Günlük Siyasetten Milli Siyasete

Bir giriş cümlesi yazmayacağım. Yazıma verdiğim adın sizlerde uyandırdığı intibaya nazaran belki de. Lisan-ı halim, meselenin izahına uygun da değil, bazılarınızın bahislerinde kim bilir..(!) İşte bu sonuna ünlem mi yoksa üç nokta koyalım tereddütünde bulunduğumuz bir meseleyi arz etmek niyetim. Bir tecessüs nazariyesinde…

Tahayyül edilen arka planı geniş, sürç-ü lisan affetmeyen, temayülü değişken zannedilen; her masanın her köşesindeki, her çayın çay kaşığıyla arasında göz hapsinde tuttuğu, mesele ile sorun arasında anlam daralması yaşayan, hararetli bir şekilde sesin yükseldiği tarafların dikkatinde kalan insanlarımızın hikayesi bu. Bir tecessüs nazariyesinde…

Bir haber geliyor ajanslardan; “Falan parti ‘komutan’ı şöyle demiş, böyle demiş…;

hükümetin yanlış politikaları şunlara neden oldu…; püskevit yer misin yemez misin; devletin içinde haberimiz olmadan paralel bir devlet yapılanması kurulmuş; bugünkü iktidar partisinin grup konuşmasında malum parti başkanı yine muhalefete fena giydirmiş; muhalefet kanadı durur mu tabi yapıştırmış cevabı…; sen ona nasıl ucube dersin; yol yaptık köprü, viyadük yaptık; onların inlerine gireceğiz; bir açılımlar bir saçılımlar…” tarzında günlük sarf olunan keyf-i muhabbetlerin çerçevesinde şekillenen düşüncelerimizi, ifade ediş biçimlerimizi, nutuklarımızı, yazıp çizdiklerimizi, tartışmalarımızı mahalle kahvehanelerinin dört duvarlarından, çay sohbetlerinin buğulu demlerinden, akşam ziyaretlerinin kuru pastalarından, yapılmış olsun diye yaptıklarımızdan, nicelden nitel çıkarma derdinden, gönüllerdekini tamama sayma hesabından, vizyon ile misyonun ince çizgisinden başka yerlere taşımaya çalışmalı; nokta ile virgülün değerini bilme hassasiyetini göstermeliyiz.

Bir takım ayrıntılarla meselenin ana hatlarından, bazen de temelinden uzaklaşıyor; gereksiz detaylarla vakit kaybediyoruz ve siyaseti anlamaktan ziyade farkında olmadan siyaset yapıyoruz. Fakat, buradaki önemli sorulardan biri; “Yaptığımız bu eylemi hangi çerçeve ve kıstaslarda gerçekleştiriyoruz?” Aslında bu soruya cevaben verebileceğimiz belli kıstas/lar ve ilke/lerimiz de yok hummalı tartışmalarımızın, laf yarıştırmalarımızın muhtevasında. Hatta çoğu zaman şahıslara yönelttiğimiz eleştirilerimizin dozajlarındaki aşırılık bile, bizi biz yapan değerlerimize ters düşmemize neden oluyor. Şöyle ki gündemimizin odağında; şiir okurken attan düşenler, yürüyen merdivene tersten binenler, düz yolda ayakta duramayanlar, bonservis bedeli karşılığında tribün değiştirenler, timsah gözyaşı dökenler, ses kaydı yapmayı koleksiyon haline getirenler, “pazara kadar değil mezara kadar” düsturundan ayrılamayanlar, saman altından su akıtanlar, matematik profesörlerine taş çıkartanlar, lisede coğrafya dersini boş geçirenler, ayakkabı kutularını atmayanlar, 70 Cent’e muhtaç olanlar, AB kapısından ayrılmayanlar, elli yılda ülkeyi beş kez darbedenler olabilir. Lakin bulunan makama –kesinlikle şahsa değil- saygıya  hürmeten kullanılan üslup, seviyesini korumalıdır. Çünkü; makama saygısızlık, millete saygısızlıkla eşdeğer olduğu gibi makamın yıpranmasına da neden olur. Aynı zamanda makama saygı duyma mefhumu, Türk töresinde de önem verilen bir değer yargısıdır.

Kısacası günlük, anlık muhabbetlerimizde yıkıp yeniden kurduğumuz devletin iskeletini, kolonlarını anın, dakikaların üzerine değil; ileri görüşlülük hassasiyetiyle uzun vadeli milli  politikalar üzerine bina etmeliyiz. “Günlük basit siyasete endeksli sloganlar ezberleyen değil; hakikat peşinde koşan, araştırmacı, okuyan ve düşünen nesiller en büyük milli güç ve servettir.”[1] düsturunu aklımızdan çıkarmadan hareketlerimize bir yön çizmeliyiz. Kısır parti ve ideoloji tartışmalarıyla yıllardan beri olduğu gibi kendimizi tekrar etmekten kaçınmaya gayret göstermeliyiz. Buna ek olarak, siyasi ve şahıs/lider taassubu yanlışına düşmeden makama saygı duyma mefhumuna riayet ederek eylemlerimize yön vermeliyiz.

[1] Harun Maral, Özlenen Gençlik, Yeni Ufuk, Sayı 20, Mart 2016, s. 21.

Yazar
Mehmet Emre YILMAZ

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen