Murat YETKİN
ABD Büyükelçisi Barrack “SDG müttefikimiz, destekleyeceğiz” demesi ardından Dışişleri Bakanı Fidan “Desteğin kesilmesini” istedi. PKK cephesi de karışık.
Son günlerde Türkiye ve ABD’den gelen açıklama ve gelişmeler Ankara’nın hem Suriye’nin geleceği hem de PKK’nın topyekûn silahsızlandırılması, ya da “Terörsüz Türkiye” süreçlerinin pürüzsüz olmadığını gösterdi. ABD’nin kendi kurdurduğu SDG’yi PKK’nın uzantısı saymama, YPG ve SDG’yi ayrı değerlendirme eğilimi su üzerine çıkarken, PKK’nın da Abdullah Öcalan’ın bir an önce fesih ve silah bırakma işlemini tamamlama talebine ayak sürüdüğü anlaşılıyor.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, 2 Naziran’da NTV’de yayınlanan söyleşisinde Deniz Kilislioğlu “ABD, SDG’ye verdiği desteği ne zaman açıklasa DEAŞ ile mücadele deniyor. ABD ne zaman “Tamam YPG’ye ihtiyacımız yok” diyecek?” diye sordu. Barrack’ın yanıtı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın duymak isteyeceği türden değildi:
“SDG bir müttefik. SDG’ye verilen, bir müttefike verilen bir destek. Kongremiz için çok önemli bir faktör. Onları yeni bir Suriye hükümetine entegrasyonuna yönlendirmek çok ama çok önemli. Herkesin beklentilerinde makul olması gerekiyor.”
ABD “SDG müttefikimiz” derken
Burada beklentilerinde “makul” olması gereken ABD’nin NATO müttefiki, Rusya-Ukrayna görüşmelerinin arabulucusu, Kafkaslarda Azerbaycan-Ermenistan barışının kilit ülkesi ve örneğin Afrika’da Çin’le ortak mücadele umulan Türkiye mi? Ankara’ya “SDG’ye desteği kesmemizi beklemeyin” mi deniyor?
Muhtemelen öyle, çünkü Barrack devamında “Suriye’deki 8 üssümüzü 1’e indireceğiz” de demiş; Başkan Donald Trump’ın Suriye’den tamamen çekilme planı olmadığını varsayabiliriz.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise 3 Haziran akşamı TRT’de, Türkiye’nin sorununun ABD’nin Suriye’deki varlığı değil, PKK’ya desteği olduğunu, bunun kesilmesi için görüşmelerin sürdüğünü söylüyordu:
- (Suriye’nin kuzeydoğusunun entegrasyonu) “Pratikte çok fazla şey olmadı ama perde gerisinde çok şey var.
- Şam, Ankara ve Washington arasındaki görüş birlikteliğini daha fazla sağlayıp bu (PKK/YPG) belayı sıkıntısız şekilde aşmanın yolunu bulacağız.
- (DEAŞ’la mücadele) Somut adımlar atmaya başladık. İstihbarat ve operasyon hücresini hayata geçirdik.
- “Bizim temel sıkıntımız Amerikan’ın varlığıyla ilgili değil. Temel sıkıntımız Amerika’nın PKK’yla olan işbirliğiydi. Bu desteğin ortadan kalkmasını istiyoruz.”
İşler istediği gibi gitmiyor
Fidan’ın “Pratikte fazla bir şey olmadı”, “Aşmanın yolunu bulacağız” ve Desteğin ortadan kalkmasını istiyoruz” ifadeleri Suriye’de işlerin Ankara’nın umduğu gibi gitmediğini gösteriyor.
Oysa Barrack daha bir hafta kadar önce “Suriye’de harita değişmeyecek” demiş, birkaç gün sonra da Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi sıfatıyla Suriye’de iki de Türk şirketinin, Cengiz ve Kalyon’un da ortak olduğu 7 milyar dolarlık enerji yatırımını başlatmıştı. Normal koşullarda İktidar medyasının manşetlere taşıyacağı bu gelişmenin nispeten kısa haberlerle adeta geçiştirilmesi dikkatlerden kaçmadı.
Üretim yapılacak doğal gaz alanlarının bir kısmı SDG/YPG kontrolündeydi ve SDG lideri Mazlum Abdi 8 Nisan’da bunların da Şam’a devri için Geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile anlaşma imzalamıştı. Ama o anlaşma konusunda da “pratikte bir şey olmuyordu”.
Barrack’ın NTV söyleşisindeki Kongre vurgusu önemli. Gazze’deki insanlık faciasında bile ABD ve AB yönetimlerini etki altında tutan İsrail lobileri, Suriye’de silahlı Kürt varlığını, İran’a karşı güvence görüyor, hatta ABD etkisi azalırsa PKK’nın İran kartını oynamasını da istemiyor.
PKK cephesi de karışık
Gazeteci Namık Durukan’ın 3 Haziran’da T24’te yayınladığı haber önemliydi. PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan 4-5 Mayıs’ta fesih ve silahlı mücadeleye son verme kararı alınan Kongreye bir mesaj göndermişti. Mesaj örgütün yayın organı “Sexwebun” dergisinde yayınlanmak üzere hazırlanmış, ama sonra çıkarılmış, bu da bir şekilde medyaya sızdırılmıştı.
Öcalan, Kandil’deki PKK yöneticilerini “Beni anlamıyorsunuz” diye sitem ediyor, hatta azarlıyordu. PKK kadrolarının “Halk dağılmış, felç edilmiş, anlama gücü yok. Kadro donanımsız” diyordu. Oysa bir yandan (silah bırakma sözünü kullanmadan) Öcalan’ın dediğine benzer bir karar alan PKK yöneticileri, daha sonra aslında en güçlü zamanlarını yaşadıklarını, savaşa devam etmeleri gerektiğini söylemeye başlamıştı.
Benzeri bir söylem de Ankara’nın her fırsatta PKK’yla irtibatlı bütün unsurları ve Suriye’yi de kapsaması gerektiğini söylediği halde, sadece PKK’lıların değil DEM Partililerin de kararın Suriye’yi bağlamadığını vurgulamasıydı.
Suriye’de federasyon ihtimali
ABD’nin Suriye’de SDG’ye “müttefik desteğini” sürdürmesi, belki de Suriye’de haritaları da değiştirmeyecek federal yapıya geçme siyaseti güttüğünü gösteriyor. ABD işgali ardından Irak’ta kurulduğu gibi Suriye’de de bir Kürt federasyonu kurulma ihtimali hiç yoktur diyen çıkar mı Ankara’da?
Hafızası o kadar güçlü olmayanlara hatırlatalım: Suriye’de çözümün federal sistemde olduğu bunun bir Kürt federasyonunu da içermesi gerektiğini şimdiye dek bir tek ülke yazılı olarak önerdi. Hayır, ABD değil, İsrail ya da İran da değil, Rusya Federasyonu idi o ülke.
Bütün bu gelişmeler Türkiye’yi derinden etkileyecek sonuçlar doğurabilir; özellikle de yaz aylarında silahların bırakılması dahil beklentilerin yüksek olduğu “Terörsüz Türkiye” projesi çerçevesinde. Her türlü aksiliğe hazırlıklı olmak gerekiyor.
——————————————-
Kaynak:
Suriye’de sorun: Barrack: SDG müttefikimiz. Fidan: ABD desteği kalkmalı