Necdet Ekici veya Yüreğimi Sana Bıraktım

Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir’de Şairler Derneği Başkanı İbrahim Sağır Ağabey bir yazı dizisine başlamıştı. ‘’Geç Tanıdığım İnsanlar’’ diye. Göktürk Mehmet Uytun’la başlamış, Feyzi Halıcı’yla devam etmişti.

Bende böyle bir yazı yazsam Necdet Ekici Bey’i ilk sıralara alırdım.

Geçen sene Akçağ Yayınları’ndan üç kitabını almıştım Necdet Bey’in. Son Turnalar, Yüreğimdeki Cemre ve Gül Olacaksın. Hikayelerin hepsi birbirinden güzeldi. Eline alınca bıkmadan okunup bitirilecek güzellikteydi hepsi.

Hikayalerde kendimden bir şeyle buluyordum. “Bir Ayrılık, Bir Yoksulluk, Bir Ölüm” de Karacaoğlan’ı “Uzun İnce Bir Yoldayım” da Aşık Veysel’i… Turnalar da sevdalarımızı, Bir Avuç Gökyüzünde sonsuzluğu… Hikayeler hep yüreğimize cemreler düşürüyordu.

Hikayelerin ithaf ettikleri kişilerde Osman Yüksel Serdageçti, Necdet Özkaya, Hicabi Koçak Temellerin Duruşması yazarı bizim içimizi ısıtan, yolumuzu aydınlatan kimisini gıyaben, kimisini şahsen tanıdığımız güzel insanlardı.

Son olarak Yüreğimi Sana Bıraktım adlı hikaye kitabını okudum. Yine bu kitapta da birbirinden güzel on hikaye yer almış. İlk hikayede baba- oğul güzelliği, hasreti var. Hikayelerde insan kendinden bir şeyler buluyor.

Benim arabada genellikle yedek lastik bulunmaz. Yıllar önce gelirken lastik patladı. Arabada Toygar var oğlum, o zamanlar daha küçük, babam var rahmetli. Onları bir başkasının arabasıyla şehre gönderdim. Patlayan lastiği de tamir edip getirmesi için bir arkadaşa verdim. Annem anlatıyor;’’ Toygar babam dağda kaldı diye ağlayıp duruyor, susturmak mümkün değil. Dedesi bahçeden bir bisiklet lastiği bulup eline vermiş. Şimdi bunu arabaya götürüp takacağız demiş.

Beni kandırmayın bu lastik arabaya olmaz diye ağlamasını daha da artırdı, sen gelinceye kadar sürdü.

Çocuk olmak böyle bir şey demek ki… Allah hiçbir çocuğu öksüz, yetim bırakmasın…

Bir Yabancı adlı hikayede batılı olmaya çalışan, kendini bir şey zanneden, ukala, çıkarcı insanlarla, bu toprakların insanları ne güzel anlatılmış.

“O Çekik Asya Gözlerinde” bana Dilaver Cebeci’yi çağrıştırıyor hemen.

“Hani o kısrak memelerinden ufukları sağardık
Esrik dolunaylar öperdi gözlerimizden
Gökten firuze yağardı hep yollara düşerdik
Böyle kirli değildi maviler
Denizler böyle soluksuz…
Topla çadırları apakayım burdan gidelim.”

“Kirpiği Kaşına Değdiği Andı” da Davut Sulari ellerini sazının tellerinde gezdirmeye başlıyor.
Kirpiğin kaşına değdiği zaman
Bekleme sevgili vur beni beni
Sevdanın şafağı söktüğü zaman
Diyardan diyara sür beni beni

“Unutmak Mı? Unutmak diye bir şey yok aslında.’’ Abdurrahim Karakoç Ağabey’in şiiri akla düşüyor.
“Unutmak mümkün mü? Deme
Unutursun Mihriban’ım
Çoluk çocuk olsun hele
Unutursun Mihriban’ım.”

Çağrışım yaptıran mısralar kitaba da adını veren Yüreğimi Sana Bıraktım hikayesinden alındı. Sanki hikayedeki Akif Bey;
“Bir kozaya başladım
Ördükçe hüznüm artar
Ya bırak hapsolayım
Ya da beni gel ben, kurtar” der gibiydi…

Yine hikayelerde korkaklar, cesurlar ilkesizler, ilkeliler, bir işe yaramayan kamyon bıyıklılar, her kalıba uyanlar, dalkavuklar ne güzel anlatılmış.

Hikayelerin arasında Necip Fazıl, Bahattin Karakoç, Şehriyar, Cengiz Aytmatov, M.Necati Sepetçioğlu, Tarık Buğra, Hacı Bayram gibi gönlümüze Türk-İslam motiflerini nakışlayan insanlardan bahsedilmiş. Vefa gösterilmiş. Vefası olmayanın davası olmazmış ya…

Yüreğimdeki Cemre kitabından şu notu almıştım.

Bir Allah dostu ‘’ Nasılsınız?’’ sorusuna, her defasında ‘’şükürden aciz’’ cevabını verirmiş. Hikmetini sormuşlar; ‘’ettiğimiz şükür, aldığımız nefese yetmiyor’’ demiş.
Hikayeleri okurken, sanki olayın içinde şahitlerinden biri haline geliyoruz, bizi alıp olayın bir yerine bırakıyor.

Necdet Ekici Bey’in ayağı bizim topraklarımıza basıyor. Milli hikayecilerimizin ana direklerinden biri. Yazdıkları içimizin bir yerlerinden tutuyor. Bazen acıtıyor, bazen havalandırıyor, bazen gözlerimizi bulutlandırıyor. Bitmesi istenmeyen ya da bir solukta okunan kitaplar.

Necdet Ekici Bey’e Allah sağlıklı, uzun ömürler versin. O hep bizi yazsın. Gönlümüzde tad bırakmaya devam etsin.

Biz yüreğimizi Necdet Bey’in hikayelerinde bıraktık.


Hepsini yeniden okumalı.
Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen