dünyada sınırlar bile sadece coğrafi olarak birer gösterge niteliğinde kalmaya başladı. Geçmişten beri gelen toplumsal-kültürel normlar esnetiliyor ve hatta bazen hiçe sayılıyor. Unutulmuş ve artık hatırlanmayan normlar da oldukça fazla.

Gittikçe zorlaşan yaşam şartlarının da etkisiyle insanlar da artık bir tuhaf. O eski mütevaziliği, alçakgönüllülüğü yok gibi. Toplum ve millet olarak ortak ve benzer birçok paylaşımı, kültürü, inancı, geleneği varken toplumun tüm kesiminin bir araya gelip zıtlaşmadan, birbirini kırmadan beraberce bir şeyler yapabilmesi çok zor. Hatta insanlar artık senden kutuplaşmanı bekliyor. Ondan ol ya da karşı taraftan fark etmez ama kutuplaşıp taraf ol istiyor.

Aranızın herkesle iyi olmasını yalakalık olarak görüyorlar ve bunun kişiliğinizin tam oluşmadığına işaret ettiğini düşünüyorlar. Halbuki yanılıyorlar, kendi kişiliklerinin sadece bir kısmı oluşmuş bunu bilmiyorlar! Her türlü ilişkisini çıkar odaklı kuran zihniyetin vicdan kelimesinden ve manasından haberlerinin olup olmadığı konusunda ciddi şüphelerim var. Adınızın vicdan olmasına gerek yok, vicdanlı olun yeter! Sadece vicdan mı, dostluk, aşk, aile, toplum, birey gibi kavramların da tam olarak ne manaya geldiğini bildiklerini düşünmüyorum.

Günümüz toplumsal sorunlarından olan manevi kültür çöküntüsünün temel sorunu da çıkar ilişkileridir. Bireysel çıkar yahut belirli bir grubun çıkarı için, gelenek görenek ve toplumsal değerlerden verilen tavizleri sıralayacak olsak Türkiye’den Çin Seddi’ne kadar yol olur. Milletler geçmişten bu yana gelen gelenek görenek ve töreleri ile yaşarlar. Geleneği, töreyi yaşat ki sen de yaşayasın. Kültüründen taviz vermek demek geçmiş ile olan bağını kesmek, geçmişin ile geleceğinin arasına duvar örmek demektir. Geleceği inşa ederken geçmiş ile bağını koparmak toplumlara bir şey kazandırmayacağı gibi aksine birçok şey kaybettirecektir.

Çıkarcılık bir insanın gen haritasında Rusya, hatta Amerika kıtası kadar yer kaplıyorsa ve bu tip insanlar yaşadığı toplumda çoğunluktaysa o toplum kaybolmaya mahkûmdur. Ülke olarak zaten zor ve çalkantılı bir süreçten geçtiğimiz şu günlerde kişisel veya belirli grupların çıkarlarını düşünmeyi bırakıp, toplumsal çıkarları ön planda tutmalıyız. Gelenek-görenek ve değerlerimize sımsıkı sarılıp hiçbir ayrıştırıcı veya ötekileştirici bir yola başvurmamalıyız.

Aksine bir olup, iri olup, diri olmalıyız.

İlber Ortaylı Hoca’nın da Türklerin Tarihi -1 kitabında söylediği gibi:

“Dünyada Türk kimlik ve şuuru tarihi kitap okuyarak, tarihi piyes izleyerek, şiirle veya müzikle değil doğrudan doğruya kan ateş ve kavga ile oluşmuştur.”

Görüldüğü gibi bu kimlik ve şuur durup dururken ya da gökten zembille inerek değil büyük bir uğraş ve çaba doğrultusunda oluşmuştur. Yani hayatın bizlere altın tepside sunduğu bir armağan değildir; aksine Türklerin zorlu zahmetler sonucu kendilerinin ulaştığı ve oluşturduğu değerlerdir. Bu denli zoraki şartlarda kazanılan değerleri korumak ve yaşatmak herkesin bir görevi ve vazifesi olmalıdır.

Yazar
Hakan KURU

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen