Prof.Dr. Altan ÇETİN
Modern zamanlarda devlet ve ona dair teoriler hayatımızı kapladı. Hayatı ve içindekileri kavrarken medeniyetin önemli ayaklarından olan devletin halk ile ilişkileri çok eski zamanlardan beri üzerinden düşünülen, kök metinlerde ele alınan ve felsefe kitaplarının kafa yorduğu bir mesele oldu. Elbette önemli olan teorik olanın modellenebilme kabiliyeti yahut modellerce tasdik edilen teori oluşturarak var olanı açıklamak ve anlamak, hayatımızı doğru yürütmek adına önemli bir mesele haline geldi. Türkiye tüm modernleşme gel gitlerinde teori ile modellerin bu mutabakatı meselesini ne kadar düşündü ve buradan yola çıkarak sorunları çözme ve hayatı doğru, iyi ve güzel bağlamında gerçekleştirme noktasında ne kadar başarılı oldu meselesi üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Sağcı solcu, şucu bucu derken tarih elimizden kayıp gitmekte sürekli. Bu bakımdan devlet ve onun toplumla ilişkilerinde mesele düşünülürken burada karşılıklılık ilişkisi bağlamında konuya bakmak faydalı olabilir. Medeniyetçi milliyetçi için de başlıca konulardan birisi devletin varoluş erdemini kaybetmeden varlık sebebine hizmet eder halde durduğu bir medeniyet imkanını düşünmektir.
Bu cümleden olarak Türklerin kök metinlerinden olan Kutadgu Bilig devletin halk ile ilişkilerine temas ettiği kısımda devletin sorumluluklarını ortaya koyarak işe başlıyor. Bu nazari yaklaşımı değerlendirirken yukarıda bahsedilen teorinin modellenebilirliği ya da mevcut modellerin yani tarih ve hayatın içinde yaşananların bu modeli doğrulayarak bunun bir kanıt haline gelmesi yaklaşımı ile mesele ele alınmalıdır. Her gördüğü sakallıyı hoca sanan Türkler bunun bedelini ağır ödüyorlar. Bu bakımdan hadiseyi gerçekçi ve sağduyulu bir yaklaşımla ve günümüzde taşıdığı anlam oranında üstlenmek doğru olur. Geçmişte son derece olumlu sonuçlar vermiş teorik zeminler gerçeklik zemini değiştiği için bugün aynı etkiyi yapmayabilir. Bazıları ise korudukları genel geçer doğa ile günden geleceğe fayda sağlarlar.
Kutadgu Bilig özelinde meseleye bakıldığında Yusuf Has Hacib burada devlete şu sorumlulukları yükler: Tebaanın senin üzerinde üç hakkı vardır; bu hakları öde ve onları zorluğa düşürme.
Bunlardan biri memleketinde gümüş temiz kalsın, onun ayarını koru, ey bilgili insan.
İkincisi halkı adil kanunlar ile idare et; birinin diğerine tahakküme kalkışmasına meydan verme, onları koru.
Üçüncüsü bütün yolları emin tut; yol kesici ve haydutların hepsini ortadan kaldır.
Böylece tebaa hakkını ödedikten sonra, sen de onlardan kendi hakkını isteyebilirsin, ey cömert hükümdar.
Devletin ortaya çıkışı nasıl halkından içinden ve halk içinse işleyişi de burada görüleceği üzere halk/millet merkezli idi. Bugün yaşadığımız çağda yukarıda ortaya konulan meseleler hala devletin en esaslı konuları olarak ekonomi, hukuk ve güvenlik meselesi dünden yarına medeniyet düzeyindeki toplumlar için devletin vazgeçilmez mesuliyeti olarak duruyor. Bu bakımdan bahsettiğimiz nazari yaklaşım çerçevesinde bakacak olursak devlet kavramı çerçevesindeki sorumluluklar bakımından Kutadgu Bilig evreni hala mevcut modellerle uyumlu ve yeni modellere kapı açan bir yapı göstermektedir. Devletin ortaya çıkışı bir kanun koyucu merkezinde ele alındığı tarihi geçmişimizle de uyuşan bu yaklaşımda gümüşün temiz kalması ve ayarının korunması enflasyona karşı halkın muhafazasını ön görür. Adil kanunlar ve tahakkümün ortadan kalkması yine aynı şekilde halkın korunması noktasında öne çıkarılır. Zira hukukun öldüğü yerde hayat manasızlaşır. Güvenliğin sağlanması manasında yolların emin olması bugün deniz, kara ve hava olarak anlaşılabilir ki toplumlar devlet adlı kurum ile medeniyetlerini yönetirken varlıklarını da korurlar. İşte burada kök metinlerimizden birinde toplumun beklentilerini doğru ve gerçekçi odaklayacak ve ilişkilerini sahih bir zeminde ve talepler bağlamında oluşturacak bu tarihi miras geçmiş ile geleceğin arasından bize haberimiz pek olmasa da konuşmaya devam ediyor. Orta Doğu denen bölgemizde bugün yaşanan kaotik durumlara baktığımızda yaşanan medeniyet krizlerinde burada bahsedilen hususların muhtelif sebeplerle ortadan kalkmasını görüyoruz. İnsanın varlık ve kendini bilme ve gerçekleştirme yolculuğunda bilgece ve sağduyulu bir yerden kendine, hayata ve medeniyete bakması yolculuğunu daha manalı ve içerikli kılacaktır. Kendi varoluş gerçeğini müdrik bir devlet nazariyesi şüphesiz bu teşkilatı yönetecek kadrolar için de manalı bir çerçeve çizecektir.
Haşiye: Orman Yangınlarından şehit olan canlara Haktan rahmet diliyoruz, vatan size minettardır, vatan sağolsun…
Hak İçin Olsun
——————————
Kaynak:
https://www.yenisozhaber.com/yazarlar/devlet-ne-icin-yasar-4015/