Aradığınız “Kalkınma Modeli”ne (niçin) ulaşılamıyor?

Bilişim (hardware, software), uzay bilimleri,  yeni jenerasyon taşıma sistemleri konusunda, rakiplerimizin biraz gerisindeyiz. Bu alanları boş bırakmadan yolumuza devam etmeliyiz. Üniversiteler, teknokentler, organize sanayi bölgeleri ve kamu araştırma kurumları, yarıştan kopmamak için yukarda saydığım sektörlerde yaratıcı buluşlar için mesai harcamalıdır.

*****

Ali ÇAĞATAY

Önce bir tespit: Büyüme ile Kalkınma farklı kavramlardır. Büyüyebilirsiniz ama kalkınamayabilirsiniz ancak kalkınıyorsanız doğal olarak büyüyorsunuz, demektir.

Finansmana(sıcak, ılık ve soğuk para vs), iç tüketime(lüks ve gereksiz tüketime) ve de ithalata bağımlı büyüyorsanız, kalkınmanız gerçekleşmiyor, demektir.  Yerli ve yabancı greenfield, brownfield yatırıma dayalı, AR-GE yatırımlarına, kamusal altyapı bazına dayalı büyüyorsanız, kalkınıyorsunuz demektir, aynı zamanda.

Son açıklanan Süper Teşvik Paketi, bu anlamda umutverici kıvılcımları barındırıyor içrek olarak. Eksikleri var, tamamlanabilir. Çerçevesi yarımdır, ikmal edilebilir. Ruhu oluşturulmamıştır, yeni bir ruhla canlandırılabilir. Gecikmiştir, ama olsun, kalan günleri kazanç hanemize yazabilir.

Bir yerden başlamak gerek. Başladık. Sonunu iyi bağlamamız gerek.

Türkiye, son dönemlerde bölük-pörçük teşvik ve destek sistemleri ile ve güçlü-zayıf sektör ayırdına girmeden kimi “kalkınma” arayışlarını sürdüregelmektedir.

“Büyüme” meselesine hiç girmiyorum, dikkatinizi çektiyse. Çünkü, bu yazının teması “Kalkınma” üzerinedir.

Türkiye’nin “rekabetçi” kalkınma modeli sabır ve takip üzerine inşa gerektiren bir sürece tabi tutulmalıdır.

Ne demek istiyoruz?

Şunu demek istiyoruz: Öncelikli olarak Global Köy(Dünya) içindeki yerimizi belirlemeliyiz.

Kendimize-ülke olarak- sormamız gereken soru şudur: Hangi alanlarda ve hangi sektörlerde rekabetçi yapılar kurabiliriz?

Sorduk mu, soruyu? Yanıtını verebiliriz, hazırsanız.

Bilişim (hardware, software), uzay bilimleri,  yeni jenerasyon taşıma sistemleri konusunda, rakiplerimizin biraz gerisindeyiz. Bu alanları boş bırakmadan yolumuza devam etmeliyiz. Üniversiteler, teknokentler, organize sanayi bölgeleri ve kamu araştırma kurumları, yarıştan kopmamak için yukarda saydığım sektörlerde yaratıcı buluşlar için mesai harcamalıdır.

Bu sözünü ettiğim yarışta kalarak, kütlesel ve toplumun tüm dinamik ve üretken kesimleri olarak önümüze şöyle bir ajanda koymalıyız:

9-10 yıllık bir “kalkınma ajandası”dır bu.

3×3 diye özetleyelim.

Birinci 3 yıl: Büyük ve güçlü bir tarım ülkesi olan Türkiye, köyden kente tüm ürünler bazında(bitkisel, hayvansal) “Organik Tarım”a odaklanmalıdır. Bu 3 yıl içinde bankalar organik tarımı kredilendirmeye öncelik vermeli; kamu kurumları geleneksel tarımın organik tarıma evrilmesine yönelik çalışmalar yürütmeli; üniversiteler organik tarım uzmanı her kademe elemanı yetiştirmeye yönelmeli. 3. yıl biterken, Türkiye tüm Avrupa ve Kuzey Amerika, zengin Uzakdoğu(Japonya, Singapur, Taiwan, G. Kore) ve Okyanusya(Yeni Zelanda, Avustralya) için bir “Organik Tarım Deposu”na dönüşebilir. Doğal olarak daha yüksek katmadeğerli tarım ürünleri ihraç eden bir üs haline gelebilir.

İkinci 3 yıl: Tekstil alanında dünyada zaten sayılı bir ülke durumunda olan Türkiye, birikimlerini “Teknolojik Tekstil”e evrilecek şekilde yine “topyekün” bir seferberlik içinde dönüştürmelidir. Ne demek teknolojik tekstil? Yolların, havaalanı pistlerinin, köprü ve tünellerin zeminlerinde kullanılan dayanıklılığı ve malzeme ömrünü 5-6 kat artıran zemin materyalleri üretimi, zırhlı araçlar için güçlendirici(zırh), uçan vasıtalar için hafifletici karbonelyaf, karbonfiber ürünler demektir. Burada vaktinizi almamak için örnekleri uzatmıyorum. İkinci 3 yılın sonunda, Türkiye dünyaya teknolojik tekstil ürünlerini satar hale gelebilir. Geleneksel tekstille kıyaslanamayacak fiyat ve değerlerle üstelik…

Üçüncü ve son 3 yıl: Halen nüvelerini üretmeye başladığımız Gen teknolojisine dayalı antikanser ajanlar(ilaçlar), antiagging(yaşlanmaya karşı) ürünler, yapay doku ve organ kültürleri, doğumsal sakatlıkların azaltılmasına dair teşhis araçsallarını üretecek bir toplu(seferberlik) adımlarını hızlandırmaktır bu son 3 yılın hedefi. Unutmayalım ki, Türkiye 1980’li yılların ortasından itibaren ABD Gıda ve İlaç Dairesi(FDA) normlarına uygun GMP esaslı her türlü ilacı, medikal malzemeyi ve tıbbi müstahzaratı zaten üretebilmektedir. Bunun bir adım yukarısı, genetik bilimine odaklanmakla mümkün olabilecektir ve Türkiye bugün ürettiği geleneksel ilaçlara göre daha yüksek katmadeğerli ürünleri dünya piyasalarına sunabilecektir.

Ne var, bunda yaparız, diyenler olacaktır bu 3×3 yıl kalkınma modeline ama kazın ayağı öyle değil.

Sözünü ettiğimiz her 3’er yıllık periyodlar büyük bir ulusal seferberlik gerektiriyor. Ayrıca, kesintisiz ve yüksek finansman gerektiriyor. Bu koşullar sağlandığı takdirde, Türkiye 10 yıl sonra “parmakla gösterilen” bir ülke durumuna gelebilir. Buna inanın.

————————————

Kaynak:

https://www.bloomberght.com/yorum/ali-cagataygelecege-bakis/2110806-aradiginiz-kalkinma-modeline-nicin-ulasilamiyor

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen