İnsanlar ve Dağlar

                                   Sevil DAĞCI

Kışın gelişi dağlardan belli olur. Dağların dorukları ağarır önce. Kütahya’nın dağdan esen soğuk rüzgârı kavurur ortalığı. Bu kavurucu soğukta içini ısıtan arkadaşlar arar insan. Çay, kitap ve bunlara eşlik eden müzik sesi…

  Dağlarla çevrili bir şehirde yaşamak, başka bir anlam yükler türkülere. Yaşanmışlıklar, içinde dağları barındırır ve türkülere konu olur. Çoğu zaman, aşılması güç bir engel olarak görülür dağlar. Şehrin âşıkları, Şirin’e ulaşmak için dağları delen Ferhat’tan ilham alır. Gâh delik delik delmek ister, gâh yol ister yârine kavuşmaya. Sevenin, sevdiğine kavuşmasına engel olan dağlar; dert olur, kavalın hüzünlü sesiyle inletir yanık gönülleri.  Kolay kolay unutulmaz dağları konu edinen parçalar. Bunların en başında rahmetli Barış Manço’nun “Dağlar dağlar” şarkısı gelir.  Yediden yetmişe, her yaştan, her kesimden insanın hislerine tercüman olmaya devam eder… Zamanla vuslata mâni olan engeller değişse de, değişmeyen ortak nokta müziğin insanları birleştiren özelliğidir.

 Düşünüyorum da artık mevsimler bile değişti. Eskiden daha bir güzeldi kışlar. Haftalarca kar kalkmazdı. Artık karı dağların tepelerinde görebiliyorum. Bir türkü tercüman oluyor hislerime “Kar mı yağmış Kütahya’nın dağına/ Ateş düştü ciğerimin bağına” Bir yolculuğa çıkıyorum. Çocukluğuma… Dağlara… Şimdi uzaklardan bakıyor olsam da çocukluğum, annesinin eteğine sıkı sıkı tutunmuş küçük bir çocuk gibi,  dağın eteklerine kurulmuş şirin bir mahallede geçti.  Bir dağ,  mahallenin yoksul, ya da az gelirli insanına nasıl cömertçe davranır bilir misiniz? Mahalle fırınında pişen ekmeklere, dağın pürçeği ateş olur. Yabani erikler, böğürtlenler, yiyenlere şifadır. Yemyeşil çimenlerinde koyunlar otlar, çocuklar neşeyle çayırlarında oynar. Bağrında çağıldayan sular, ibrik ibrik sofralara taşınır. Çamların ıtırlı kokusu, dağdan esip gelen rüzgâra karışıp, ciğerlere bayram esenliği sunar. Bir anne gibi mahalleyi gözetip besler dağ…

Aslında dağlar ve insanlar birbirine benzer.   Dağlar güveni temsil eder. Kendisinden emin olduğunuz ve sırtınızı yasladığınız insanlar gibi. Sağlam kaleler böyle yüce dağlara yapılır. Şehri de insanı da mertçe korurlar. Bazı dağlar heybetlidir.  Onun yüceliği başınızı döndürür. Karşıdan hayran hayran bakarsınız, acizliğinizi hatırlatır size… Kimisi korku salar yüreklere. Dik, sarp, yalçın kayalardan oluşmuştur, yanına yaklaştırmaz,  kibirlidir…  Macera sevenleri cezbeden dağlar, gizemli ve keşfedilmeyi bekleyen nadide güzelliklerini öyle herkese sergilemez. Mağaraları, uçurumları, şelaleleri vardır ve sürprizlerle doludur… Patlamaya hazırdır yanardağ. Etrafında bulunanları hep tedirgin eder onların homurtusu. Patlayınca da etrafında ne varsa yakar kül eder.  Taşlaştırır her şeyi. Oysa öfke en çok kendisine zarar verir insanın ve dağın. Öfke ateşinin yaktığı yer, yıktığı gönül, artık kolay kolay yeşillenmez. En yiğit insan, öfkelendiği zaman öfkesini yenebilendir hâlbuki.  İçerisi ateş olsa bile onu yenmek insanı da dağı da yüceltir. Onların etrafı yeşilliktir, ormandır. Uludağ böyledir mesela. Bazı dağların mütevazı ve sıradan göründüklerine bakıp aldanmayın. Çünkü hiç beklenmedik bir anda, en ufak bir seste biriktirdiklerini çığ gibi üstünüze yığar, ezip geçer. Kimisinin görevi de sadece engel olmaktır. Yolunuza engel olur, suyunuza engel olur, ışığınıza engel olur. “Gölge yapma başka ihsan istemem” dedirtir.

Ve dağlar vardır, bağrında güller biten. Sığınanlara siper olan. Sevr gibi Sevgiliyi sarıp, sarmalayan. Tüm varlığıyla koruyup, sırlayan… Nur saçan dağlar vardır. Hayatın yalan dolanından, dedikodusundan kaçıp sığınırsınız. Öyle dağlar vardır ki, onlar insanlığın kurtuluşudur. Ona varmak teslim olmaktır. Değiştirir, dönüştürür. İnsana özünü buldurur. İnsanı kemâle eriştirecek “Hira” ondadır. Oraya girmeyi başaran ne şereflidir. Ve dağlar vardır, en Sevgili’nin, sevgisine mazhar olan “Uhud bizi, biz de Uhud’u severiz” iltifatına nail olan…

Kur’an’da sağlam çivilere benzetilir dağlar. Sarsılmayalım diye yeryüzüne çakılmış çiviler… Tıpkı, vatanı uğruna şehit düşmüş erler gibi. Sıra dağlar gibi toprağın altında yatarlar. Bu vatan, onların sayesinde vatandır. Bizi bu coğrafyada sapasağlam tutan, onların çelikten imanlarıdır. Huzur içinde bir bardak çay içebiliyorsak, canlarını vatanı için ortaya koyan askerlerimiz sayesindedir. Selam olsun, Afrin’deki dağ yüreklilere. Dağlarda destanlaşan, türküleşen, sağlam kalelere…

“Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıra dağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.”

Orhan Şaik Gökyay

                                                                                                                                                                                                                                                             

Yazar
Sevil DAĞCI

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen