Alevilik Bildirgesi ne anlama geliyor?

Türk Alevîliği’ni “Anadolu Alevîliği”ne, “Anadolu Alevîliği”ni de “Kürt Alevîliği”ne evirmeye ve yeni bir Alevîlik türü olarak “Kürt Alevîliği” inşa etmeye çalışan kliğin, neyden rahatsız olduğunu anlamak zor değildir. Bildirgedeki imzaların en azından yarısı, Tunceli-Erzincan-Sivas arasındaki Kırdaşi ve Zazaki konuşan aşiretlerin inanç ve kanaat önderlerinden gelmiştir. Asıl panik ve zırva derecesinde iftiralarla girişilen saldırılar tam da bu nedenledir. Son çeyrek asırdır güçlü girişimlerle silinmeye çalışılan geleneksel soy kütüğünün (Horasan’dan gelen Türkleriz), söz konusu bölgenin semasında sonsuz sayıda yankıladığını en iyi “Kürt Alevîliği” inşacıları bilirler.

*****

Ali Rıza ÖZDEMİR

Alevîliğin ne olup olmadığı konusunda Türk milletinin kafası karışık. Bunu doğal görmek gerekir. Çünkü sorunun öznesi olan Alevîlerin de aynı konuda kafası karışık.

Bugün “Alevî anne-babadan gelen” ve kendini “Alevî” olarak tanımlayan on kişiye “Alevîlik nedir?” diye sorsak, on farklı cevap alırız. Üstelik bu cevaplar anlam bütünlüğü hatta anlam yakınlığı bile içermez. Sorunun muhatapları Alevîliği; Şamanizm’den tutun da Zerdüştlük’e, Eski Anadolu dinlerinden tutun da Ali-Allahilik’e kadar birçok inanç ile eşitlemektedir. Hatta uç bir örnek olarak “Ali’siz Alevîlik” zırvalığını anımsamamız burada bizlere yeterli fikri verecektir. Özetle; durum, oldukça karışıktır ve gidişat, durumun daha da karmaşık bir hale geleceğini göstermektedir. Oysa bundan elli yıl önce muhatapların, aynı soruya verdiği cevap tek kalemden çıkmış gibiydi: Alevîlik; Hakk-Muhammed-Ali yoludur.”

Alevîler deyince akla gelen bir diğer karmaşık konu, etnik köken meselesidir. Bugün yine aynı kişilere; “Etnik kökeniniz nedir?” diye sorulsa Türk, Kürt, Zaza, Arap, hatta (az da olsa) Hitit ve Luvi kökenli olduğunu söyleyenler çıkacaktır. Bundan elli yıl önce hepsinin aynı soruya vereceği cevap yine aynı kalemden çıkmış gibiydi: “Horasan’dan gelen Türkleriz.”

ALEVÎLİK BİLDİRGESİ NEDİR?

Bütün bu kafa karışıklıklarını gidermek, Türk ve dünya kamuoyuna Alevîliği doğru anlatmak için sevgili arkadaşım İsmail Bâki ile “Alevîlik Bildirgesi” başlıklı bir metin kaleme aldık. Konunun uzmanları ile paylaştığımız metne, geri dönüşlerin ardından son halini verdik ve imzaya açtık.

Alevîlik Bildirgesi ilk defa 2017 yılının Ağustos ayında kitap olarak yayımlandı ve aynı ayın yirmisine denk gelen Pazar günü, İstanbul’daki bir toplantı ile kamuoyuna tanıtıldı.

Bugün itibarıyla 150 (yüz elli) kadar inanç ve kanaat önderi Alevîlik Bildirgesi metnini imzalamış bulunuyor. Sadece Türkiye’den değil, Avrupa ülkelerinden Avustralya’ya kadar birçok ülkedeki inanç ve kanaat önderinden imzalar gelmeye devam ediyor. (Bütün Alevî inanç ve kanaat önderleri, Alevîlik Bildirgesi’nden haberdar oluncaya kadar da metin imzaya açık olacak.) 15 (on beş) kadar kurum (dernek-vakıf vb.) Alevîlik Bildirgesi ile başlayan sürece kurumsal destek veriyor. Bir o kadar kurum da süreci dışarıdan destekliyor.

Alevîlik Bildirgesi’nin Alevî kamuoyundan gördüğü destek ve yarattığı heyecan bizi süreci daha ileri taşımak için cesaretlendirdi. 2017 yılının Ekim ayında Balıkesir’in Akçay ilçesinde “Yol Evlatları” adıyla bir Alevîlik çalıştayı yaptık ve bu çalıştayda bir yol haritası çıkardık.

Devam eden süreçte, çalıştayda aldığımız kararlardan bir kısmını hayata geçirmeye başladık. Alevîlik Bildirgesi’ni bir mektupla birlikte ülkemizdeki devlet kurumlarına ve siyasi parti liderlerine gönderdik. Alevîlerin yaşadığı ülkelerin büyükelçileri ile devlet başkanlarına aynı şekilde Bildirge’yi ulaştırdık. “Yol haber kuruluşu” adıyla bir haber kuruluşu kurduk. Diğer çalışmalar için de altyapı hazırlıklarına başladık.

BİLDİRGEYE SALDIRILAR

Alevîlik Bildirgesi, kamuoyuna açıklandıktan sonra birçok destek aldı. Özellikle Alevîliğin geleneksel kodlarını taşıyan çoğunluktan… Esas itibarıyla Alevî toplumunun ezici çoğunluğu, Bildirge metninde ifade edilen Alevîlik izahını benimser. Alevîliği; Hakk-Muhammed-Ali yolu dışında açıklayan hatta bir kısmı “Ali’siz Alevîlik” zırvalığının taşıyıcısı olan kişiler, gerçekte Alevî toplumunda azınlıktadır. Seslerinin yüksek çıkmasının nedeni; Alevîlik adına açılan kurumların üst yönetimlerinde hâkimiyet kurmalarından ve kamu kurumları nezdinde muhatap kabul edilmelerinden kaynaklanır.

Doğal olarak bu süreçte, önümüze en büyük engel olarak Alevîlik adına açılmış bazı kurumlar ve bu kurumların bazı yöneticileri çıktı. Birkaçı aleyhimizde kampanyaya dönüşen çalışmalar yürüttü. Bildirge bileşenlerine yönelik uyguladıkları kara propagandada; “Sünnîci”, “Şiîci”, “Faşist”, “Irkçı”, “Asimilasyoncu”, “Gerici” gibi ipe-sapa gelmez bir dizi yaftayı malzeme olarak kullandılar. Halen de kullanıyorlar. Hatta gülünç şekilde bunların neredeyse tamamını tek açıklamada kullananlar bile çıktı. İmzacılarımıza yönelik caydırma girişimlerinde bulundular ve imzacılarımızı baskı altına aldılar. Kurumsal destek veren dernekleri gezerek caydırmaya çalıştılar. Şükür ki, tek kişi bile imzasını geri çekmedi; tek kurum bile desteğinden vaz geçmedi.

Çalışmalarımıza bir başka itiraz ise, bizimle aşağı yukarı aynı fikirlere sahip olan ama bir şekilde “Alevîlik piyasası”nda yer etmiş çevrelerden geldi. “Neden böyle işe giriştiniz, bu bizim işimizdi” cümlesi ile özetlenen bu tepkinin ardından Alevîlik Bildirgesi ile Yol Evlatları çalıştayı hakkında yüksek perdeden eleştiri (!) içerikli kurumsal açıklamalar birbirini izledi. Özetle bu süreç bizi, ülkemizdeki her şey gibi Alevîlik alanının da parsellenmiş olduğu gerçeğiyle yüzleştirdi.

Alevîlik Bildirgesi bileşenleri olarak, bize yönelik hakaret düzeyindeki açıklamalara karşı herhangi bir yasal süreç başlatmadık. Bunun nedeni, kendini “Alevî” olarak tanımlayan her kişi ve kurum ile iletişim kanallarının açık kalmasını arzu etmemizdir.

BİLDİRGENİN DAYANDIĞI TEMELLER

Alevîlik Bildirgesi’nin dayandığı temeller, Bildirge metninde şu cümlelerle ifade edilmiştir: “Türklerin Müslüman olması ile Horasan’da oluşmaya başlayan ve büyük Türkmen göçleri ile geldiği Anadolu’da nihai yapılanmasını tamamlayan Alevîliğin omurgası, iki temel üzerine oturur. Bunlardan birincisi İslâm imanı, ikincisi ise Türk kültürüdür. (…) Biz atalarımızdan iki temel bilgi öğrendik: Bunlardan birincisi Horasan’dan gelen Türkler olduğumuz; ikincisi ise kılıç zoru ile değil Ali evlatları yoluyla yürekten İslâmiyet’i kabul ettiğimizdir. Bunlardan ilki soyumuzu, ikincisi inancımızı açıklar. Atalarımızdan devraldığımız bu iki temel bilgiyi; bugün daha güçlü bir sesle haykırıyor, burada kayda geçiyor ve evlâtlarımıza manevî bir miras olarak bırakıyoruz.”

Alevîliği, “İslâm’ın özü” olarak konumlandıran ve Alevî toplumunun soyunu “Horasan’dan gelen Türkler” şeklinde izah eden bu iki temel, “Ali’siz Alevîlik” zırvasını bayraklaştıran etnik ayrılıkçı çevreleri özellikle rahatsızlık etti. Bunlara, ateist olan ama yıllardır Alevî toplumu üzerinde mühendisliğe soyunan dar bir kliği de eklememiz gerekir.

Alevîliğin İslâm’ın özü ve ruhu olduğuna dair atalarımızdan devraldığımız temel bilgi, yıllarca Alevîliği İslâm dışında konumlandıran çevrelerce tepkiyle karşılandı. Çünkü yıllardır, kelimenin tam anlamı ile “meydanı boş bulmuşlardı” ve kimse de “ne yapıyorsunuz” diyerek onları dara kaldırmamıştı. Alevîliği diledikleri gibi tanımlayan ve şekillendirdiğini sanan bu çevreler, karşılarında geleneğe dayanan güçlü bir çıkış görünce şaşkına döndüler. Esasen bunların bir kısmı Alevîlik ile alakası olmayan Sünnî gelenekten gelen kimselerdi. Kiminin Zerdüştlük’e, kiminin eski Anadolu medeniyetlerine, kiminin doğaya, kiminin ise Şamanizm’e yasladığı fikirleri, el altından Alevîlik adıyla satılıyordu. Hatta bunlardan bir kısmı Hz. Ali ile Gök Tanrı’yı eşitlerken, diğer kısmı Fatma Ana’yı Anahita[i] olarak tanıtıyordu. Birinin Türklük, ötekinin Kürtlük adına uydurduğu zırvalar, özünde Alevîlik düşmanlığının kristalize edilmiş halinden başka bir şey değildi.

Türk Alevîliği’ni “Anadolu Alevîliği”ne, “Anadolu Alevîliği”ni de “Kürt Alevîliği”ne evirmeye ve yeni bir Alevîlik türü olarak “Kürt Alevîliği” inşa etmeye çalışan kliğin, neyden rahatsız olduğunu anlamak zor değildir. Bildirgedeki imzaların en azından yarısı, Tunceli-Erzincan-Sivas arasındaki Kırdaşi ve Zazaki konuşan aşiretlerin inanç ve kanaat önderlerinden gelmiştir. Asıl panik ve zırva derecesinde iftiralarla girişilen saldırılar tam da bu nedenledir. Son çeyrek asırdır güçlü girişimlerle silinmeye çalışılan geleneksel soy kütüğünün (Horasan’dan gelen Türkleriz), söz konusu bölgenin semasında sonsuz sayıda yankıladığını en iyi “Kürt Alevîliği” inşacıları bilirler.

BİLDİRGENİN HEDEFLERİ: BİRLİK VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Alevîlik Bildirgesi bileşenlerinin kısa ve uzun vadeli hedefleri vardır ve bunlar Akçay’da yapılan Yol Evlatları 1. Alevîlik Çalıştayında kayıt altına alınmıştır.

Çalışmalarımızın kısa vadeli hedefleri Alevîlerin ve Türkiye’nin birliğine yöneliktir. Bu iki hedef için çalışmalar eş zamanlı olarak yürütülecektir. Alevîlerin birliğinin temelini; Bildirge metninde ifade edilen hususlar oluşturacaktır. Çünkü Alevîlik Bildirgesi, aynı zamanda bir toplumsal sözleşme olarak tasarlanmıştır. Bildirge etrafında oluşan fikri birliktelikten sonra, kurumsallaşma aşamasına geçilecektir. Dünyanın her yerinde kendini “Alevî” olarak tanımlayan bütün kişilerin aynı Alevîlik tanımını yapacağı günleri, çok uzak olmayan bir gelecekte görmeyi umuyoruz.

Türkiye’nin birliği için yapılacak çalışmalar ise iki yönlü olarak düşünülmüştür. Bu konuda görev, hem Sünnîlere ve hem de Alevîlere düşmektedir. Alevîlik Bildirgesi bileşenleri, bu konuda sadece Alevîlere değil Sünnîlere de görevleri olduğunu hatırlatmaktadır. Bu görevlerin en önemlisi; Alevîlere yönelik iftira ve önyargıları Sünnî toplumun bütün katmanlarından silmeleridir. Ayrıca aklı ve bilimi önceleyen Türk Sünnîliğini korumaları; Atatürk, demokrasi, cumhuriyet ve laiklik karşıtı selefi akımların Türk Sünnîliğine sızmalarını engellemeleri gerekmektedir. Alevîleri bekleyen görev ise, Türk milletine düşmanlığı merkeze alan etnik ayrılıkçı ve terörize olan akımların, gölgesini üzerlerinden atmalarıdır. Herkes milli birliğe ve ortaklıklara vurgu yapılmalı, farklılıklar arka plana çekilmelidir. Bunun yanında Türk milletinin mezhep/inanç farklılığına bakılmaksızın birlik olmasının en temel koşullarından biri, uluslararası hukuk ve evrensel insan hakları standartlarına uyulmasıdır. Gerçek bir barış ve kalıcı bir birlik kurmanın asgari şartları bunlardır.

Alevîlik Bildirgesi bileşenlerinin uzun vadeli hedefi; gelecek nesillere geleneğe dayanan sürdürülebilir bir Alevîlik bırakmaktır. Buradaki sürdürülebilirlik kavramı, sadece inanç ve ibadet konularını değil, kültürden doğaya kadar kuşatıcı bir bakışı da ifade eder. Esasen Alevîlik, yüzyıllardan beri şekle değil öze, ruha ve anlama odaklanan bir bakış açısıyla zaten bu birikime sahiptir. 13. ile 16. yüzyıllar arasında Bektaşîlik ve Kızılbaşlık adları altında ulaşılan zirve, bilgi ve sevgi temelinde şekillenen bu doğru bakış açısının doğal bir ürünüdür. Bugün yapmamız gereken ondaki bu potansiyeli açığa çıkarmak; sevgi ve hoşgörü ile İslâm imanını, bilgi ve bilim ile Türk kültürünü yeniden hak ettiği saygınlığa kavuşturmaktır.

—————————————

Kaynak:

https://odatv.com/alevilik-bildirgesi-ne-anlama-geliyor-13031803.html

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen