Dün akşam bizim kuşağın arkasından gelen genç neslin Türkçü isimlerinden biriyle görüşüyorum.
Bana türkleşmek idealinin kurucu ismi Ziya Gökalp’e atfen bazı fikirleri ifade sadedinde Batı tipi devlet örgütlenmesi ile göçebe tipi tarihsel gerçeklik arasındaki ilişkilerin nasıl kurulacağına dair bazı sualler yöneltiyor.
Bu gençlerin kafasını karıştıran şey, haddizatında tarihsel bir şey olan modern devlet algısını Batı tarihinde eskiden beri zaten var olan bir gerçekmiş gibi kabullenmiş olmaları ve bu hayalî kurgu üzerinden Türk devlet geleneğini yargılamaya kalkışmaları.
Böyle bir şey yok. Fakat sözde siyaset bilimi ile iştigal eden ve tarih bilgisinden mahrum bazı siyaset bilimci akademisyenler, sanki böyle bir şey öz halinde öteden beri varmış da bizim gibi göçebe orijinli devletler o yüzden tam olarak kamusallığı inşa edememiş, batılılar ise erken dönemlerden itibaren kamusallığı benimsemişler gibi bir algı genç beyinlere hoca ediliyor.
Oysa Türk tarihinde devlet tanım gereği kamusallığın kendisi olarak tanımlanmış ve öyle kabul görmüştür. Bir farkla ki, o da o dönemde bunun icra yetkisi sadece yönetme erkine sahip hanedan üyesi aileye, modern devirlerle birlikte ise ulusa ait olmuştur.
Hikâye bundan ibaret. Yani yetki sahibi ve araçlar degişmiştir; hepsi bu.
Burada önemli olan husus ne geçmiş dönemlerde ne de modern devirlerin hiç birinde devlet sadece bir zümre veya sınıfın değil, ayrım yapılmaksızın bütün ahalinin temsilci olmuş ve olmaya devam etmektedir.
Arada uygulama hataları ve bazı türedilerin devlet yozlaştırmaları bu gerçeği değiştirmez.
O gün de Türk lafzıyla devlet çatısı altında yaşayan bütün ahali kastediliyor ve anlaşılıyordu bugün de Türk lafzıyla bu çatı altında yaşayan bütün ahali anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla devlet tarihte Türk şimdi de Türk’tür. Millet de tarihte Türk şimdi de Türk’tür ve bunda şüphe yoktur.
Türklük tartışmalarını başka yerlere çekerek Türkiye üzerinde operasyon yapmak isteyenlerin ne ilmi ne de tarihsel hiçbir dayanığı yoktur.
Batıda ise ahalinin tamamını temsil eden devlet kavramının ortaya çıkması yeni bir hadisedir ve bunun sanki batıda yerleşik ve bütün ahaliyi temsil eden bir devlet fikri varmış gibi önümüze konması abesle iştigaldan başka bir şey değildir.