İlk Türk Aydınlanma Hareketi: Ceditcilik ve İsmail Gaspıralı

Prof.Dr. Turgay UZUN (*)
 
GİRİŞ

Cedit Hareketi Türk milli bilincinin gelişimi ve Türk halklarının bağımsızlık mücadelelerine önemli fikri etkisi olmuş bir hareket olarak nitelendirilebilir. Osmanlı Devletinin yıkılış ürecine girmesiyle beraber, devletin kurtuluş reçeteleri olarak ileri sürülen Osmanlıcılık ve İslamcılık ideolojilerinin Müslüman ve gayrimüslim azınlıkların ayaklanmasıyla bir anlamda “anlamsızlaşması” Türk milliyetçiliği ideolojisini güçlü bir seçenek olarak ortaya çıkarmıştır. İşte bu dönemde Tatar toplumunda bir yenileşme hareketi olarak başlayan Cedit Hareketinin fikri etkisi, zamanla tüm Türk topluluklarına yayılmış, bağımsızlık mücadelesi veren Türk halklarına olumlu etkilerde bulunmuştur.

A. Cedit Hareketinin Niteliği

İlk Türk aydınlanma hareketi olan Ceditcilik adı verilen reform hareketi, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısının başlarında dil, eğitim-öğretim ve dinle ilgili alanlarda bir yenileşme hareketi olarak başlamıştır. Bu hareketin önde gelenlerinden Abdülnâsır Kursâvi (1770-1814), Şihâbeddin Mercâni (1815-1889), Abdulkayyum Nasır (1824-1907) ve Hüseyin Feyizhâni (1826-1866) sayılabilir. Bu hareket genelde Rusya’daki Türk halklarında meydana gelen iktisadi değişikliklerin sonucunda ve bunların etkisi ile canlanan bir uyanış, yenilik hareketidir. Daha sonra Usul-ü Cedit hareketi Türk dünyasının tümüne yayılma yolları aramıştır.[1]

Bu hareket ilk önce eğitim alanında yenilikler getirmeyi amaçlamıştır. Tatar okullarında yeni bir okuma metodunun benimsenmesi tartışmalarıyla birlikte eski metodu savunan “kadimciler ile yenisini savunan “ceditciler ” arasında bir mücadele başlamıştır. Bu yeni metodu  savunan  hareket de bu nedenden dolayı “Usul-ü Cedit” adını almış, daha sonra bu mücadeleden yenilikçilerin zaferle çıkması, Cedit hareketine de yeni bir ivme kazandırmıştır.

Tatarların Osmanlı’da yaşayan halkla büyük benzerliğinin olması, Tatar olmayan topluluklar tarafından sevilmeleri ve tek umutlarının diğer Türk toplulukları ile ilişki kurmak olması, Türkçülük akımının bu halk içinde örgütlenmesini kolaylaştırmıştır.  Türkçülük düşüncesinin orijinalliği yanında, bir çok strateji ve kavramı Pan-Slavizmden [2] aldığını söyleyen Landau, Tatarların bu hareket içinde önemli yeri olduğunu, belirtmekte ve Rus yönetiminin bir  çok topluluğu baskı altına almasına rağmen, Tatarların Hıristiyanlaştırma ve Ruslaştırma yönünde büyük baskılara maruz kalmasının bu sonucu doğurduğunu söylemektedir.  [3]

Türk milli bilincinin gelişiminde çok önemli yeri olan Türk milliyetçiliği düşüncesi iki büyük grup tarafından formüle edilmiş ve yayılmıştır. Bunlardan ilki Osmanlı aydınları ikincisi de Rusya’dan Osmanlı Devletine gelen aydınlardır. Rus Çarı’nın Rusya Müslümanları hareketini baskı altına almasından sonra, Kırımlı, Tatar, Azeri aydınlardan oluşan bir aydın grubu Türkiye’ye gelmiş, Jön Türk hükümeti de kendilerini iyi bir şekilde karşılamıştır. 1908 Devriminden bir kaç ay sonra, İstanbul’da Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Abdürreşid İbrahimov, Hüseyinzade Ali, Ayaz İshaki Halim Sabit gibi aydınlara rastlanmaktadır. Bu aydınlar tarafından göçmen örgütleri kurulmuş, kurulan gazete ve dergilerin sayısı hızla

B. İsmail Gaspıralı ve Cedit Hareketi

İsmail Gaspıralı, 8 Mart 1851’de Kırım’da doğmuş, bir süre medrese eğitimi aldıktan sonra iki yıl Akmescit (Simferepol)’deki Rus okuluna devam etmiştir. Daha sonra Moskova Askeri Okulu’na ancak tamamlayamadan okulu bırakmıştır. Gaspıralı, Moskova’da iken Slafovil (aşırı Slav milliyetçiliği) hareketinin önde gelenlerinden Katkov ile tanışmış ve onun sayesinde Rus milliyetçiliği, liberal ve aşırı siyasal hareketleri tanıma fırsatı bulmuştur. Bir süre Kırım’da öğretmenlik yapan Gaspıralı, 1871’de medreseden ayrılarak Fransa’ya gitmiştir. 1874 yılında Fransa’dan İstanbul’a gelerek Askeri okula başvurmuş, ancak başvurusu reddedilince tekrar Kırım’a dönmek zorunda kalmıştır.

İsmail Gaspıralı, Türk milliyetçiliği düşüncesinin gelişmesinde büyük etkisi olan ve Türkçülüğün bir ideoloji haline gelmesi ve ulusal bilincin ortaya çıkarılmasında önemli katkıları olan bir aydındır. Gaspıralı, Rusya Türkleri içinde ortaya çıkan bir aydın hareketi olan Cedit Hareketi (Usul-ü Cedit) nin önde gelenlerindendir.

Gaspıralı’nın dahil olduğu Tatar Türkleri, diğer Türk halklarına göre eğitim yönünden daha gelişmiş bir düzeye sahiptiler.[4] On dokuzuncu yüzyıl da Türk halklarının yaşadığı toprakları gezen Türkolog Vambery ve K.Fuchs, Tatarlar arasında okuma yazma bilmeyenlerin sayısının, İngiltere ve Fransa’dakilerden daha az olduğunu ve Tatarların okuma yazma bilmeyenlere iyi gözle bakmadıklarını ifade etmektedir. [5]

On yedinci yüzyıl sonundan beri, Tatarlar içinde büyük ve aktif bir burjuva sınıfının gelişmiş olması, on dokuzuncu yüzyılın sonunda milliyetçi uyanışın temelini oluşturmuştur. Türkçülük-Benningsen ve Quelquesay’ın da belirttiği gibi- Tatar burjuvazisinin Ruslarla rekabetinin de bir ideolojik alt yapısını meydana getirmiştir. [6] Bu ideolojik alt yapının oluşumunda bir aydınlanma hareketi olarak nitelendirilebilecek olan reform hareketinin önemli payı bulunmaktadır.

C. Gaspıralı’nın Eğitim Faaliyetleri

Gaspıralı, kendi görüşlerini yaymak üzere 1881-1882 yılları arasında “Tonguç”, “Şafak”, “Kamer”, “Ay”, “Yıldız”, “Güneş”, “Hakikat” ve “Latail” olmak üzere bir dizi broşür  yayımlamıştır. Bu broşürlerde genel olarak dil sorunu incelenmiştir. Daha sonra bu dönemde ilk ikisi Türkçe olan ve Müslümanlara, coğrafya olaylarını, eğitim sistemlerini, basını, sağlık konularını anlatan, “Mirat-ı Cedid”(Yenilik Aynası) ve “Salname-i Türki” ile, Rusya’daki İslâm toplumunun durumunu ve modernleşme konusunu  incelediği, Rusça “Russkoe Musulmanstvo” adlı üç eser  yazmıştır. [7]Gaspıralı, bu eserinde, Ruslar ve Türkler arasında eşitliği savunmuş ve Rusların asimilasyon politikasına açıkça karşı çıkmıştır.

D. “Dilde Fikirde İşte Birlik” Düşüncesinin Doğuşu

İsmail Gaspıralı, bu dönemde yeni ve daha yaygın bir gazete çıkarma çalışmalarına başlamış ve gerekli izni alabilmiştir. 1905 devriminin yarattığı özgürlük ortamından yararlanarak çıkardığı Rusça-Türkçe “Tercüman” (Perevotçik) gazetesi  yenileşme hareketinin bayraktarlığını yapmaya başlamıştır.[8] Gaspıralı’nın önderliğinde  açılan okullarda Rusya’nın her tarafından gelen öğrenciler bu yenileşme düşüncesini kendi yörelerine taşımaya  başlamışlardır . Gaspıralı  Tercüman gazetesinde[9] yayımladığı yazılarda ünlü “dilde,  fikirde, işte birlik” ilkesini yayarak Türk halkları[10]arasında birlik ve dayanışma duygusunun yaratılmasına çalışmaktadır. [11] Yazar, başta kendi toplumunda olmak üzere bir dizi reformun gerçekleştirilmesini; Batılı eğitim kurumlarının açılmasını, Türk halkları için ortak bir dilin kullanılmasını, Rusya Türklerinin ekonomik durumunun düzelmesini ve ekonomik hayata katılmalarını, dinsel örgütlerin revize edilmesini ve Türkler arasında yardımlaşma örgütlerinin kurulmasını öngörmüştür.

Gaspıralı ve diğer Tatar aydınlar, coğrafi uzaklık nedeniyle, Türk halklarının anlaşma güçlüğü çektiklerini ve ortak bir dil yardımıyla bir yakınlaşmanın sağlanması gerektiği üzerinde durmuşlardır. Türk topluluklarının konuştukları dil benzerdir ancak, aydınlar bir tür “üst Türkçe” ile anlaşabilmektedirler. Temel sorun Türklüğe ait, ortak özelliklerin belirgin bir biçimde bozulması ve edebi faaliyetin azalmasıdır. Ortak dil ve kültürel yakınlığın sağlanabilmesi için eğitim ve dil reformu, gazete yayımlama faaliyeti bu dönem Tatar aydınların temel uğraşısını oluşturmuştur.

Dilde, fikirde ve İşte birlikten Gaspıralı, bütün Türk halklarının arasındaki lehçe farklarının giderilmesi ve bütün Türklerin ortak bir dil ve alfabeye geçmesini, Türkçe’nin Arapça ve Farsça’nın egemenliğinden kurtarılmasını; modernleşme atılımlarının başarıya ulaştırılarak modern  bir devlet içersinde Türklerin  bağımsız olarak yaşamasını amaçlamaktadır. Bu görüşleri  cesaretle dile getiren bir gazete olan Tercüman, giderek yaygınlık kazanarak, İstanbul  gazetelerinden daha fazla sayıda bir okur kitlesine sahip olmuştur. [12]
Gaspıralı bu hareket içerisinde, daha sonra birlikte çalışacakları  Yusuf Akçura ile tanışmıştır. Gaspıralı ve Akçura, Rusya Müslümanlarının taleplerinin yerine getirilmesi için, 1904-1908 yılları arasında birlikte çalışmışlardır. Otoriteden hoşlanmamasına rağmen, Akçura, “hoca” olarak tanımladığı Gaspıralı’nın sadık bir öğrencisi olmuştur. 1911’den itibaren bu ikili İstanbul’da ünlü Türk Yurdu’nu birlikte yayımlamaya başladığında, Akçura, bu gazetenin Tercüman’ın “küçük kardeşi” olduğunu ilan etmiştir. [13]

Bu dönemde Gaspıralı’nın yanısıra, Kazanlı din ve tarih bilginleri, Abdülnasır Kursavi, Şehabettin Mercani [14], Muhammed Abduh ve Şeyh Cemalettin Afgani’nin, Müslümanların Batı’nın gelişmesine ayak uydurması ve özellikle din alanında reform niteliğinde öneriler getirme yönündeki düşünceleri Rusya’da yaşayan Müslümanlar arasında ilerici bir ulema sınıfının doğmasına yol açmıştır.  Diğer yandan tarih ve dil alanında çalışmalar yapan İbrahim Halfin, bu yenilikçi aydınlar arasında önemli bir yere sahiptir.[15]Bu sınıf, dini alanda hurafelere karşı mücadeleye girişerek, okullar aracılığı ile İslâmi uydurulmasını savunmaya başlamıştır.[16]

 Rusya Müslümanları arasında bu yönde mücadelelerini sürdürenler arasında, Rızaeddin Fahreddin, Musa Curullah, Ziyaeddin Kemali, Alimcan Barudi, Hüseyin Fayyazhani, Abdullah ve Ubeydullah Bubi sayılabilir. [17] Milliyetçi düşünce bir çok Türk topluluğu içinde değişik bölgelerde destek bulurken, bu düşünceyi savunan aydınların, bazı konularda birbirinden ayrıldıkları görülmektedir. Örneğin, Gaspıralı’nın güçlü seküler anlayışı çok fazla İslâmi bir nitelik taşımazken, Çar aristokrasisine karşı Tatar bağımsızlığın savunan “Genç Tatar” hareketini Gaspıralı, karşısına almıştır.

Gaspıralı’nın çıkardığı Tercüman gazetesi, yazarın “dilde, fikirde, işte birlik” ilkesi doğrultusunda, Rusya’daki Türkler arasında başta dil birliğini sağlamak ve ortak bir anlaşma dili yaratılmasını sağlamak için çeşitli yazılar yayınlamıştır. Gazete, Osmanlı Türkçesine sadık kalmakla beraber, ağır Arapça ve Farsça terkipler kullanmayarak herkesin, özellikle İstanbul gazetelerinden haberdar olan aydınların anlayabileceği bir dil kullanılmıştır. Ancak 1905  I. Rus Devrimi’nden sonra nispeten  basın özgürlüğüne kavuşan değişik Türk boyları arasında bir gazete yayını patlaması [18]olmuş ve bunların çoğu da kendi mahalli şivelerini kullanmaya başlamışlardır. Bu durum ise, Gaspıralı tarafından ortak dilden ayrılma şeklinde yorumlanmıştır. [19] İsmail Gaspıralı, Türk ulusunun bir bütün olduğuna, coğrafi ve dilden gelen farklılıkların bu bütünselliği bozamayacağına inanmış ve bu nedenle, dil birliğini engelleyecek ve Türk halkları arasında anlaşmayı güçleştirecek unsurlara karşı mücadele edilmesini öngörmüştür. Gaspıralı Türk birliği için gerekli gördüğü düşünce birliği ilkesini, dil birliğine dayandırmış, dil birliği gerçekleşmeden, Türk halklarının birleşmesinden söz edilemeyeceğini savunmuştur.

Gaspıralı’nın önerdiği ve kullandığı dil olarak Kırım kelime ve tabirleriyle desteklediği basitleştirilmiş Osmanlı Türkçesini seçmesi rastlantısal değildir. Hiç şüphesiz ki o dönemde Osmanlı Türkçesi bütün Türk diyalektleri arasında en gelişmiş ve yerleşmiş olanıdır. Osmanlı edebi birikimi ve eğitim deneyimi ile bu dilde mevcut nispeten geniş edebiyat ve yayın diğer Türklerde sıkıntısı çekilen kültür ve eğitim boşluklarının doldurulmasına büyük katkıda bulunmuştur.[20] Ancak Osmanlı Türkçesinin özellikle edebi alanda kullanılan dilin ağır Arapça ve Farsça terkiplerden oluşması, bu yönde bir dil birliğinin oluşmasına da engel oluşturmaktadır. Bu nedenle Gaspıralı Osmanlı edebi dilini eleştirmiş, konuşulan ve yaşayan Türkçe üzerinde bir birlik kurulması gerektiğini söylemiştir.

Gaspıralı İsmail ve diğer aydınların aslında istedikleri kültürel bir birliktir. Konuşulan dilin Rusya’da yaşayan Türkler tarafından anlaşılması ve ortak bir alfabenin gerçekleştirilmesi bu aydınların başlıca amaçlarıdır. Gaspıralı da bu doğrultuda bir siyasal birlik düşüncesinden sürekli kaçınmış, ve bunu tehlikeli bulmuştur. Onun esas kaygısı özellikle böyle bir birliğin toplumsal ve kültürel altyapısını hazırlayabilmektir.[21]

Gaspıralı’nın temel yaklaşımı, “Lisan-ı Umumi” adını verdiği bir dil birliğidir. Bu dönemde bu birliği sağlamaya yönelik bir çok Türkçü dergi yayımlanmaya başlanmıştır. Ruslar bu yayımların milliyetçi olduğu kadar İslâmcı yayınlar olduğunu söyleyerek engellemeye çalışmışlardır.[22] Rus gizli polisi “Ohrana”nın raporunda, Türkçülük adı altında İslâmcılık yapıldığı ifade edilmektedir. Bu hareket içinde 1905’den sonra Tatar gazeteleri yanında Azerilerin çıkardığı gazeteler, Özbeklerin çıkardığı Özelikle “Turan” ve “Buhara-ı Şerif” bunlardan bir kaçıdır. [23]

E. Gaspıralı ve Türk Birliği Düşüncesi

Rusya’da yaşayan Türk ve Müslüman halklar arasında bir birlik kurma düşüncesi, siyasal ortamın da uygun olmasıyla bu dönemde yeni bir ivme kazanmıştır. İçlerinde İsmail Gaspıralı, Ali Merdan Topçubaşı, Seyid Gerek, Yusuf Akçura, Fatih Kerimi, Kadı Abdürreşid  İbrahim, Musa Curullah Bigi, Abdullah Apanay gibi Türk halkalarının önde gelen şahsiyetlerinin önderlik ettiği Rusya Müslümanları Kongresi (15 Ağustos 1905), Müslüman halklar arasında birliği kurma yönünde önemli bir fonksiyon üstlenmiştir. [24]

Bu yönde toplanan ilk kongre, Nidzhni-Novgrod’da  15-28 Ağustos tarihlerinde yaklaşık 150 delegenin katılımıyla toplanmıştır. Gaspıralı kongreye katılan liderlerden biridir ve Tatarlar bu kongrede çoğunluğu oluşturmaktadır. Kongreye Azeriler ve diğer Türk topluluklarından, Sibirya’dan, Türkistan’dan ve Rusya içlerinden temsilciler katılmıştır. Kongre aynı zamanda tüm Müslüman halkların haklarını da savunmaktadır. Kongrenin ilk açıklaması -Rusya’daki diğer liberal burjuvazi ile benzer olarak- Rusya’nın tüm Müslüman halklarının haklarını elde etmeye yönelik olarak oluşturulmuştur. Kongre sonunda, Rusya’daki Müslümanların tümünü içine alan bir örgüt kurulmasını kararlaştırılmış ve faaliyet alanı 18 bölgeye ayrılmış ve her birimin kendi meclislerini seçim yoluyla oluşturmaları öngörülmüştür. Merkezi asamble Bakû’de toplanırken, uygulamada bir çok yerel meclis toplanmış ancak bunlardan yalnızca Kazan Meclisi düzenli bir çalışma gösterebilmiştir. [25] Rusya Müslümanları kongresinin ikincisi, 13-23 Ocak 1906 tarihleri arasında St. Petersburg’da yaklaşık 100 delegenin katılımıyla gerçekleşmiştir. Bu kongre, Azeri ve Tatar milliyetçilerinin önderliğinde “Rusya Müslümanlarının İttifakı” olarak adlandırılmıştır.

Doğrudan siyasal bir eylem  niteliğindeki  üçüncü Kongre Nidzhni-Novgrod’da ilk Duma’nın dağılmasından hemen sonra, Ağustos 1906’da toplanmıştır. Bu kongrede tartışmaların merkezini, savunuculuğunu Yusuf Akçura’nın yaptığı, İttifak’ın bir siyasal partiye dönüştürülmesi sorunu oluşturmuştur. Gaspıralı siyasal parti düşüncesine karşı çıkmış ve hareketin din ve kültür alanı ile sınırlı kalmasını savunmuştur. Ancak özellikle Rus sosyalist devrimcilerine yakın olan ve başlıca önemli grubunu Tan’cıların (bu adı Tan Yıldızı adlı yayın organından almışlardır) oluşturduğu Ayaz İshaki[26] önderliğindeki Tatar sosyalistleri siyasal partiye, bütün sınıfların çıkarlarını savunacak bir partinin kurulmasının imkansızlığı nedeniyle tavır almışlardır. Akçura’nın savunduğu etnik ve dinsel yakınlığın bir siyasal parti kurmaya yetecek ortak noktalar olduğu düşüncesinin kabulü sonucunda aynı adı taşıyan “İttifak” adlı bir siyasal partinin[27] kurulması karara bağlanmıştır.[28] Rusya Müslümanlarının siyasal temsilini amaçlayan girişimler, Rusya’da yaşayan Türk halkları arasında ulusal bilince dayalı bir bağımsızlık anlayışının gelişmesine neden olmuştur. 1905 yılından sonra oluşan ortam, Başbakan Stolipin’in  iktidara gelmesiyle değişmiş ve halklara tanınan özgürlüklerin kısıtlanması yönünde uygulamalar başlatılmıştır. Bunun sonrasında da Birinci Dünya Savaşının başlaması toplumsal ve siyasal  hareketlerin tamamen durması sonucunu doğurmuştur.

Gaspıralı, “Rusyadaki Müslümanlar” makalesi ile, Türklerin geri kalma nedenlerini araştırmış ve dil birliğinin gelişme için gerekli olduğunu vurgulamıştır.[29] Gaspıralı, Rusya dışında, Müslümanların ve Türklerin birliğini ve gelişmesini  sağlamaya  yönelik konferanslar vermiş,  Müslümanların bulundukları ülkelerin ekonomik hayatına katılması yoluyla ancak gerilikten kurtulacaklarını ve güçlü birer topluluk olacaklarını söylemiştir. [30] Rusya’da toplanan kongrelerden sonra,  Gaspıralı’nın Mısır’da uluslararası bir Müslüman Kongresi düzenleme girişimleri ise sonuçsuz kalmıştır.

Rusya’da 1905 devriminden sonra yaşanan gelişmeler Türkçü aydınların çalışmalarını yakından ilgilendirmektedir. Anayasanın ilanı ile başlayan kısmi özgürlük ortamı bir çok Türkçü aydının rahat bir çalışma ortamı bulmasına ve siyasal görüşlerini yüksek sesle ifade etmelerini sağlamıştır. Bu doğrultuda, değişik Türk topluluklarında mitingler ve toplantılar düzenlenmiş, milliyetçi hareketin önderleri bu toplantılarda konuşmalar yapmışlardır.

İsmail Gaspıralı’nın, Türk halklarını “dilde, fikirde ve işte” bütünleştirme amacını taşıyan çalışmaları, özellikle Tercüman Gazetesi ve Usul-ü Cedit Hareketi, başta Rusya’da yaşayan Müslüman ve Türk topluluklarının ulusal bilinçlerini  kazanmasında, Türk milliyetçiliğinin gelişmesinde ve bu ülkede yaşayan halkların hak arama mücadelesinde önemli  işlevleri yerine getirmiştir.

Kaynaklar

DEVLET, Nadir; “İsmail Bey Gaspıralı”, Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1990
KOHN,  Hans; “Pan-İslavizm ve Rus Milliyetçiliği”, Kervan Yayınları,İstanbul,  1986.
M. LANDAU, Jacop; “Pan Turkism: From Irredentism to Cooperation”, Hurst Comp., London, 1995.
SCHİLTBERGER, Johannes; “Türkler ve Tatarlar Arasında 1394-1427″, İletişim Yayınları, İstanbul, 1997.
Baron de Tott, François; “Türkler ve Tatarlar Arasında On Sekizinci Yüzyıl Osmanlı Türkleri”, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1995.
DEVLETŞİN, Tamurbek; “Sovyet Tataristan’ı”, Çev.:Mehmet Demircan, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1981
OBA, Ali Engin; “Türk Milliyetçiliğinin Doğuşu”, İmge Yayınları, İstanbul, 1994
MARDİN, Şerif Mardin; “Jön Türklerin Siyasi Fikirleri (1895-1908)”, İletişim Yayınları, İstanbul.
GEORGEON, François; “Türk Milliyetçiliğinin Kökenleri Yusuf Akçura (1876-1935)”, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1996.
YAMAUCHİ, Masayuki; “Sultan Galiyev”, Bağlam Yayınları, İstanbul, 1998.
KANLIDERE, Ahmet; “Kazan Tatarları Arasında Tecdid ve Cedit Hareketi (1809-1917)”,  Türkiye Günlüğü DergisiSayı:46, Yaz- 1997.
KIRIMLI, Hakan; “Kırım Tatarlarında Milli Kimlik ve Milli Hareketler (1905-1916)”, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1996.
ILGAR, İhsan; “Rusya’da Birinci Müslüman Kongresi”, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1990.
ORTAYLI, İlber; “Çarlık Rusyasında Türkçülük Hareketleri ve Gaspıralı İsmail Bey”, Ankara, 1968.
AKAR, Metin; DENİZ, Sebahat; BİLECİK, Fahrünnisa; “Türk Dünyası Çağdaş Edebiyatı”, Yesevi Yayınları, İstanbul, 1994.
—————————————————————
Muğla Üniversitesi, İİBF, Kamu Yönetimi Bölümü
[1] Nadir Devlet, İsmail Bey Gaspıralı, Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1990,s. 9.
[2] Pan-Slavizm hakkında bkz. Hans Kohn, Pan-İslavizm ve Rus Milliyetçiliği, Kervan Yayınları, İstanbul, 1986.
[3] Jacop M. Landau, Pan Turkism: From Irredentism to Cooperation, Hurst Comp., London, 1995, s.1.
[4] On dört ve on beşinci yüzyıllarda Tatar toplumsal yapısı ve gündelik yaşamı hakkında bkz. Johannes Schiltberger, Türkler ve Tatarlar Arasında 1394-1427, İletişim Yayınları, İstanbul, 1997; François de Tott, Türkler ve Tatarlar Arasında On Sekizinci Yüzyıl Osmanlı Türkleri, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1995.
[5] Arminius Vambery, Das Türkenvolk, Leipzig,1885, s.431; K. Fuchs, Kazanskiye Tatari v Statistiçeskom i etnografiçeskom Otnoşeniyah, Kazan, 1844, s.113. akt.: Tamurbek Devletşin,Sovyet Tataristan’ı, Çev.:Mehmet Demircan, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1981, s.40.
[6] Landau, a.g.e., s. 8.
[7] Devlet, a.g.e., s.22.
[8] Tercüman Gazetesi, Kırım’ın Ruslar tarafından  işgali yıldönümünden iki gün sonra çıkmıştır. Diğer yandan Ruslar’ın bu gazetenin yayımına izin vermesini Nadir Devlet, Müslümanların Rusya’ya karşı sempati duymalarını sağlamaya yönelik olduğunu belirterek, Gaspıralı’nın ilk sayıda Ruslardan övgüyle söz etmesini de, gazete iznini sağlamaya yönelik bir hareket olarak nitelendirmektedir. Bkz.  Devlet, a.g.e., s.23.
[9] Rusya Türkleri arasında iletişimi sağlamak ve kendi sorunlarını duyurmak için bu dönemde en önemli araç gazete çıkarmaktır. Türklerin bu yönde yaptıkları bir çok girişim Ruslar tarafından engellenmiştir. Bu alanda bilinen ilk girişim yarı Türkçe ve yarı Rusça olan “Kazankiya İzvestiya”(Kazan Haberleri)dir. Ancak resmi makamlar bu gazetenin çıkmasına izin vermemişlerdir. Daha sonra “Bahr-ül Ahbar”, “Yıldız” ve “Tanğ Yıldızı” adlı gazeteler de aynı sona uğramıştır. 1870’de Türkistan Genel Valisi Kaufmann’ın izniyle “Türkistan Vilayetinin Geziti” adlı bir gazete yayımlanmasına karşın bunu bir Türk gazetesi saymak yanlıştır. İlk Türk gazetesi ise, Azerbaycanlı Hasan Zerdabi’nin, 1877 Osmanlı-Rus savaşında Türk yanlısı tutumu nedeniyle kapatılan, kısa ömürlü “Ekinci” (1875-1877) gazetesidir.  Devlet,a.g.e., s.20.
[10] 1897 yılında yapılan nüfus sayımına göre, Rusya’da yaşayan Türklerin sayısı 13.889.241’dir. 1912 başlarında bu sayı, 16.226.073’e varmıştır. Bu sayının en büyük kısmını Tatarlar (5.124.397) ve Kırgızlar (5.165.542) oluşturuyordu. Başkurtların sayısı ise, 1.769.962 idi. Yer bakımından Türklerin  dağılımı ise şöyledir: 3.335.000 Orta Asya’da yaşayanlar, Türkistan ve Steptekiler 7.995.000, Sibiryadakiler 120.000. R. Majerczak, “Une Nouvelle Statistique de la Population Musulmane en Russie et de la Presse Musulmane Russe”, Revue du Monde Musulman,Cilt:38, Eylül 1914, s.270, akt. Ali Engin Oba, Türk Milliyetçiliğinin Doğuşu, İmge Yayınları, İstanbul, 1994, s.143.
[11] Gaspıralı’nın çıkardığı ve “dilde, fikirde, işte birlik” ilkesini savunan Tercüman dışında, Rusya Türkleri arasında benzer düşünceleri yaymaya çalışan bir çok gazete-dergi bulunmaktadır. Bununla beraber Türkler, 5 dinsel, 48 yardımlaşma, 34 eğitim derneğinde sahiptiler. Bu dergi ve gazeteler şöyle sıralanabilir: Vakit (Orenburg), Beyan-ül Hak (Kazan), Kuyah (Kazan), İkbal(Bakü), Seda-i Hak (Bakü), Semerkand (Bakü), Yolduz (Kazan), İdil (Astrahan), Turmuş (Ufa), Din ve Hayat (Orenburg), Nur (Sen Ptersburg), İl (Sen Ptersburg), Molla Nasreddin (Bakü),  Çura (Orenburg), Mektep (Kazan), Aykap (Toytzk), An (Kazan), Ayna (Kazan), İktisad (Kazan), Ed-Din vel-Edep (Kazan). Türklerin yaşadığı bir çok bölgede, Türklerin  gazete ve dergiler çıkmasına rağmen , yayımların en çok Kazan’da çıkması, Tatarların entelektüel alanda diğer Türk topluluklarından ileride olduğunu da göstermektedir.
[12] Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri (1895-1908), İletişim Yayınları, İstanbul, s.89.
[13] François Georgeon, Türk Milliyetçiliğinin Kökenleri Yusuf Akçura (1876-1935), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1996,  s. 26.
[14] Bu aydınlar dinsel alanda bir yenileşme yanında ulusal kimlik noktasında da yeni öneriler getirmişlerdir. Volga Bulgarları, Müslümanlar, Tatarlar, Kazan-Tatarları gibi çeşitli adlarla bilinen bu yöre insanları, Kazan-Tatarları adı altında ulusal kimlik ve imaj kazanma  mücadelesi de vermişler, bu yönde özellikle Şehabettin Mercani’nin önemli etkinliği olmuştur. Masayuki Yamauchi, Sultan Galiyev, Bağlam Yayınları, İstanbul, 1998, s.60.
[15] Devletşin, a.g.e., s.31-35.  Bazı kaynaklarda İbrahim Halfin, Abdülkayyım Nasıri, Hüseyin Feyzhanov ve Muhammed Zahir Bigiyef gibi aydınlar milliyetçilikten uzak ve Sovyet sistemine uygun kişiler olarak ele alınmaktadır. bkz. Ahmet Kanlıdere, “Kazan Tatarları Arasında Tecdid ve Cedit Hareketi (1809-1917)”,  Türkiye Günlüğü Dergisi, Sayı:46, Yaz- 1997, s.91.
[16] Tarihçilerin ideolojik konumlarına göre, Tatar aydınlarını değişik biçimde değerlendirdikleri ve dinsel unsurun  milliyetçi ve Sovyet dönemi tarihçilerinde ihmal edilmiş  olduğuna yönelik görüşler de mevcuttur. Bu görüşe göre, Sovyet tarihçileri, dinsel endişeleri ağır basan Tatar reformcularını ya tamamen inkar etmekte, ya küçümsemekte ya da belli yönlerini öne çıkarmaktadırlar. Ahmet Kanlıdere, orijinal kaynaklara dayanarak, bazı yazarların, -Cedit Hareketine mensup aydınların- her türlü eski düşünceye karşı olan reformistler olarak nitelendirildiklerini, bunun ise, temeldeki  dinsel endişeyi saptırdığını ileri sürmektedir. Bu konuda daha geniş bilgi için bkz  Kanlıdere, a.g.m., s.90-91.
[17] Oba, a.g.e., s.144.
[18] 1905 Devriminden 1917 Devrimine dek sadece Kazan edebi dilinde kırk kadar gazete ve otuz beş kadar da dergi çıkarılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır: Fikir (1905), Yıldız (1906), Vakit (1906), Azad (1907), Tan Yıldızı (1906), Tavış (1907), İl (1913), Söz (1915), Bizning İl (1916), Burhan-ı Terakki (1906), İdil (1907-1914), El-Islah(1907), Koyaş(1912).
[19] Devlet, a.g.e., s.41.
[20] Hakan Kırımlı, Kırım Tatarlarında Milli Kimlik ve Milli Hareketler (1905-1916), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1996, s..48.
[21] Gaspıralı, hayatının son yıllarında İstanbul’da Türk Ocakları başkanı Hamdullah Suphi’ye bu konudaki düşüncesini şöyle açıklamıştır: “Bazı düşünceler vardır ki o bize  yasaktır. Onları bizden sonra gelecek nesillere bırakalım, biz manevi birliği yapalım, dilleri birleştirelim. Siyasal birliği başkaları düşünsün” Kırımlı, a.g.e., s.47.
[22] Sovyet yönetimi, Cedit hareketine ve Tatar reformcularına olumsuz gözle bakmıştır. 1970’lerde yayınlanan ve Tatar okullarında ders kitabı olarak okutulan tarih kitabında, Ceditciler, “liberal burjuva milliyetçilerinin ideologları” olarak nitelendirilmektedirler. Aynı yönde milliyetçi olarak tanınan bazı tarihçilerin de  (Akdes Nimet Urat ve Tamurbek Devletşin gibi), Cedit hareketi aydınlarının tümünü, milliyetçi aydınlar olarak nitelendirmektedirler. Bkz. Kanlıdere, a.g.m., s.91.
[23] Landau, a.g.e., s.9.
[24] Devlet, a.g.e., s.78.
[25] Landau, a.g.e., s.11.
[26] Ayaz İshaki (İdilli), Tatar Türklerindendir ve 1905’de “Tancılar” adlı siyasal örgüt ve “Tan Yıldızı” adlı gazeteyi kurmuştur. Bu örgüt, Rus Çarlığını devrim yoluyla devirmeyi amaçlamaktadır. İshaki, 1905 Devriminden sonra Müslümanların oluşturduğu komitelere katılmış ve Ekim Devriminden sonra da Rusya’yı terk etmiş ve İdil-Ural bölgesinin bağımsızlığını savunan “Yanğa Millî Yul” dergisini çıkarmıştır. İshaki,  “Üyge Taba” ve “Dulkın İçinde” adlı eserlerinde milliyetçi-Türkçü düşünceyi ön plana çıkarmıştır. İhsan Ilgar, Rusya’da Birinci Müslüman Kongresi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1990, s.116
[27] Bu siyasal partinin tam adı “İttifak-ül Müslimin”dir. Partiyi destekleyenler edebi kuruluşlar, eğitim ve “Müslümanların Kültürel Gelişimi için Yardım Örgütü” gibi yardım kuruluşlarıdır. Partinin kuruluş yeri Astrahan’da Hanskaya Stavka’ dır. Orenburg’da “Vakit” ve Bakü’de “Sada” gibi gazeteler örgütün yayın organı niteliğindedir.
[28] Georgeon, a.g.e., s.57.
[29] İlber Ortaylı, Çarlık Rusyasında Türkçülük Hareketleri ve Gaspıralı İsmail Bey, Ankara, 1968, s.15.
[30] M.Akar-S.Deniz-F.Bilecik,Türk Dünyası Çağdaş Edebiyatı,Yesevi Yayınları, İstanbul, 1994, s.131

———————————————————————————————-
 
Kaynak:

http://www.ismailgaspirali.org/yazilar/tuzun.htm

Yazar
Turgay UZUN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen