İnkilâp, ihtilâl ve mâbet

Notre Dame’in girişinde aziz heykelleri vardı ve ekseriyeti ayak takımına mensup ihtilâlciler, bu heykellerin krallara ait olduğunu zannediyorlardı! Devrim yapılmış, asillerin kafaları kesilmişti; dolayısı ile sadece aristokrasinin değil, heykellerinin de cezalandırılması gerekiyordu ve ihtilâl sarhoşluğu içerisinde krallara ait olduğunu zannettikleri azizlerin yani din büyüklerinin heykellerini de idam ettiler! Notre Dame’ın önüne koskoca bir giyotin getirildi, içerideki mermer heykeller güç-belâ dışarıya taşınarak bu idam aletine yatırıldı ve kana susamış seyircilerin haykırışları arasında hepsinin kelleleri kesildi!

*****

Murat BARDAKÇI

 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan seçimlerden sonra Ayasofya’nın statüsünde değişiklik yapılabileceğini ve mâbedin “müze” olmaktan çıkartılmasının ihtimal dâhilinde bulunduğunu söyledi…

Ben, “fetih sembolü” ve “kılıç hakkı” olan Ayasofya’nın 24 Kasım 1934’ten önceki hâline getirilmesine, yani tekrar cami olarak ibadete açılmasına taraftar olduğumu senelerden buyana söyledim ve yazdım…

Ayasofya’nın bahsi geçmişken sizleri şimdi İstanbul’dan uzaklara, bir Hristiyan memlekete götüreyim ve inkılâp hevesinin ibadete kapattığı; senelerce başka bir maksatla kullanılan ve uydurulan yeni bir dinin mâbedi yapılan çok meşhur bir başka ibadethanenin, Paris’teki dokuz asırlık Notre Dame Katedrali’nin hem tuhaf hem de komik macerasını anlatayım…

İnkılâba ve ihtilâle uğrayan memleketlerde sembol mahiyetindeki önemli ibadethanelerin kapatılmalarına yahut çehrelerinin değiştirilip başka maksatlarla kullanılmalarına tarih boyunca sık rastlanır. Ama o memleketlerdeki değişiklikler öyle uzun seneler devam etmez, aradan makul bir zaman geçer ve herşey eski hâline döner…

Böyle uygulamaların örneklerinden biri, Fransız İhtilâli sırasında Paris’in meşhur Notre Dame Katedrali’nin başına gelenlerdir.

1789’da patlayan ihtilâlin gemi azıya aldığı günlerde asiller ardarda katledilip bazı saraylar ve malikâneler yakılıp yıkılırken geçmişi karalayıp hesap sorma furyasından mâbedler, özellikle de Notre Dame Katedrali nasibini aldı.

Binlerce papaz zaten katledilmişti ve ilk furyadan kurtulabilenleri yakalandıkları takdirde hemen kıtır kıtır kesiliyorlardı. İhtilâlciler birkaç sene sonra Hristiyan itikadının ibadete kadar herşeyini yasakladılar ve 1793’te Jacques-René Hébert isimli bir adamın uydurduğu “Akıl Kültü” denen bir inanç sistemi “inkılâbın resmî dini” olarak ortaya atıldı, Notre Dame da bu yeni dinin tapınağı yapıldı!

Mekânın geçmişteki Hristiyan kimliğinin artık herşeyi ile ortadan kaldırılması gerekiyordu ve yüzlerce senelik katedralde ciddî bir temizliğe girişildi: Hristiyanlıkla alâkalı bütün sembollerle beraber aziz tabloları ve heykelleri de kaldırıldı, hattâ bazıları Rönesans zamanının meşhur ustalarının eseri olan tablolar “devrime mâlî kaynak sağlamak” maksadıyla başka memleketlere satıldı!

Notre Dame böyle kimlik değiştirirken halkın “Akıl Kültü”nü benimsemesi için baskının her çeşidi uygulanıyor ve ismi “Akıl Tapınağı” yapılan katedralde devletin yeni resmî dini için büyük festivaller tertip ediliyordu…

Kısa bir müddet sonra “Akıl Kültü”nün suyu ısındı, yerini Maximilien Robespierre’in ortaya attığı “Mutlak Varlık Kültü” aldı ve Notre Dame bu defa bu yeni dinin tapınağı hâline getirildi!

GİYOTİNE YOLLANAN MERMERLER

Ama, katedralin çilesi daha bitmemişti…

Aristokrasiyi giyotine gönderen ihtilâlciler idam furyasında sadece asillerin ve zenginlerin kafalarını kesmekle kalmadılar, akla gelmesi hayli zor olan bir iş daha yaptılar ve insanların ardından heykelleri de giyotine yolladılar!

Notre Dame’in girişinde aziz heykelleri vardı ve ekseriyeti ayak takımına mensup ihtilâlciler, bu heykellerin krallara ait olduğunu zannediyorlardı! Devrim yapılmış, asillerin kafaları kesilmişti; dolayısı ile sadece aristokrasinin değil, heykellerinin de cezalandırılması gerekiyordu ve ihtilâl sarhoşluğu içerisinde krallara ait olduğunu zannettikleri azizlerin yani din büyüklerinin heykellerini de idam ettiler! Notre Dame’ın önüne koskoca bir giyotin getirildi, içerideki mermer heykeller güç-belâ dışarıya taşınarak bu idam aletine yatırıldı ve kana susamış seyircilerin haykırışları arasında hepsinin kelleleri kesildi!

İdam edilen mermerlerin arasında İncil’de ismi geçen Kral Yahuda’nın heykeli de vardı!

Fransa’da yıllar boyu devam eden bu çatlaklık 19. asrın başına kadar hüküm sürdü, Napolyon Bonapart iktidarı eline geçirir geçirmez “Akıl” ve “Mutlak Varlık Kültü”nü yasaklayıp Notre Dame’ı eski haline getirdi, yani kilise yaptı…

Sonra, aradan seneler geçti, 1977’ye gelindi. O sene, Notre Dame’ın etrafında geniş bir restorasyon başlatıldı ve zemin kazıldığı zaman toprağın altından bir hayli “mermer kelle” çıktı! İhtilâlcilerin kral heykeli zannettikleri azizlerin heykellerinin kafalarını kesmesine dayanamayan dindar Fransızlar kendi kellelerini koltuklarına alıp giyotinin parçaladığı heykellerin kellelerini Notre Dame’ın etrafına gizlice gömmüşlerdi!

İnkılâbın kurbanı olan heykellerden giyotinin koparttığı mermer kafalar, bugün Paris’teki Cluny Müzesi’nde sergileniyor…

Seneler önce bizde de yaşanan bir başka tuhaflıktan, Sultanahmed Camii’nin resim galerisi yapılması teklifinden ve içerinin daha aydınlık hâle gelmesi için kubbede delikler açılması teşebbüsünden de ileride bahsederim..

————————————–

Kaynak:

https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/2417410-inkilap-ihtilal-ve-mabet#

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen