Liseye Geçişte Yeni Sistem Üzerine

Fatih AKMAN

TEOG’un “bir gece ansızın” çok kötü bir sistem olduğunun anlaşılması ve kaldırılmasının ardından milyonlarca insan TEOG’un yerine nasıl bir sistem geleceğini beklemeye koyuldu. Birçok seçenek tartışıldı ve hatta açıklanan sisteme yakın birçok sistem önerildi. Ve nihayetinde yeni sistem açıklandı: Eğitim Bölgesi ve Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sistemi.

Yeni sistemi Milli Eğitim Bakanı canlı yayında açıkladı. Açıklanır açıklanmaz da çok ciddi problemlerin oluşabileceği kaygısı başta eğitimciler olmak üzere insanlar tarafından duyulmaya başladı. Öncelikle liseye geçişte nasıl bir sistem ülkeyi bekliyor ona kısaca göz atalım.

Eğitim Bölgesi ve Sınavsız Yerleştirme Sistemi’ne göre liseye geçmeye aday öğrencilerin %90’ı sınavsız olarak adrese bağlı liseye kayıt yaptıracak. Burada öğrenciler beş tercih yapacak ve beş tercihten birine yerleştirilecek. Bakan’ın söylediğine göre de hiç kimse istemediği bir okul türüne yerleştirilmeyecek. Ve bu yerleştirme, öğrencilerin ikamet ettiği eğitim bölgesini kapsayacak. Yani A, B ve C mahallesinde ikamet eden öğrenciler 1 nolu eğitim bölgesi içerisinde kabul edilecek ve yalnızca bu bölge içerisindeki okullara tercihte bulunabilecek. Yine D, E ve F mahallesinde ikamet eden öğrenciler de 2 nolu eğitim bölgesi içerisinde kabul edilecek. Eğitim bölgesinin coğrafi genişliği ile ilgili ise herhangi bir bilgimiz bulunmamakta.

Yine önemli bir gelişme özelinde örneklendirerek, X okulunun kontenjanı 100 diyelim ve bu okula başvuru 200 kişi tarafından yapılsın. Burada seçim öğrencilerin okuldaki başarı puanlarına göre belirlenecek. Okulda daha başarılı olan öğrenci o 100 kişilik kontenjana girme hakkına sahip olacak.

Peki geriye kalan %10’luk öğrenci grubu ne yapacak?

Okullarda öğrenim gören bütün öğrenciler istemeleri halinde yapılacak merkezi bir sınava girecek. Burada istek önemli, zorunlu bir sınav değil. Bu sınav 6., 7. ve 8. sınıf müfredatını kapsayacak ve 60 sorudan oluşacak. Bu sınavda başarılı olan öğrenciler de yine 5 tercih yaparak “nitelikli okul”lara yerleşebilecek. Bu nitelikli okullar da büyük ihtimalle Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri ve Proje Liselerinden oluşacak. Diğer okullar ise otomatik olarak “niteliksiz” yahut “ niteliği düşük okul”lar şeklinde kategorize edilebilir.

Şimdi kısa da olsa anlatmaya çalıştığımız sistemin bizim açımızdan problemli yerlerini işaret edelim.

Bakan yaptığı açıklama ile mealen heterojen okullar oluşturmak istediklerini dile getirdi. Bundan kasıt bir okulun “çok iyi”, diğer okulun “çok kötü” olarak nitelendirilmesinin ve hakikatte de böyle olmasının önünü kapatmak. Ancak bu okullara tercihte bulunacak öğrenciler, okulun kontenjanının başvuru sayısından az olması halinde yine okul başarı puanlarına göre yerleştirilecek. Yani A mahallesindeki Anadolu Lisesi, nitelikli okulları ayrı tutmak üzere, nispeten nitelikli öğrencilerin tercih ettiği bir okul olarak öne çıkacak. Yani heterojen yapı oluşmayacak. Daha bilgili ile bilgisi az olan öğrenci aynı sınıfta eğitim alma imkanına sahip olmayacak.

Burada bir problem de şu: Öğrenciler beş tercih yapacak. Peki bu beş tercihine yerleşemeyen öğrenci ne olacak? Hiçbir öğrenci istemediği okul türüne kayıt yaptırmayacak deniyor ama o öğrencinin eğitim bölgesi alanında yalnızca İmam Hatip Liseleri var ise ve bu öğrenci o okul türüne kayıt yaptırmak istemezse ne olacak? Bu bakımdan eğitim bölgelerinin nasıl dizayn edileceği, çizileceği sınırlar çok çok önemli. Eğer bu hususta gerekli bir düzenleme yapılmazsa büyük ihtimalle Açık Lise’ye giden öğrenci sayısında önümüzdeki sene çok ciddi bir artış göreceğiz.

Yine eğitim bölgesi ile ilgili bir diğer sıkıntı da, bölgeler arasındaki sosyoekonomik fark. Şöyle bir varsayım ortaya koyalım: Bir asker, memur, polis yahut öğretmen zaruri olarak lojmanda oturuyor diyelim.  Özellikle askerlerde lojmanda oturma şartının da olduğu yerler biliyoruz. Ve bu velilerin öğrencilerinin %10’luk dilime giremediğini ve adrese dayalı okul yerleştirmesinin yapılacağını düşünelim. Bu öğrenciler ile ikamet ettikleri okulun sosyoekonomik ve kültürel açıdan çok ciddi bir farkı var ise, bu öğrencinin o okulda okumasının yaratacağı psikolojik ve fiziksel problemlerin durumunu da düşünmek gerekiyor. Bu ileride çok mühim sosyal problemleri de beraberinde getirecek. Ve aynı zamanda yetersizliği yüksek bir semtte yaşayan bir öğrencinin o şartlardan, o semtten kesinlikle çıkamaması, o semtin o öğrencinin kaderi olması gibi bir durum da söz konusu.

Bu sistem ile beraber “nitelikli okul” sayısı bir hayli az görünüyor. Çünkü geriye kalan bütün okullar aynı derecede görülebilir. Bu da beraberinde “nitelikli okul”lara yerleşebilmek için rekabetin de bir hayli artacağını gösteriyor. Yani özel ders, etüt merkezi ihtiyacı, sınava velilerin yapacağı yatırım da bir o kadar artacak. Öğrenciler “ya hep ya hiç” psikolojisi ve baskısı ile eski sisteme göre kat be kat daha yüksek stres ve rekabet iklimi ile baş etmek zorunda kalacaklar.

Yine yeni sistemle beraber bir risk de sahte adres beyanları ile belli semtlerdeki kiraların fahiş fiyatlara çıkması. Bundan sonra “nitelikli okul”lar dışındaki okulların niteliğini bulundukları semt belirleyecek. Lüks semtlerin bulunduğu okullar haliyle daha çok istenen daha çok önemsenen okullar kategorisine girecek. Veliler öğrencilerini o okullara kayıt yaptırmak için uğraşacak, öğretmenler ise o okullarda görev yapmak için… Bu okullar ile şehrin kenar mahallelerinde bulunan okullar arasında öğrenci potansiyelinden okulun maddi teçhizatına ve öğretmen yapısına değin deyim yerindeyse bir uçurum oluşacak. Yani bir okulu bulunduğu semt belirleyecek, ikamet edeceğimiz yeri de okullar…

Sonuç olarak bizim görebildiğimiz problemler dışında eğitimcilerin ortaya koyacağı onlarca sorun var daha. Yine muhtemel senaryoların simüle edilmediği,  test edilmediği bir eğitim sistemi ile karşı karşıyayız.

Eğitim bir ülkenin her programından daha önemli, daha titiz değerlendirilmesi gereken, değişikliklerin ince elenip sık dokunarak gerçekleşmesi gereken hayatî bir alandır. Ancak ülkemizde en fazla değiştirilen, radikal kararlar alınan alan da yine eğitim.

Hülasa, şimdiden evlatlarımızın %10’luk dilime giremeyeceği ihtimaline karşın ya elit semtlerden ev tutma işine şimdiden başlayalım yahut özel okul masrafları için para biriktirme hususunda acilen yeni bir adım atalım.

Yazar
Fatih AKMAN

Fatih Akman, 1992 yılında Zonguldak'ta doğdu. Baba tarafından Karabüklü, anne tarafından ise Bartınlıdır. İlkokulu Ziya Gökalp İlkokulu'nda, ortaokul eğitimini ise Kilimli Cumhuriyet Ortaokulu'nda bitirdi. Atatürk Anadolu Lisesi'nde ba... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen