“Bir Medeniyet Teorisi” Üzerine

Bir Medeniyet Teorisi Kültür ve Medeniyete Yeni Bir Bakış
Yılmaz Özakpınar

Semih GÖNÜL

Kültür ve medeniyet kelimeleri çoğu zaman birbirlerinin yerine kullanılsa da bu kullanımın doğru olduğu anlamına gelmez. İkisini de var eden etmenler birbirinden farklılık gösterir. Medeniyet kültürü kapsadığı gibi kültürlerin birleşimi de medeniyetlerin doğuşunda etkilidir. Biri uluslararası iken diğeri ulusal nitelikler gösterebilmektedir. Birbirinden bağımsız kültür ve medeniyet anlayışından bahsedemeyiz. Medeniyetler bir kültürlerden oluştuğu gibi farklı kültürlerin etkileşimlerinden yeni kültürler doğabilir. Kitap üzerine fikirlerimi beyan etmemdeki amacım kitabın gündeme getirilmesi ve bu yazıyı okuyanların kitabı edinmek için merak duymasını sağlamaktır. Bu yüzden kitabın teknik boyutuna, üslubuna değinmek yerine vermek istediği mesaj üzerinden değerlendireceğim.

Kültür ve medeniyetin ortak yanı zihinsel süreçlerle üretilmesidir. Eğer konuyu sadece zihinsel süreçlerle açıklamaya kalkarsak hayvanlarında kültür ve medeniyet ürettiğini görmemiz gerekirdi. Sanıldığı gibi düşünen tek varlık insanlar değildir. Bilimsel araştırmalar göstermiştir ki insan dışındaki birçok varlık düşünme yetisine sahiptir. İnsanı onlardan üstün kılan yönü somut nesneler üzerinden değil soyut kavramlar üzerinden düşünebilmesidir. Hayvanlar karşılarına çıkan somut nesneler üzerinden düşündükleri için anlık eylemler gerçekleştirirler. Daha sonra bu eylemler üzerine fikir yürütemedikleri için yaptıkları eylemleri sorgulayamaz, soyut düşünme evresine geçemezler. İşte bu sorgulama ahlak müessesini doğurur.

Dünyayı saran toplulukların her biri kendilerine özgü kültürler meydana getirir. Bu kültürler yaşadıkları doğa ile ilişkili olarak kendilerine sunulan imkanlar ölçüsünde gelişme gösterir. İnanç ve ahlak nizamının da katılmasıyla birlikte dünyaya farklı açılardan yaklaşan medeniyetler oluşmuştur. Bugünün dünyasını iki medeniyetin çekişmesidir. Bizim mensubu olduğumuz İslam medeniyeti ve onun karşısında yer alan Batı medeniyeti. Neden Batı medeniyetinin karşısında Doğu medeniyeti demiyoruz ya da İslam medeniyeti karşısında Hristiyan medeniyetinden bahsedemiyoruz? Bu sorunun cevabı medeniyetleri oluşturan kültürel ögeler, inanç ve ahlak nizamıdır.

Mezopotamya medeniyetini oluşturan en büyük unsur tarım ve ona bağlı olarak gelişen inanç sistemidir. Örneğin, Sümerler yaşadıkları sel baskılarından sonra tarımın zarar görmesiyle kendilerini koruyacağına inandıkları bir Tanrı inancına yöneldiler. Mabetleri yüksek yerlere yapmak Tanrı’ya olan yakınlığın hem göstergesi sayıldı hem de toplumun gelişmişlik göstergesi olarak görüldü. Sümer toplumundaki Tanrı’ya hizmet ettiğin kadar seni korur mantığıydı. Mısır medeniyetini oluşturanlar kendi hayatlarındaki nimetlerin, tanrı-kralların huzur ve selâmetine bağlı olduğuna inandılar.Nil’in hayat veren şekli tanrı Osiris’in ölmesi ve yeniden dirilmesi şeklini aldı ve  Nil’in kuruması ve taşmasının tarımı etkilemesi insanların inanç sistemini de etkiledi.Tarıma dayalı kültürlere bağlı olarak gelişen inanç sistemiyle verilen eserler medeniyetleri doğurdu.Yunan medeniyetinde ise insanlar ve tanrılar arasındaki ilişki daha farklıdır.İnsanlar kabiliyetlerini geliştirdikleri ölçüde tanrılara yaklaşabilirler.Tanrılar insan suretindendi ve insanlar gibi yaşarlardı.Neşelendirler,şehvet duyarlar,savaşırlar…Yunanlılar tanrılar gibi olmak onlara benzemek isteğindeydiler.Ölümden sonraki hayata inanmadıkları gibi belirgin iyi ve kötü kavramları da yoktu.İyilik ve kötülük yetenekler ölçüsünde kendini gösterdi.İyi savaşçı olmak iyi hatip olmak gibi.Önemli olan bu dünyada iyi bir hayat sürmektir.Yunan medeniyetinin ardından Roma medeniyetine bir göz atalım.Yunanlılardan farklı olarak din ve ahlak kavramları gelişmiştir.Denizaşırı seferlerle Yunan medeniyetiyle ilişki kurmuş filozoflar vasıtasıyla Yunan medeniyetiyle aynı potada eridikleri söylenebilir.Bir okuyucu olarak kafanın karışmış olduğunu düşünebilirsin benim amacım sana bilgi vermek değil bilgiye ulaşmak için sen de merak duygusunu uyandırmaktır.

Hz.İsa’nın getirdiği Hristiyanlık tüm Batı dünyasını birleştirebilirdi lakin bunun önünde kilisenin bağnazlığını gösterebiliriz. Din insanların ruhaniyetine yansımadığı gibi belli kalıplar içerisinde sıkışıp kaldı. Roma ve Yunan kültürünün etkisiyle bugünkü Batı medeniyeti teşekkül etti. Batı medeniyetinin ortak yönleri Burjuva ve işçi sınıfı gibi toplumsal ayrılıklar, Hristiyanlığın kilise sınırları içerisinde din adamlarınca kontrol edilmesi, dünyaya bakışlarının daha iyi bir hayat sürmek için her türlü yola başvurmak ki buradan kasıt sömürge ve koloni tarzı örgütlenme. Coğrafi keşifler ve ticaret yollarının değişmesiyle ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesi, köle ticaretinin meşru görülmesi, kendilerinin dışında olan topluluklara insan gözüyle bakılmamasının temelindeki etmenlerden sadece birkaçıdır. Batı medeniyetinin temeli din ve ahlak nizamına değil, Yunan ve Roma kültürüne ve Latince’ye dayanır. Çekilen filmler, yazılan kitaplarda bunun yansıması olarak görülmelidir. Doğu medeniyeti değil de İslam medeniyeti denmesinin nedeni de yine bu inanç ve ahlak nizamıdır. Doğu toplumlarının birleştirici unsuru İslam olmuştur. Eğer Doğu medeniyetinden bahsedemiyorsak Hintlilerin Japonların Çinlilerin farklı inanç ve ahlakta olmasındadır. Tüm bunları göz önüne alarak düşünmeni istiyorum. Türk milleti olarak biz  Türk-İslam sentezine mi Batı-Türk-İslam sentezine mi daha yakın duruyoruz?

Yazar
Semih GÖNÜL

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen