Altunköprü’de Atama Krizi ve Kerkük’te Seçim Öncesi Yeni Gerilimler

Tam boy görmek için tıklayın.

Selçuk BACALAN

Irak’ın kuzeyinde yer alan Kerkük vilayeti, tarihsel olarak Türkmen, Arap ve Kürtlerin iç içe yaşadığı çok kimlikli yapısıyla dikkat çekmiştir. Ancak bu çeşitlilik, yıllardır devam eden yönetim krizi, statü belirsizliği ve güvenlik tehditleri nedeniyle ciddi bir kırılganlık üretmektedir. Haziran 2025’te Kerkük’e bağlı Altunköprü nahiyesinde yaşanan belediye müdürlüğü değişikliği, Kerkük’teki bu kırılgan yapının ne derece hassas olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Türkmenlerin bilgisi dışında Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) üyesi Naz Abdulhalik’in atanmasıyla birlikte patlak veren kriz yalnızca yerel düzeyde değil, ulusal güvenlik ve 11 Kasım tarihinde yapılması beklenen 2025 Irak Parlamentosu Seçimleri süreci bağlamında da derin etkiler üretebilir.

Altunköprü’de Tek Taraflı Atama Krizi

Türkmenlerin çoğunlukta yaşadığı Altunköprü nahiyesine 30 Haziran 2025 tarihinde Abdulhalik’in Altunköprü Belediye Müdürü olarak atanması, Kerkük Valisi ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) mensubu Rebvar Taha’nın inisiyatifiyle gerçekleştirilmiştir. Bu atama vilayetteki Türkmen toplumuyla veya Türkmen siyasi aktörleriyle istişare edilmeden yapılmıştır. Dolayısıyla atamanın meşruiyeti baştan sorgulanır hâle gelmiştir. Türkmen toplumu bu kararı “etnik mühendislik” ve “siyasi gasp” olarak değerlendirmiştir.

Bu gelişme, Kerkük’teki anayasal üçlü dengeyi (Türkmen, Arap, Kürt) fiilen ihlal eden bir uygulama olarak öne çıkmıştır. Her ne kadar Irak Anayasası’nın 140. maddesi teknik olarak yürürlükten düşmüş olsa da KYB gibi aktörler bu maddeye açıkça atıf yapmaksızın, sahada fiili demografik ve idari değişiklikleri adım adım uygulamaya koymaktadır. Altunköprü örneğinde olduğu gibi Türkmenlerin yoğun yaşadığı bölgelerde Türkmen olmayan isimlerin yerel yönetimlere atanması, bu stratejinin doğrudan bir yansımasıdır. Bu atamalar yalnızca anayasal temsil ilkesiyle değil aynı zamanda Kerkük’ün hassas etnik dengeleriyle de açıkça çelişmektedir.

Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı Mehmet Seman, olayların hemen ardından Başbakan Muhammed Şiya Sudani ile görüşerek Türkmen toplumunun tepkisini resmî olarak iletmiştir. Görüşmede, Altunköprü’de gerçekleştirilen atamanın yalnızca idari bir tasarruf olarak değerlendirilmemesi gerektiği, bunun aynı zamanda toplumsal bir krize yol açabileceği ve Kerkük gibi ihtilaflı bir bölgede barış ve güvenliği tehdit edebileceği ifade edilmiştir. ITC tarafından yapılan yazılı açıklamada ise şu hususlara özellikle dikkat çekilmiştir: Türkmen halkının uzun yıllardır maruz kaldığı dışlanma ve ihmal politikalarına son verilmesi, ortak yönetim modelinin hayata geçirilmesi, Türkmen kimliğinin idari temsiliyette güvence altına alınması, Altunköprü’deki hizmet yetersizlikleri ile altyapı sorunlarının giderilmesi ve tüm bu gelişmelerin Muharrem ayı gibi toplumsal açıdan hassas bir dönemde yaşanmasının, halkın dinî ve kültürel değerleriyle çeliştiği vurgulanmıştır. Irak Parlamentosundaki Kerkük Türkmen milletvekilleri ve Kerkük Vilayet Meclisi üyeleri de sürece tepki vererek “Atamanın anayasal temsiliyet ilkesine aykırı olduğunu, Kerkük’teki seçim sürecine zarar verdiğini, Türkmenlerin yönetime katılım hakkının gasp edildiğini ve Kerkük’te yıllardır devam eden demografik değişimlere ve bu durumun doğurduğu idari dengesizliklere dikkat çekerek görevlerin dağılımında “yüzde 32 ilkesinin uygulanması” gerektiğini belirtmiştir. Bu açıklamalarda, özellikle 11 Kasım 2025’te yapılacak parlamento seçimleri öncesinde Kerkük gibi tartışmalı bölgelerde gerçekleştirilen bu tür atamaların seçim meşruiyetini tehdit edebileceği vurgulanmıştır.

Öte yandan Kerkük Milletvekili ve ITC’nin eski genel başkanlarından Erşat Salihi de dikkat çeken bir açıklama yaparak “Arap ve Kürt liderlere, Kerkük’ün demografisini manipüle etmeniz söndürülmesi zor bir yangını ateşleyecektir. Akıllı olun, Kerkük sadece size ait değil” ifadeleriyle durumu hem toplumsal gerilim hem de anayasal sorumluluk bağlamında değerlendirmiştir. Bu açıklama, ITC’nin yalnızca yerel bir atamaya tepki vermekle sınırlı kalmadığını aynı zamanda ulusal düzeyde istikrarın korunmasına yönelik sorumlu bir tutum benimsediğini ortaya koymaktadır.

Altunköprü’deki gelişme sadece siyasi düzeyde değil, halk tabanında da ciddi bir tepkiye neden olmuştur. Türkmen sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri ve gençlik hareketleri nahiyede barışçıl gösteriler gerçekleştirmiştir. Bu gösterilere Kerkük Vilayet Meclisinin Türkmen üyesi Ahmet Remzi de katılmıştır. Kerkük Valisi Rebvar Taha ise göstericilerle yapılan telefon görüşmesinde talepleri reddetmiştir. Türkmenler, çoğunlukta oldukları bölgelerde dahi iradelerinin hiçe sayılmasını, siyasi bir dışlama ve kimliksel bir tehdit olarak görmektedir. Bu durum, Kerkük’teki toplumsal barışı doğrudan tehdit eden bir güven krizini beslemektedir.

KYB’nin Kerkük’teki idari kadrolarda etkinliğini artırma stratejisi, bu atamayla yeniden gündeme gelmiştir. Rebvar Taha’nın bu süreci kişisel olarak yönetmesi, KYB’nin Kerkük’ü fiilen Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) bağlama girişimi olarak değerlendirilmektedir. Bu atamalar yalnızca Türkmenleri değil, Kerkük’teki Arap bileşeni de endişelendirmektedir. KYB’nin demografik ve idari alanda hâkimiyet kurma çabası, Kerkük’ün özel statüsünü aşındırmakta; Kerkük’ü fiilen Kürt yönetiminin bir parçası hâline getirme amacı güttüğü algısını güçlendirmektedir.

Güvenlik Sorunları ve Yeni Krizler

Altunköprü krizinin yaşandığı günlerde Kerkük Uluslararası Havalimanı’na düzenlenen füze saldırısı, bölgedeki güvenlik kırılganlığını bir kez daha ortaya koymuştur. Saldırı, üç roketin sivil ve askerî alanlara düşmesiyle sonuçlanmış; bir kişi hafif yaralanmıştır. Olay sonrası oluşturulan güvenlik komisyonu, saldırının kaynağını araştırmak üzere görevlendirilmiştir. Olaya ilişkin Kerkük Valisi’nden yapılan açıklamada saldırının terör örgütü DEAŞ tarafından gerçekleştirilmiş olabileceğine dair değerlendirmelere yer verilmiştir. Kerkük’te son haftalarda Irak güvenlik güçlerince DEAŞ’a yönelik yapılan operasyonlarda 4 DEAŞ mensubu etkisiz hâle getirilmiştir Bu saldırı, Kerkük’teki etnik ve siyasi krizlerin, dış aktörler veya yasa dışı silahlı gruplar tarafından kolaylıkla manipüle edilebileceğini göstermektedir. Seçim öncesi güvenlik zafiyeti hem sandık güvenliğini hem de bölge istikrarını tehdit etmektedir.

Irak, 11 Kasım 2025’te parlamento seçimlerine hazırlanmaktadır. Kerkük gibi ihtilaflı bölgelerde yaşanan her gelişme, seçimlerin meşruiyetini doğrudan etkileme potansiyeline sahiptir. Türkmenler, seçim sürecinden dışlandıkları hissine kapıldıklarında sandığı boykot edebilir veya sürece güvenlerini yitirebilirler. Bu da yalnızca seçim sonuçlarının değil, seçim sürecinin bütünlüğünün de sorgulanmasına neden olabilir. Kerkük’te etnik temsil krizleri ve güvenlik zafiyetleri devam ettiği sürece, demokratikleşme süreci zarar görecektir.

Altunköprü olayı, Kerkük’teki etnik-siyasal dengeyi altüst etme potansiyeline sahip bir dönüm noktası olabilir. Türkmenlerin siyasi dışlanmaya karşı gösterdiği tepkiler yalnızca haklı değil aynı zamanda anayasal bir savunma niteliğindedir. Seçimlere giden bu süreçte, Bağdat hükûmetinin vereceği yanıt yalnızca Kerkük’ün değil, Irak’ın gelecekteki istikrarı açısından da belirleyici olacaktır. Bu nedenle, Altunköprü krizi yalnızca bir atama krizi değil; anayasal düzen, toplumsal barış ve seçim güvenliğini ilgilendiren çok boyutlu bir devlet krizidir.

————————————-

Kaynak:

https://orsam.org.tr/yayinlar/altunkoprude-atama-krizi-ve-kerkukte-secim-oncesi-yeni-gerilimler/

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen