“Cumhuriyet”e Dair

Volkan MARTTİN [1]

Cumhuriyet“, Arapça “halk, ahâli, kalabalık” anlamlarına gelen “Cumhur” kelimesinden türetilmiş bir isimdir[2]. Batı dillerinde Cumhuriyet’in karşılığı Latince “Res publica” sözcüğünden gelmektedir. Yunanca’da “Demokratia” olarak ifade edilen cumhuriyet bütün dillerde halkın kendi kendisini yönetmesi demektir. Terminolojik bakımdan cumhuriyet ve demokrasi yakın kavramlardır[3].

Yöneticilerin bilinçli bir topluluk tarafından seçimle belirli bir süre iş başına gelmesi, Cumhuriyet’in işleyişinin ve seviyesinin özünü oluşturmaktadır. Cumhuriyet’in iki türü mevcuttur: Aristokratik Cumhuriyet ve Demokratik Cumhuriyet. Tarihî süreçte Aristokratik Cumhuriyet’in örneklerine rastlamak mümkündür. Aristokratik Cumhuriyet’i siyasî olarak bir devlet şekli olarak ortaya koyanlar Romalılardır. Özgür Romalı yurttaşların seçtiği seçkin yöneticiler, Roma Tarihi’nin “Cumhuriyet” dönemine aittir. Site devletlerinde olduğu gibi doğrudan demokrasinin yanı sıra Eski Yunan’da ve Ortaçağ İtalya’sında (Venedik ve Ceneviz Cumhuriyetleri) yöneticilerin ayrıcalıklılar arasından seçildiği görülmektedir[4].

Modern anlamda Demokratik Cumhuriyet; özgürlük, eşitlik gibi kavramları öne çıkaran Fransız Devrimi’nin bir mirasıdır. Bu fikrin alt yapısı Rousseau, Montesquieu gibi Fransız aydınlarına dayanmaktadır. Osmanlı aydınlarının devlet yönetimine dair yaptıkları tartışmalarda Fransız Devrimi’nin etkisiyle “Cumhuriyet“e yabancı olunmasa da Osmanlı Toplumu için en uygun yönetim biçiminin “Meşrutiyet” olduğuna yönelik genel bir kanaat 1860 yılından beri mevcuttur[5]. Cumhuriyetin Osmanlı Toplumuna uygun olmadığını düşünenler arasında Ziya Paşa[6] vardı ve arayışı devam etmekteydi. Namık Kemal ise bir model olarak Londra’yı esas alarak İslami usullere uygun, hürriyet ve kanuna dayalı bir demokrasiyi ehven sayıyordu[7]. Genç Osmanlıların hukuki temellerini Montesquieu’den, siyasi temellerini Rousseau’dan, iktisadi temellerini Smith ve Ricardo’dan aldıkları fikirleri doğrultusunda önerdikleri çare İslam’ın gerçek ruhuna dönerek meşruti ve parlamenter bir hükümetin tesisiydi[8]. Osmanlı Devleti’nde “Cumhuriyet” kavramına dair ilk kullanım Şinasi’nin, Tanzimat’ın mimarı Mustafa Reşid Paşa’ya hitabıdır. Günümüz Türkçesi karşılığı “erdem sahibi topluluğun başkanı” olan bu hitap[9], Montesquieu’nun “Kanunların Ruhu” eserine gönderme yaptığı gibi[10], “reis-i cumhur” gibi açık bir terimi de içermektedir[11].

1906 yılında Suriye’de bulunduğu sırada halk yönetiminden söz eden[12], Millî Mücadele Dönemi’nde İngiliz istihbarat belgelerinde “Cumhuriyetçi” olarak geçen kişi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür[13]. Büyük Atatürk, Osmanlı aydınlarının meşrutiyet için uğraştığı bir dönemde büyük bir ileri görüşlülükle “Cumhuriyet“in insanlık için/Türk Milleti için en iyi yönetim biçimi olduğunun farkındadır. Okudukları arasında Rousseau’nun “Toplum Sözleşmesi” ve Montesquieu’nun “Kanunların Ruhu” gibi eserler bulunan Yüce Atatürk[14], Millî Mücadele’nin her safhasında ağır ve sağlam adımlarla Cumhuriyet’in ilanına yaklaşmıştır. Cumhuriyet’in üstü kapalı olarak ifade edildiği Haziran 1919 tarihli Amasya Tamimi’nde “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” denilmektedir[15]. Büyük Kurtarıcı ile 20 Temmuz 1919 günü görüşen Mazhar Müfit Kansu, “Muhakkak ki var olan hükümet biçimi, ülkenin refahı, mutluluk ve gelişmesine yeterli gelmeyecektir. Başka bir hükümet şekli arayıp bulmamız gerektiği kanısındayım” demiş, Büyük Kurtarıcı ise açıkça “şekli hükümet zamanı gelince, cumhuriyet olacaktır” şeklinde karşılık vermiştir[16]. Bilindiği üzere bu tarihte henüz Erzurum Kongresi toplanmamıştır. Bu konuşmanın yapıldığı günlerin çok öncesinde, Mazhar Müfit Kansu’ya Mustafa Kemal Paşa’nın aldırdığı notlarda “Zaferden sonra hükümet şekli cumhuriyet olacaktır” maddesi yer almış[17]; Erzurum Kongresi günlerinden beri sabırsızlıkla bekleyen Kansu’ya, ancak alenen cumhuriyet yönetiminden bahsetme serbestliği, yaşanan dönemin nazikliği sebebiyle Cumhuriyet’in ilanından hemen önce çıkmıştır[18].

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Millî Mücadele’nin zafere ulaşmasına değin toplumun farklı kesimlerinden oluşan ve istiklal fikri etrafında toplanan güç birliğine zarar vermemek adına hiçbir ortamda rejim/yönetim biçimi tartışmalarına girmemiştir[19]

Her ne kadar 23 Nisan 1920 Cuma günü açılan Büyük Millet Meclisi, Cumhuriyet’in açık bir göstergesi olsa da[20] son Osmanlı Vakanüvisi Abdurrahman Şeref’in ifadesiyle doğan çocuğun ismi, 29 Ekim 1923 günü 1921 Anayasasında yapılan Cumhuriyet ilanını sağlayan bir değişiklikle konulmuştur[21]. Böylece yeni kurulan Türk devletinin rejimi belirlenmiş; devletin adı “Türkiye Cumhuriyeti” olmuştur[22].

Kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyet’in güçlendirilmesi ve daha fazla işlerlik kazandırılması adına Büyük Atatürk’ün ortaya koyduğu ­­─Türkiye halkının ihtiyaçlarından doğan ilkeler birbirinden ayrılmaz bir bütündür[23].

İnsana en yakışan, insanoğlunun ulaştığı en iyi yönetim biçimi olan Cumhuriyet’in farkında olarak Yüce Atatürk’ün en büyük eserim dediği Cumhuriyet’e Türk Milleti’nin sahip çıkması kendi huzur ve refahı için gereklidir. Bu vesile ile sözlerimizi Cumhuriyet’in İlânı’nın 94. yıldönümünü ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayarak tamamlamak uygun olacaktır.  

DİPNOTLAR

[1] Yrd.Doç.Dr.; Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü; [email protected]

[2] Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, 15. Baskı, Aydın Kitabevi, Ankara 1998, s. 145.

[3] Britannica Academic, s.v. “Government,” accessed October 2, 2017, http://academic.eb.com/levels/collegiate/article/government/106262#61449.toc; Britannica Academic, s.v. “Democracy,” accessed October 2, 2017, http://academic.eb.com/levels/collegiate/article/democracy/29895. 

[4] Britannica Academic, s.v. “Democracy,” accessed October 2, 2017, http://academic.eb.com/levels/collegiate/article/democracy/29895.

[5] Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, çev. Metin Kıratlı, 7. Baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1998,  s. 151; Meşrutiyet’in aslında şeriat olduğunu, cumhuriyetin ise şeriata uymadığının ifade edildiği bir dönem olmuştur (Bkz. Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, çev. Ahmet Kuyaş, 4. Baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2003, s. 432).

[6] Lewis, s. 139.

[7] Lewis, s. 142, 144; Berkes, s. 289-292.

[8] Lewis, s. 171.

[9] Şerif Mardin, Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu, çev. Mümtaz’er Türköne vd., 2. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul 1998, s. 303.

[10] Bu eserin bir çevirisi 1863 yılında Namık Kemal tarafından yapılmaya başlanmıştı (Bkz. Lewis, s. 142).

[11] Mardin, s. 299.

[12] Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt: I (1903-1915), 3. Basım, Kaynak Yayınları, İstanbul 2003, s. 32.

[13] Salâhi R. Sonyel, Gizli Belgelerde Mustafa Kemal, Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı, AKDTYK Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2005, s. 59.

[14] Şerafettin Turan, Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar-Düşünürler-Kitaplar, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1982, s. 13-14.

[15] Kemal Atatürk, Nutuk: 1919-1927, haz. Zeynep Korkmaz, AKDTYK Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2005, s. 21.

[16] Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, Cilt: I, 4. Baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1997, s. 74.

[17] 8 Temmuz sabahının erken saatlerinde gerçekleşmiştir (Bkz. Kansu, C.I, s. 131).

[18] Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, Cilt: II, 4. Baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1997, s. 595.

[19] Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi III: Yeni Türkiye’nin Oluşumu (Birinci Bölüm: 1923-1938), 2. Basım, Bilgi Yayınevi, Ankara 2005, s. 20; Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Genişletilmiş İkinci Basım, AKDTYK Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2005, s. 175.

[20] Kemal Atatürk, s. 300.

[21] Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam: Mustafa Kemal, Cilt: III (1922-1938), 26. Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul 2011, s.150.

[22] Falih Rıfkı Atay, Çankaya: Atatürk’ün Doğumundan Ölümüne Kadar, Pozitif Yayınları, İstanbul 2012, s. 436-440.

[23] Kocatürk, s. 186.

Yazar
Volkan MARTTİN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen