7 Haziran – 1 Kasım sürecinde MHP seçmeni algısı

MHP seçmenine göre partinin en önemli sorunu ne? Bir sonraki seçimde MHP’den nasıl bir performans bekliyor? Kendini nasıl tanımlıyor? Doç.Dr. Kürşad Zorlu 1 Kasım’da oylarının yüzde 30’unu kaybeden MHP’de seçmenin 7 Haziran – 1 Kasım sürecindeki algısını araştırdı, sonuçlarını Al Jazeera için yazdı.

 

 

 

Doç.Dr. KÜRŞAD ZORLU

1 Kasım seçimleri geride kaldı ama yankıları hâlâ sürüyor. AKP yeniden tek başına iktidarı elde etti, muhalefet partileriyse önümüzdeki seçime ilişkin tespit ve hazırlık çalışmalarını yoğunlaştırıyor. MHP’de Olağan Kongrenin 2018’de tarihinde yapılacağı açıklandı. Ancak Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin belirttiği üzere kamuoyunda öne çıkan bazı isimlerle birlikte 13 adayın çalışma yürüttüğü ileri sürülüyor.

Böyle bir süreçte hassasiyetler daha da artıyor. Öyle ki tespit ve/veya eleştiri yapılırken “ülkücü geleneğin” kapsamının gereğinden fazla örselenmesi, MHP tabanında ciddi tepkiler meydana getirebiliyor. Bu sebeple saha araştırmalarının, tutum ve algı ölçümlerinin olabildiğince bilimsel bir alanda gerçekleştirilmesi katkı sağlayıcı olacaktır.

O halde 7 Haziran – 1 Kasım sürecinde MHP seçmeni nasıl bir algıyla sandık başına gitti? Kendisini nasıl tanımlıyor? 1 Kasım’da oy verme davranışında etkili olan muhtemel yönlendiriciler nasıl bir düşünce sistematiğinin ürünü?

Kasım 2015’te 7 Haziran ve/veya 1 Kasım’da MHP’ye oy vermiş yaklaşık 4506 kişiyle, anket yöntemiyle sosyal medya üzerinden yaptığım araştırma[1], bu soruların yanıtlarını bulmaya yönelikti. 

Birinci sırada “Ülkücüyüm”, son sırada “Ulusalcıyım”

MHP’li seçmenin partinin geleneksel kavramları üzerinden kendisini nasıl tanımladığı konusunda güncel araştırmalar olduğunu söylemek zor. Örneğin partinin resmi ideolojik zemini oluşturan ülkücülük ve Türk milliyetçiliği, ‘9 Işık’ içerisinde iki ayrı başlıkta irdelenir ancak kullanılışı itibariyle her iki kavramın da ayrılmaz bir bütün olduğu kabul edilir. Partinin resmi açıklamalarında “Ülkücü – Türk Milliyetçisi” ifadesinin kullanımı oldukça yaygındır.

“MHP seçmeninin yüzde 91’i “Ülkücüyüm” ya da “Türk milliyetçisiyim” derken, “Ulusalcıyım” diyenler yok denecek kadar az. ” 

Araştırmaya katılanların yüzde 63,5’i kendilerini “Ülkücüyüm” diye tanımlarken, yüzde 27,5’i “Türk Milliyetçisiyim” ifadesini tercih ediyor. Yüzde 5,4 ise sadece “Türkeşçiyim” ifadesini kendisine yakın görüyor. Bunların dışında sırasıyla “vatanseverim”, “muhafazakârım”, “demokratım” ve “ulusalcıyım” ifadelerini tercih edenler yüzde 2,5 düzeyinde kalıyor.

Özellikle zaman zaman kamuoyunda tartışma yaratan ulusalcılık kavramının MHP tabanında son derece düşük bir temsil oranı bulması, Sayın Bahçeli’nin milliyetçilik ile ulusalcılık arasındaki ayrımı sık sık yapıyor olmasını akla getiriyor. Partinin bu konudaki hassasiyeti tabanda da karşılık buluyor. Aynı anda iki ifade seçen yüzde 50,8 düzeyindeki katılımcının hepsinin “Ülkücüyüm” seçeneğini tercih ettiği görülürken, yüzde 30,4’ü “Türk Milliyetçisiyim” ifadesini de seçtiği anlaşılıyor. Bulgulara göre, “ülkücülük” kavramının “Türk Milliyetçiliği” algısına göre MHP seçmeninde daha öncelikli ve kapsayıcı olduğu ileri sürülebilir.

1 Kasım’da oy vermeyen MHP’lilerin gerekçeleri

7 Haziran’da oy verip 1 Kasım’da sandığa gitmeyen MHP seçmeninin gerekçesi merak konusu. Zira bu gerekçenin tespiti oyların geri dönüşünün mümkün olabilirliğine yönelik bazı işaretler verebilir. Bu oran, ankete katılanların yüzde 19’unu oluşturuyor. 7 Haziran’da oy verip 1 Kasım’da MHP’ye oy vermeyen ya da sandığa gitmeyenlerin yüzde 39,9’u partinin “koalisyonun gerçekleşmemesinde payı olduğunu”,  yüzde 26’sı “partinin kendisini temsil edemediğini” düşünüyor. Aday listelerini beğenmeyenlerin oranı ise yüzde19,4. (Tüm ifadelerin dağılımı için bakınız Tablo 3)

Partilerin alacakları tahmini oylar ya da seçmenlerin bu yönde oluşturdukları algı ile oy vermeme gerekçelerinin güçlenmesi arasında nasıl bir bağlantı olduğu da sorgulanmaya muhtaçtır. Ankete katılan MHP’li seçmene 1 Kasım’dan önce nasıl bir sonuç bekledikleri sorulduğunda, katılımcıların yüzde 65’i MHP’nin oylarının düşeceğine inandığını ifade ederken, en yüksek oran “1-2 puan gerileyeceğine” yönelik algı olmuştur. Seçim öncesi anketlerin çoğunda da benzer sonuçlar olduğu hatırlanırsa, söz konusu araştırmaların seçmen nezdindeki etkisi de görülebilir. (bkz. Seçmenin Seçim Tahminleri Tablo 4)

İlk seçimde MHP seçmeninin beklentisi

Seçmenlerin moral ve motivasyonu açısından gelecek beklentisinin nasıl bir algı dünyasından beslendiğinin ortaya konulması son derece önemlidir. Vroom’un motivasyon kuramının ikinci önemli bileşeni olan “beklenti”, “belirli bir eylemin belirli bir amaçla sonuçlanacağı olasılığı hakkındaki geçici bir inanç” olarak tanımlanır. Bu inanç ne kadar güçlü ve pozitifse bireylerin motive olması o kadar kolaylaşır.

Ankete katılan MHP seçmeninin yüzde 10,8’i, yapılacak ilk seçimde partilerinden nasıl bir performans bekledikleri sorusuna, “tek başına iktidar” cevabını veriyor. Yüzde 38,7 oranında bir seçmen grubu ise “parlamento dışında kalma ihtimalini” göz ardı etmiyor. Buna karşın katılımcıların yüzde 61,3’ü partisinin bir şekilde TBMM’de temsil edileceğini düşünüyor. Uygulamanın yalnızca MHP’ye oy veren seçmenler üzerinde yapıldığı dikkate alınırsa, bu boyuttaki bulguların dikkatle irdelenmesi gerektiği çok açık.

Çalışmada 7 Haziran – 1 Kasım sürecine yönelik olarak seçmenin neyi eksik ya da problem olarak değerlendirdiği de irdelenmeye çalışılıyor. Buna göre MHP tabanının yüzde 56,5’i partinin seçim sürecindeki strateji ve politikalarını genel olarak doğru bulurken, bunların seçmene yeterince anlatılamadığı kanısında. Katılımcıların yüzde 75,1’inin söz konusu strateji ve politikalara yönelik olumsuzluk algısının “sunum ve anlatım” konusunda yoğunlaştığı görülüyor. (bkz. Strateji ve Politikalara Yönelik Algı için Tablo 6)

“Halka anlatılamadı” vurgusu

MHP’nin aldığı seçim sonuçlarına ilişkin en çok konuşulan konulardan birisi de iletişim stratejisi ve medya ilişkileri oldu. Hatta seçim sonrasında bu stratejinin yanlışlığı ön plana çıkarılarak sorunun çözülmesi durumunda partinin çıkışa geçebileceği yaklaşımı seslendiriliyor. Buna göre MHP seçmeninin yüzde 81’i partinin “halka kendisini anlatamadığını” yüzde 80,5’i de “Hayır algısının ortadan kaldırılması için geç hareket edildiğini” düşünüyor. Söz konusu bulgular MHP seçmeninin strateji ve politikalardan ziyade onun sunumu ve anlatımı konusunda problem olduğu yönündeki değerlendirmesi ile tutarlılık arz ediyor. (bkz. “İletişim ve medya boyutuna yönelik algı” için Tablo 8)

“MHP’lilerin yüzde 53,6’sına göre en önemli problem, “yönetimin temsil etme gücü ve yeterliliği.”

 

Yönetimin temsil gücü…

Çalışma kapsamında “MHP’nin bugünkü koşullarda muhtemel problemlerinin ya da eksikliklerinin, aşağıdaki başlıklardan hangisinde yoğunlaştığını düşünüyorsunuz?” sorusu da yöneltiliyor. Katılımcıların yüzde 53,6’sı bu soruya cevap verirken “yönetimin temsil etme gücü ve yeterliliği” seçeneğini tercih ediyor. Bu bulgunun strateji ve politikaların anlatılamaması ile yakın bir oranda (yüzde 56,5) çıkması önemlidir. (bkz. ”En Önemli Sorun Alanı” Değerlendirmesi için Tablo 7)

Aday belirleme süreci, partilerin seçmenleri arasında sıkça değerlendirilen ve yasaların partilere verdiği yetkilerden ötürü fazla gündeme getirilmeyen hususlar arasındadır. Bu konudaki algı oy verme davranışına etki edebilir. MHP seçmeninin yüzde 82’si “tabanın görüşünün yeterince alınmadığını”,  yüzde 69’u da “objektif ölçütler belirlenmediğini” düşünüyor. Adayların içeriğine yönelik olarak ise yüzde 75’i toplumun bildiği isimlerin sayısındaki azlığa vurgu yapıyor. Ülkücü geleneği temsil edenlerin yetersiz olduğunu düşünenler ise yüzde 57 düzeyinde. (bkz. Aday belirleme sürecine yönelik algı içinTablo 9)

MHP üzerinde ambargo var mıydı?

Seçim sürecine ilişkin muhalefet partilerinin mukayeseli dezavantajları ve iktidar karşısındaki fırsat adaletsizliği konuşulan ve sorgulanan konulardan birisi… MHP seçmenin yüzde 33,5’i partisinin en dezavantajlı parti olduğuna inanıyor. Bununla ilişkili olarak devlet kaynaklarının MHP aleyhine kullanıldığı kanaatini taşıyanlar yüzde 51,2 düzeyinde. Ancak siyasi partilerin özellikle iç mekanizmasında daha çok konuşulan “uluslararası güçler” ve “istihbarat örgütleri”nin etkisi konusunda MHP seçmeni “katılmıyorum” seçeneğinde yoğunlaşıyor. Medyada MHP’ye ambargo uygulandığını düşünenler ise neredeyse seçmenin yarıya yakınını oluşturuyor. (Bkz. “Seçim sürecinde MHP üzerindeki olumsuz etkiyi değerlendirmesi” için Tablo 10)

Partilerin seçim beyannamelerinin seçmen tarafından yeterince irdelenmemesi, siyasi hayatın bir gerçeği. Bu sebeple seçmenin beyannameyi okuması ve beğenip/beğenmemesi partilerin politikalarını nasıl ve hangi kanallarla anlattıklarıyla da ilgili. MHP seçmeni partinin 1 Kasım seçim beyannamesinde en yeterli kısmın terör/güvenlik sorunuyla ilgili tespit ve çözümler olduğu kanısında (yüzde 51). Terör sorunu ve sosyal güvenlik konusundaki vaatlerin kamuoyunda daha fazla konuşulmuş olması görüşümüzü destekliyor. Dış politika yüzde 32,6, yurt dışındaki vatandaşlar yüzde 21,7 ve son sırada da gençliği ilgilendiren projeler  (yüzde 21,6) geliyor(bkz. Diğer başlıklar için Tablo 11)

Erken seçimi MHP mi istedi?

Bu boyutta 1 Kasım sürecinde yaşanan bazı gelişmeler ve oluştuğu iddia edilen algılara yönelik ifadeler yer alıyor. Katılımcıların bunları seçim sürecine etkilerine göre 1’den 5’e kadar puan vererek değerlendirmeleri istenmiştir. MHP seçmeninin 1 Kasım’da elde edilen oy oranına etki eden en önemli belirleyicileri olarak 7 Haziran akşamı yapılan açıklama sonrasında “erken seçim isteyenin MHP olduğu” algısında (4,37) yoğunlaşıyor. Aynı kapsamda küçük farklarla ikinci sırada “parti içindeki bazı isimlerin aday gösterilmemesi” (4.33), üçüncü sırada ise 17 Ağustos’ta yapılan görüşme sonrasında “koalisyonu istemeyenin MHP olduğu” algısını (4.17) en önemli belirleyiciler olarak görüyor. Buna karşın Ankara Garında yaşanan patlamanın ardından görüşme talebine olumsuz yanıt verilmesini en düşük belirleyici (2.96) olarak değerlendiriyor. (bkz. Tablo 12)

Bu bulgular çerçevesinde 1 Kasım’da partisine oy vermeyen ve/veya sandığa gitmeyen MHP seçmeninin koalisyon beklentisinin güçlü olduğu, büyük ölçüde parti yönetiminin temsil alanını ve iletişim stratejisini yetersiz bulduğu görülüyor. Bu algının araştırmada yüzde 40 seviyesinde olan olumsuz gelecek beklentisinin olumlanması için geliştirilmesi gereken hususların başında olduğu anlaşılıyor. 

———————————————————————–

Doç. Dr. Kürşad Zorlu, Ahi Evran Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi. Orta Asya ve Türk dünyasıyla ilgili çok sayıda makalesi bulunan Zorlu, aynı zamanda Yeniçağ gazetesinde köşe yazarı.

Twitter’dan takip edin: @zorlu77

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Al Jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

[1] Ankette “evet”, “hayır” şeklindeki kapalı uçlu soruların yanı sıra 5’li Likert ölçeği kullanılmıştır. Örneklem olarak bu çerçevedeki sosyal medya kullanıcıları tercih edilmiştir. Bu tercih veri elde etmeyi kolaylaştırmakla birlikte aynı zamanda araştırmanın bir kısıtı[1] olarak da değerlendirilebilir. Kullanıcıların yalnızca bir kez katılabildiği anket kapsamında 4506 adet geçerli form elde edilmiştir.

Geçerlilik ve güvenilirlik testleri [1] yapılmış olup söz konusu değerlerin yeterlilik düzeyinin üstünde olduğu görülmüştür. Ankete katılanların yüzde87’si erkek yüzde13’ü kadınlardan oluşmaktadır [1]. yüzde 70’i evli, yüzde 30’u bekardır. En yüksek sayıda katılımın sağlandığı yaş aralığı 25-34 ve 35-44’tür. Katılımcıların yüzde78’nin en az bir üniversite mezunu olduğu anlaşılmaktadır. (bkz. Demografik Bulgular için Tablo 1)

——————————

Kaynak :

http://www.aljazeera.com.tr/gorus/7-haziran-1-kasim-surecinde-mhp-secmeni-algisi

 

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen