Suriye’de Federal Yapı Masada: Özerk Bölgeler Kuruluyor, Kürtler Kurucu Unsur Oluyor!

Anayasa taslağının muhaliflere verildiğinin ortaya çıkması üzerine Türk Dışişleri Bakanlığı sözcüsü konudan habersiz olduklarını ve şu aşamada yorum yapmayacaklarını ifade etmişti. Muhalifler genelde olumlu gördüklerini beyan etmiş, PYD ise olumlu bir adım olarak gördüklerini; ama kendilerinin de hem Suriye hem de ilan ettikleri Kuzey Suriye Federasyonu için anayasa taslakları hazırladıklarını belirtmişlerdi.

*****

Cahit Armağan DİLEK

Rusya’nın hazırlayıp Astana toplantıları esnasında Suriyeli muhaliflere dağıttığı Suriye anayasataslağının tam metni, İngilizce ve Türkçe olarak medyada (Sputnik) yayımlandı.

Anayasa taslağının muhaliflere verildiğinin ortaya çıkması üzerine Türk Dışişleri Bakanlığı sözcüsü konudan habersiz olduklarını ve şu aşamada yorum yapmayacaklarını ifade etmişti. Muhalifler genelde olumlu gördüklerini beyan etmiş, PYD ise olumlu bir adım olarak gördüklerini; ama kendilerinin de hem Suriye hem de ilan ettikleri Kuzey Suriye Federasyonu için anayasa taslakları hazırladıklarını belirtmişlerdi.

Tam metnin yayımlanmasıyla birlikte Kürtlere özerklik verildi mi verilmedi mi, meclisin, devlet başkanının yetkisi ne olacak gibi konular da netleşti. Tabi adı üzerinde taslak bir metin ama çalışmalara zemin oluşturacağını ve özellikle muhalifler/PYD’ye tanınan haklar açısından bu metindekinden geriye gidiş olmayacağını, aksine IŞİD’le mücadele ve iç savaş nedeniyle sahada elde edilen avantajların anayasa metnine yansıtılacağını görmeliyiz.

Diğer taraftan Suriye’deki gelişmeleri ve anayasa taslağını değerlendirirken neredeyse kopyası gelişmelerin yaşandığı 2003 sonrası Irak’ta yaşanan gelişmeleri ve bugün itibariyle parçalanmasının an meselesi olduğu gerçeğini dikkate almak gerekir. Buna göre anayasa taslağındaki kritik hususlar ve onlara ilişkin değerlendirmeler aşağıda sunulmuştur.

Taslak Suriye anayasa metnine bakıldığında Suriye’nin birliğine, toprak bütünlüğüne vurgu yapan, ülkedeki her türlü toplum kesiminin haklarının korunacağına, herkesin eşit haklara sahip olacağına ilişkin ifadeler vardır. Ancak Afganistan’dan Irak’a dışarıdan dayatılan anayasalarda da benzer hususlar olmasına rağmen uzun süren işgal ve iç savaşlar ile toplum kesimleri arasında artan düşmanlıklar bu hükümlerin uygulamaya geçirilmesini çok zorlaştırmaktadır. Suriye’de benzer durumla karşılaşılması büyük olasılıktır.

Taslakta devlet başkanı ile meclislerin yetkileri arasında belli oranda denge-fren mekanizmanın kurulmaya çalışıldığı görülmektedir.

Taslak metinde “Suriye vatandaşlığı yanında başka bir ülkenin vatandaşı da olanlar Halk Meclisi üyesi, Kurucu Meclis üyesi, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakan Yardımcısı, Bakan veya Anayasa Mahkemesi üyesi olamaz” denilerek muhtemelen Irak ve Afganistan’daki tecrübelerin yansıması olarak görülmelidir.

Taslağın dördüncü maddesinin ikinci fıkrasında “Kürt kültürel otonomisinin yönetim kurumları ile örgütlenmeleri Arapça ve Kürtçeyi eşit şekilde kullanır” ifadesiyle “bölge” ifadesi kullanılmadan Kürtlere yönelik bir otonomiden bahsederken, aynı maddenin üçüncü fıkrasında bütün anadillerde eğitimin anayasa güvencesine alındığından bahsedilmektedir. Aynı maddenin dördüncü fıkrasında ise, “Her bölge; kanunla düzenlenmiş resmi dile ilaveten, başka bir çoğunluk dilini yerel referandumla kabul edilmesi şartıyla kullanma hakkına sahiptir” denilerek ikinci fıkradaki kültürel otonomiden kastın aslında ayrı “özerk bölge” olduğu izlenimini kuvvetlendirmektedir. Böylece “dil farklılığı” üzerinden özerk bölge oluşturulmasına çalışıldığı dil farklılığının etnik farklılıkla birleştiğinde özerk bölgenin ayrı bir devlet algısının oluşmasıyla birlikte merkezi yapıdan kopuşunun hızlanacağını söylemek abartı olmayacaktır. Buna göre sahadaki mevcut askeri-politik yapı dikkate alındığında Türkçe’nin herhangi bir yerde ikinci bir dil olması söz konusu olmayacaktır.

Yine taslak metnin kırk altıncı maddesinde kanunların yasalaşma sürecinden bölgesel meclislerden bahsedilmektedir. Ancak taslak metnin içinde Kürtler, özerklik ve bölge yönetimi gibi kavramlar yan yana getirilmeyerek Kürt özerk bölgesinin üstünün örtülmeye, dikkatlerden kaçırılmaya çalışıldığı görülmektedir.

Taslağın on beşinci maddesinde yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarının kanunla düzenleneceği belirtilirken yine çok ilginç bir şekilde “Kürt Kültürel Özerkliğinin statüsünü kanun belirler” denilerek hem Kürt özerkliğinin hem de yerel yönetimlerin yetkilerinin ne olacağının belirlenmesi daha sonraya bırakılmaktadır. Bunun bir sebebi Türkiye’nin muhtemel tepkilerini önlemek olabilir. Anca bu durum ilerleyen süreçte yetkilerin paylaşılması bağlamında anlaşmazlıklar yaratıp yeniden iç çatışmaların önünü açabileceği gibi tersine yerel yönetim ve Kürt özerkliğine geniş yetkiler tanıyan bir şekle de dönüşebilecektir. Her iki seçenekte de Suriye’nin parçalanma riski yüksektir. Beğenmediğimiz Irak anayasasında bile merkezi yönetim ile bölge yönetimlerinin yetkileri belirlenmiş, ancak normal bir devlet yapılanmasının aksine bölge yönetimine merkezi yönetimi yok sayacak yetkilerin tanınması nedeniyle Irak bugün bölünmenin hemen kıyısındadır. Aynı tehlike Suriye’yi de beklemektedir.

Taslak metinde yasama ve yürütme görevlerinin devlet başkanının yanında ihdas edilen iki meclis (kurucu meclis, halk meclisi) arasında belli oranlarda dağıtılmaya çalışıldığı görülmekle birlikte yetki ve sorumluluklarda örtüşmeler vardır. Bu durum kanunlarla netleştirilemediği ve çözülmediği takdirde devletin işleyişinin sıkıntıya girmesi söz konusu olacaktır.

Taslak metinde Halk Meclisi yanında Kurucu Meclis adı altında yeni oluşturulan meclisin yapısı ise yukarıda dikkat çekilen ancak üstü örtülmeye çalışılan “özerk ve/veya bölgesel yönetimler” oluşturma hedefinin bir başka tezahürü olarak değerlendirilebilir. Metnin kırkıncı maddesinde “kurucu meclisin, kurucu unsurların temsilcilerinin yasama faaliyetlerine ve devletin yönetimine katılmalarını sağlamak amacıyla oluşturulacağı” belirtilmekte ve “kurucu unsurların temsilcilerinden oluşacağı” ifade edilmektedir. Taslağa göre Kurucu Meclis üyelerinin nasıl yetkilendirileceği, sayıları, statüleri ve hizmet süreleri ise kanunla belirlenecektir. Diğer taraftan taslak metnin on beşinci maddesinde Suriye’nin seçim bölgelerinin sayısının, sınırlarının ve statülerinin kanunla belirleneceği belirtilirken Kürt Kültürel Otonomisinin statüsünün de ayrı bir kanunla belirleneceği bildirilmektedir. Seçimlerle ilgili hususların yer aldığı bu maddedeki bu hükümler kültürel özerklik diye sunulan kavramın siyasi ve yönetimsel bir otonomiye dönüştürülme niyetinin ifadesinden başka bir şey değildir. Çünkü sonuçta seçim bölgesinin sınırları belirlenirken otomatikman Kürt otonomi bölgesinin sınırları da belirlenmektedir.

Evet, taslak anayasa metni kurucu meclis ve kurucu unsurlardan bahsetmektedir ancak bunların kim olacağını kanuni düzenlemeye bırakmıştır. Belki anayasa müzakere sürecinde bu durum netleşecektir ancak mevcut taslak hükümler kurucu unsurlar olarak Arapların yanında Kürtleri dikte etmektedir. Birkaç sene öncesine kadar kimlik kartı bile olmayan Kürtlerin şimdi kurucu unsur olacak kadar anayasal bir garanti alması Suriye’deki siyasi yapılanmayı zorlayacağı gibi ayrılığı da hızlandıracaktır.

Taslak metnin altmış dördüncü maddesinde “Devlet Başkanı, Başbakan’ın yardımcılarını ve bakanları Suriye nüfusunun tüm etnik ve dini gruplarının makul oranda temsiline dayanarak atayacaktır; bazı pozisyonlar ulusal ve dini azınlıklar için rezerve edilecektir” denilerek Irak’ta fiilen uygulanan durumun Suriye’de Lübnan’dakine benzer anayasal hükme bağlanmakta olduğu görülmektedir. Bu etnik/mezhepsel kota ve görevlendirmeler kurumlar ve toplum kesimleri arasındaki ayrılıkları derinleştirecektir. Bu kotalar anayasanın diğer hükümlerinde geçen birlik ve bütünlüğü sağlamaktan ziyade farklılıkların öne çıkmasına neden olacak, toplum kesimlerinin kaynaşmasını önleyecektir.

Metnin seksen ikinci maddesi ise Beşar Esad’ın görev süresinin yemin tarihinden (Haziran 2014’te göreve başlamıştı) geçerli olmak 7 yıl olduğunu bir sonraki seçimlere isterse aday olabileceğini de hükme bağlamaktadır.

Taslak anayasanın onuncu maddesinde ülkedeki askeri oluşumun nasıl ve kimin denetiminde olacağı belirtilmektedir. Buna göre askeri kuvvetler devletin denetiminde olacak. Metnin diğer bölümlerinde iç güvenlik ile ilgili bir husus tespit edilememiştir. Bu durum PYD/YPG kuvvetlerinin durumunu ortada bırakmış gözükmektedir. Ancak metin bu yaklaşım içinde yasalaşırsa YPG’nin Irak’taki Peşmerge gibi muhtemel Suriye Kürt bölgesinin (Kuzey Suriye Federasyonu adıyla ilan edilen bölge) güvenlik gücü olacaktır. Bu husus aynı madde de belirtilen “Suriye vatandaşları kanuna uygun olarak askerlik görevlerini yerine getirirler” hükmünün nasıl uygulanacağını da sorunlu hale getirecektir.

Her ne kadar onuncu madde “Devletin yetki alanı dışında askeri veya askerileşmiş faaliyet yürütmek yasaktır” dese de benzer hüküm Irak anayasasında da olmasına rağmen Peşmerge ve Şii milis grupları lağvedilememiş, anayasaya aykırı biçimde mevcudiyetini sürdürmektedirler. Aynı maddenin birinci fıkrasında Devlet kanuna uygun olarak Suriye’nin bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü savunurken hayatlarını kaybetmiş olanların ailelerine destek sunar” denilerek PYD/YPG’liler dahil bu iç savaşta ve IŞİD’e karşı ölenlere desteğin yapılacağı anlaşılmaktadır.

Taslak metnin en ilgin maddelerinden biri de dokuzuncu madde. Maddede “Suriye toprakları bölünmez ve dokunulmaz bir bütündür. Suriye toprakları devredilemez.” denildikten sonra “Devlet sınırları ancak, Suriye halkının bir isteği olarak, tüm Suriye vatandaşlarının dahil olduğu bir referandum sonrasında değişebilir.” ifadesi vardır. Türkçe metinde “devlet” İngilizce metinde “State” olarak ifade edilen kavramdan devlet değil eyalet/vilayet kastedildiği yani iç sınırların belirtildiği değerlendirilmektedir. Ama savaştan önceki mi yoksa sonrasında oluşan sınırlar mı konusu da ayrı bir tartışma konusu olmaya adaydır.

Taslak metnin yirmi dördüncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki ifade ise taslak anayasayla özerk bölge ya da federal yapı öngörülmediğini söyleyenleri yalanlarcasına yazılmış gibi. Üçüncü fıkradaki “İş sözleşmesi kapsamında çalışanlar için, FEDERAL kanunla belirlenen çalışma süresi, tatil günleri ve kamu tatilleri ile yıllık ücretli izinler güvence altındadır.” cümlesindeki “federal” kelimesinin metni yazanların aklındakinin ne olduğunun ve hangi niyetle metni kaleme aldıklarının işareti olduğunu söyleyebiliriz belki…

MAKALENİN TAMÂMINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

——————————————————–

http://www.21yyte.org/tr/arastirma/suriye/2017/02/03/8574/suriyede-federal-yapi-masada-ozerk-bolgeler-kuruluyor-kurtler-kurucu-unsur-oluyor; 03.02.2017


Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen