Eskişehir’de “Lületaşı” var. Beyaz Altın diyorlar, Deniz Köpüğü diyorlar. Yer altından bin bir güçlükle çıkarılır pipo, biblo, takı vs yapılır. Osmanlı’nın da ilk ihraç ürünlerinden birisi imiş. Başka ülkelerde de var ama en kalitelisi burada, Sepetçi Köyü’nde çıkanmış.
Hani askerin biri sevdiğine mektup yazmış ya;
“Yine yakmış yâr mektubun ucunu,
Askerlikte sevda çekmek zor diyor.
Yükleyip postanın bana suçunu,
Hatırımı teller ile sor diyor.”
“Dinlenmeler bir sigara içimi” olurmuş. “Duman duman sen kaplarsın içimi” demiş sonra.
Askerliğimi Tokat’ta yaptım dört ay. İçtiğimiz sigaraların izmaritlerini iyice dağıtır öyle bırakırdık toprağa. Dinlenmeler bir sigara içimi olurdu gerçekten.
Asteğmen bir büyüğüm erlere gelen mektupları okurken bir satır çarpmış gözüne. Hanımı askerdeki eşine diyormuş ki; “Yeşil bir yaprak gibi tütüyorsun gözümde.”
Şarkı sözü de şöyle devam ediyor;
Çiğdem çiçek açmış teskere yakın,
Yeşiller giy artık yollara bakın,
Sevgilim kendini nazardan sakın,
Seni düşte gördüm hayra yor diyor,
Askerlikte sevda çekmek zor diyor.”
Bu şarkının sözlerini yazan Mehmet Gökkaya. Eskişehir’in o lületaşı çıkan köyü Sepetçi’de doğmuş, 1922 yılında. Değişik şehirlerde emniyet müdürlüğü yapmış, 3 Kasım 1983 de de vefat etmiş.
Bir başka şiiri şöyle;
“Şu yanan bağrıma yaslan duyacaksın nesi var,
Sana bir derdimi açtım daha binlercesi var,
Sana vurgun deli gönlüm yine feryat sesi var,
Sana bir derdimi açtım, daha binlercesi var.”
Gönül dipsiz bir deniz gibi imiş ya.
Aruz ve hece vezni ile şiir yazan Mehmet Gökkaya Bey’den bir başka şarkı sözü;
“Terk et beni, artık yetişir, sende vefa yok,
Gül mevsimi gelmiş, ne çıkar, derde deva yok,
Sensiz geçen ömrüm gecelerden de siyahtır,
Gül mevsimi gelmiş, ne çıkar, derde deva yok.”
Uyuyan, geceleri bilmezmiş. Sabit demiş ya;
““Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir,
Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat.”
Yine bir şiiri Mehmet Gökkaya’nın;
“Bıktım taşımaktan şu yanan kalbimi, usandım,
Yok zevki bu ömrün güzelim sensiz, inandım,
Yıllar yılı sevdim seni, yıllar yılı andım,
Yok zevki bu ömrün güzelim sensiz, inandım.”
Yusuf Has Hacib “Aklın süsü dil, dilin süsü sözdür. Kişinin süsü yüz, yüzün süsü gözdür” demiş.
“Kalbe dolan o ilk bakış,
Unutulmaz unutulmaz.
Sevda ile ilk uyanış,
Unutulmaz, unutulmaz.
İlkbahar, yaz mevsim mevsim,
Birkaç mektup, birkaç resim,
Yıllar geçse o bir isim,
Unutulmaz unutulmaz.
Kâh gülünür, kâh ağlanır,
Yollar gurbete bağlanır,
İnsan unuturum sanır,
Unutulmaz unutulmaz.”
Bu sözler de Mehmet Gökkaya’nın. Bir çok şiirini Erol Sayan ile Fehmi Tokay bestelemiş Mehmet Gökkaya’nın.
Bir arkadaşımız sapı lületaşı olan bir açacak hediye etmişti ucu yanmamış mektupları açmak için.
Diken de gülü hatırlatırsa güzelmiş zaten.