ABD’nin Suriye’den Çekilmesi: Türkiye-Rusya Arasında Yeni Kriz

Türkiye’nin Suriye’deki nüfuzunun artması ihtimali ise Washington’un bölgedeki çıkarlarına uygundur. Burada Washington’un Ankara’yla müttefiklik ilişkilerini yeniden canlandırarak Türkiye üzerinden Suriye’deki çıkarlarını korumaya çalıştığı ifade edilebilir. Ancak Beyaz Saray, Münbiç de dahil olmak üzere Fırat’ın doğusuna yıllardır yaptığı “yatırımları”nın tamamen Türkiye’nin eline geçmesini ve “PYD/YPG” kartının işlevsiz hale gelmesini istememektedir. Dolayısıyla ABD, Suriye’den çekilerek bilinçli bir şekilde güç boşluğu yaratmaktadır. Zira PYD’nin Türk Ordusu’na karşı tek başına başarı elde etmesi çok zordur. Onun için PYD kartı artık Şam rejimi; yani Moskova tarafından oynanacaktır. 28 Aralık 2018 tarihinde Suriye Ordusu’nun Münbiç’e girdiğine dair haberlerin uluslararası basında yer alması da bahsi geçen olasılığı güçlendirmektedir.

*****

Dr. Dinmuhammed AMETBEK

Rusya’nın Suriye’deki önceliğinin Amerika Birleşik Devletleri’ni (ABD) ülkeden atmak olduğunu söyleyebiliriz. Moskova’nın söz konusu hedefe ulaşması için bölgenin önemli aktörlerini kendi etrafına toplaması ve ABD karşısında ortak bir cephe oluşturması gerekmiştir. Bu kapsamda Astana Süreci; Türkiye, Rusya ve İran’ı bir arada tutan önemli bir mekanizma olarak ortaya çıkmış ve Suriye Krizi’nin gidişatını değiştirerek Washington’un manevra alanını daraltmıştır. Gelinen noktada ise DEAŞ’ın yenilmesiyle Suriye, sahada etkin olan üç grubun kontrolü altına girmiştir. Birinci grupta Şam rejimi ve onun müttefikleri olan Rusya ile İran bulunmaktadır. İkinci grupta da Türkiye ile muhalif gruplar yer almaktadır. Üçüncü grupta ise ABD ve onun desteklediği terör örgütü PYD/YPG yer almaktadır.

19 Aralık 2018 tarihinde ABD Başkanı Donald Trump’ın Amerikan askerlerinin Suriye’den çekileceğine dair açıklamalarda bulunması ise Amerikan kontrolündeki bölgelerde güç boşluğu yaratacağından dolayı Türkiye ile Rusya arasında yeni bir anlaşmazlığa yol açmıştır. Zira aktörlerin bölgede oluşacak güç boşluğunun doldurulması hususunda farklı düşündükleri bilinmektedir.

Bu kapsamda ABD’nin Suriye’den çekilmesinin ardından bahsi geçen ülkede yaşanması öngörülen bazı gelişmeler vardır. Söz konusu ihtimalleri masaya yatırdığımızda, Beyaz Saray’ın hangi şartlar altında Suriye’den çekilme kararını aldığı daha net anlaşılmaktadır.

İlk olarak ABD’nin geri çekilmesi, İran’ın Suriye’deki nüfuzunun artacağı anlamına gelmektedir. Nitekim İran askerlerinin Suriye’deki amacı Beşar Esad’ın iktidarda kalması ve ABD’nin ülkeden çekilmesidir. Dolayısıyla Amerikan askerlerinin çekilmesi bir yandan Esad’ın zaferi, diğer yandan da İran’ın başarısı olarak algılanmaktadır.

İkincisi, Türkiye ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), Fırat’ın doğusuna operasyon düzenleyecek ve burada kontrolü sağlayarak “terör devleti”nin oluşmasını önleyecektir. Bu durum Suriye’nin geleceğinin tayin edilmesinde muhaliflerin eline güçlü bir koz verecektir. Üstelik Türkiye’nin güvenliği de sağlanmış olacak ve Ankara’nın Suriye’deki nüfuzu artacaktır.

Üçüncü olasılık olarak ABD’nin Suriye’den çekilmesi, Moskova’nın sahadaki varlığının güçlenmesi anlamına gelecektir. Nitekim Amerikan basını da Trump’ın kararını, Putin’e verilen “Noel Hediyesi” olarak tanımlamıştır. Gerçekten de ABD’nin çekilmesi, Moskova’nın büyük bir zaferidir. Çünkü Putin hem askeri hem de diplomatik araçları kullanarak ABD’yi ülkeden çekilmeye zorlamıştır. Bu gelişmelerde Astana Süreci’nin de katkısı büyüktür.

Yukarıda belirtilen ihtimallerden biri olan İran’ın Suriye’de güçlenmesi durumu, İsrail’in güvenliğini tehdit edecektir. Bunun önlenmesi hususunda büyük olasılıkla ABD ile Rusya arasında mutabakat sağlanmıştır. Hatırlanacağı üzere, daha önce de Kremlin, İran askerlerinin Suriye’nin güneyinden çekilmesini sağlamıştır. Bu bağlamda 27 Aralık 2018 tarihinde Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov’un yaptığı “Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması sonrasında, İran’ın Suriye’deki varlığının sebepleri ortadan kalkacak”[1] açıklaması oldukça önemlidir. Bu kapsamda Golan Tepeleri’nin yeniden gündeme gelmesi de ihtimal dâhilindedir.[2] Sonuç olarak Moskova, İsrail’in güvenliğini üstlenmiş durumdadır.

Türkiye’nin Suriye’deki nüfuzunun artması ihtimali ise Washington’un bölgedeki çıkarlarına uygundur. Burada Washington’un Ankara’yla müttefiklik ilişkilerini yeniden canlandırarak Türkiye üzerinden Suriye’deki çıkarlarını korumaya çalıştığı ifade edilebilir. Ancak Beyaz Saray, Münbiç de dahil olmak üzere Fırat’ın doğusuna yıllardır yaptığı “yatırımları”nın tamamen Türkiye’nin eline geçmesini ve “PYD/YPG” kartının işlevsiz hale gelmesini istememektedir. Dolayısıyla ABD, Suriye’den çekilerek bilinçli bir şekilde güç boşluğu yaratmaktadır. Zira PYD’nin Türk Ordusu’na karşı tek başına başarı elde etmesi çok zordur. Onun için PYD kartı artık Şam rejimi; yani Moskova tarafından oynanacaktır. 28 Aralık 2018 tarihinde Suriye Ordusu’nun Münbiç’e girdiğine dair haberlerin uluslararası basında yer alması da bahsi geçen olasılığı güçlendirmektedir.

Kremlin açısından Fırat’ın doğusundaki bölgelere bakıldığında, bu bölgeler Esad rejimine bırakılmalıdır. Örneğin 26 Aralık 2018 tarihinde Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova şu açıklamayı yapmıştır:[3]

“Buradaki temel soru şudur: Amerikalılar bıraktığı bölgeler üzerindeki kontrolü kime transfer edecek? Açıkçası, bu Şam Hükümeti olmalıdır. Ancak şu ana kadar Washington ile Şam arasındaki temas konusunda hiçbir bilgimiz yok. Suriye’de “zeminde” herhangi bir olumlu değişikliğin, yalnızca söz konusu ülkenin birliğine, toprak bütünlüğüne ve egemenliğine dayanan politik bir çözüm yolunda fayda sağlayabileceğini varsayıyoruz.”

Her ne kadar Rus yetkililer ABD’nin Suriye’den çekilmesiyle ilgili olarak “Böyle bir adımın tüm sebeplerini ve motivasyonlarını hala tam olarak anlamıyoruz.”[4] şeklinde bir açıklama yapsa da Rusya ve ABD arasında gizli bir anlaşmanın olduğunu varsayabiliriz. Nitekim Washington, Fırat’ın doğusunu Moskova ve Şam’a bırakmayı kabul etmiş olabilir. Doğal olarak Washington, oluşturduğu PYD ordusunun yok olmasını istemeyecektir. ABD ile Rusya arasında böyle bir anlaşmanın bulunması ihtimalini, Arap ülkelerinin Şam’daki büyükelçiliklerini yeniden açmaya başlaması da güçlendirmektedir. Aynı zamanda, BM Suriye Özel Temsilcisi ve Cenevre Süreci’nin kilit ismi Steffan De Mistura’nın istifası ve Astana Süreci’ndeki kilit isimlerden olan Kazakistan Dışişleri Bakanı Kayrat Abdrahmanov’un görevini bırakması da bu pazarlıklarla bağlantılı olabilir.

Son tahlilde Fırat’ın doğusuna ilişkin Türkiye ve Rusya’nın farklı görüşleri vardır. Bu görüşler Ankara ile Moskova’yı karşı karşıya getirmektedir. Bu bakımdan bahsi geçen durum, Beyaz Saray’ın Astana Süreci’ni dağıtmaya yönelik planının bir parçası olabilir. Buna rağmen Ankara ile Moskova sorunu aşmak için müzakerelerde bulunabilir. Yapılacak müzakereler sonucunda da İdlib örneğinde olduğu gibi, Fırat’ın doğusunun silahsızlandırılmasına karar verilebilir. Böyle bir anlaşma durumunda Türkiye sınır bölgelerini, Rusya ise bölgenin güney kısmını kontrol altına alabilir. Buna bağlı olarak PYD de Rusya’nın kontrolündeki alanlara çekilebilir. Hatta Moskova, PYD’nin silah bırakmasında ve bu silahların “sahipleri”ne geri verilmesinde arabuluculuk rolünü üstlenebilir. Diğer bir ifadeyle Rusya, PYD’nin yeni hamisi haline gelebilir.

Sonuç olarak, “Aslında böyle bir manevrayla Trump, Astana Süreci’nin üç garantörü arasında Moskova, Tahran ve Ankara’yı açıkça birbirine düşürmek için muhteşem bir girişimde bulunmuştur. Üstelik bu girişimin başarılı olması da olasılık dâhilindedir.”[5] Bu çerçeveden bakıldığında, Türk yetkililerinin 29 Aralık 2018 tarihindeki Moskova ziyareti dönüm noktası olabilir. Tarafların varacağı sonuç, büyük ölçüde Astana Süreci’nin akıbetini ve Avrasya ekseninde son iki yıldır oluşmaya başlayan yeni işbirliği oluşumunun geleceğini belirleyecektir.

Kaynaklar

[1] “Богданов: у Ирана нет причин находиться в Сирии после восстановления ее суверенитета (Bogdanov: egemenliğinin restorasyonu sonrasında İran’ın Suriye’de kalması için hiçbir neden yok.)”, TASS, 27 Aralık 2018, https://tass.ru/politika/5958353, (Erişim Tarihi: 28.12.2018).

[2] “Замглавы МИД РФ: Иран не уйдет из Сирии, пока Голаны под контролем Израиля (Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı: Golan İsrail’in kontrolündeyken İran Suriye’den ayrılmayacak.”, Newsru.Co.İl, 28.12.2018, http://www.newsru.co.il/mideast/27dec2018/iran445.html?rss, (Erişim Tarihi: 28.12.2018).

[3] “Брифинг официального представителя МИД России М.В.Захаровой, Москва, 26 декабря 2018 года (Rusya Dışişleri Bakanlığı resmi temsilcisi tarafından brifing, Mariya V. Zakharova, Moskova, 26 Aralık 2018)”, Rusya Dışişleri Bakanlığı, 26 Aralık 2018, http://www.mid.ru/ru/foreign_policy/news/-/asset_publisher/cKNonkJE02Bw/content/id/3465746, (Erişim Tarihi: 28.12.2018).

[4] Aynı yer.

[5] “Пойдет ли Эрдоган против России и Ирана? Политика Турции за века не изменилась (Erdoğan Rusya ve İran’a karşı mı çıkacak? Türkiye’nin politikası yüzyıllar boyunca değişmedi), Sputnik Ermenistan, 28 Aralık 2018, https://ru.armeniasputnik.am/analytics/20181228/16461735/pojdet-li-ehrdogan-protiv-rossii-i-irana-politika-turcii-za-veka-ne-izmenilis.html, (Erişim Tarihi: 28.12.2018).

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen