Yazan: Dr. Gustav Le Bon
Mütercim: Doktor Abdullah Cevdet.
Günümüz Türkçesine aktaran: Dr. Bekir Turgut.
Milletlerin siyasi hayatında ırklar meselesi çok çok önemli bir rol oynamış ve daha da oynayacaktır. Fakat burada ırk kelimesi yerine, her be kadar hiç de ayniyyet-i kavmiyye (etnik kimlik / identite Ethnique) manasını kapsayıcı değilse de, milliyet Nationalite tabirini ikame etmelidir.
Devlet adamlarının oldukça değişik fikirlerinden anladığımıza göre; onlar, bu milliyet kelimesi ile.. ırk, din, adet, lisan ilh. gibi sıradan sebeplerin bazı mertebe kavimler uyum bahşettiği bazı fertler zümrelerini murad ederler.
Narinliğine, dayanaksızlığına rağmen milliyetler prensibi; yeni siyasi toplulukların yol göstericisi olmak ve eski denge prensibinin yerine geçmek yolunu tutmuştur. Belki de daha çok emin değildir, fakat, muhtemel ki daha az tehlikelidir.
Avrupa’nın gelecekteki oluşumunun en büyük zorluklarından biri, hali hazırda aynı hükümetler yönetimi altında bulunan ve ayrılmayı başardıktan sonra, sonuçta birbirleriyle cenkleşmeleri kesin olan milletlerin son derecede çeşitliliğidir.
Özetle Avusturya İmparatorluğu bazen menşei itibariyle; bazen din, bazen dil, örf ve adet itibariyle birbirlerinden ayrılmış ve henüz kaynayarak birleşememiş milletlerden mürekkeptir. Bu İmparatorlukta 12 milyon Alman, 10 milyon Macar, 6,5 milyon Çek, 5 milyon Leh, 3,5 milyon Ruthenes, 4 milyon Latin melezi (Romen, İtalyan) ilh. hesap edilmektedir.
Şimdiki halde, uzun müddet birbirleriyle kavga ettikten sonra üstünlüklerini kabul ettirmek üzere nihayet anlaşanlar “Alman” ve “Macar”lardır.
Eğer Avusturya mağlup olursa bütün bu kavimlerin mutlaka dağıldığı görülecektir. Transilvanya, Dalmaçya, Galiçya, Hersek (Herzegovina), Macaristan ilh. küçük devletler teşkil etmek üzere Avusturya’dan ayrılmaya çalışacaklardır. Aralarında yakınlık olmayan bir çok ırklar toplanmış bulunduğundan bu devletler de yine her türlü uyumluluktan mahrum olacaklardır. (2)
Dinin, lisanın, eğilimlerin, hasılı her şeyin ayrıldığı Balkan memleketlerinin her birinde de benzer bir halita müşahede olunur. Mesela Revue mecmuasının yayımladığı bir istatistiğe göre Romanya’nın hak iddia ettiği “Transilvanya” ve “ Bucovine” de işte rastlanan milliyetler:
Transilvanya’da 380.000 Macar, 560.000 Çek, 234.000 Alman, 54.000 çeşitli milliyetler efradına karşılık, 1.540.000 Romen vardır. Bucovinya’da nüfus sayımları 208.000 Roman, 328.000 Zuten, 91.000 Rus, 50.000 Alman, 25.000 Leh ve yaklaşık 8.000 Macar gösteriyor.
Böyle bir karışımın tehlikesi, şundadır ki yukarıda açıklanan psikolojik sebeplerden dolayı bu karışık ırklar bir demir pençe altında tutulmadıkları zaman bir diğerlerinden azgın bir surette nefret eder, birbirlerini vahşiyane katl ederler.
İkinci Balkan Harbi’nin bize açık bir şekilde gösterdiği, bu durumdur. TÜRK idaresi altında iken, küçük Balkan devletleri barış ve güvenlik halinde yaşamaya mecbur idiler. Geçici bir ittifak ile Müslüman hakimiyetinden kurtulmaya muvaffak olur olmaz, hatta zaferlerinin ertesinde kudurmuşçasına birbirleri üzerine atıldılar. Sırbistan ve Yunanistan birbirlerini ezdiler. Fakat Bulgarlar, intikam almak için bir fırsattan başka bir şey beklemiyorlar. (3)
Milli emeller (Aspirations) dedikleri şeyi komşularının arazilerini zapt ve yerleşimcilerinin mümkün olduğu kadar çok miktarını öldürmekten başka arzusundan başka bir şey değildir. Bulgaristan, “Makedonya”ya ve “Sırbistan”ın bir kısmına göz dikmiştir. Sırbistan, Bulgaristan’ın bir parçasını bütün “Bosna”yı ilhak etmek ister. Romanya, “Transilvanya”yı ve “Besarabya”yı elde etmek arzusundadır. Yunanistan bütün “Makedonya”ya, “Anadolu” adalarına, “ Arnavutluk”a ilh.. sahip olmak emelini besliyor.
Bir İsviçre gazetesi yazıyor:
Bu aktarın (yani Balkan memleketlerinin) felaketi aynı arazi üzerinde ne kökleşmiş eski kinlerden vazgeçmeyi, ne de örf ve adetlerine göre yan yana yaşamak, dilleri ile konuşmak ve çocuklarını istedikleri gibi yetiştirmek hakkını münasip bulmayan ırklarla müştereken meskûn olmasıdır. Bu zorunlu bir haldir ki, “Bükreş” anlaşmalarıyla Sırplara, Bulgarlara verilen Makedonya bölgelerinde görüldüğü üzere; en kuvvetliler, en zayıfları ezmekten durmayı bilemiyorlar.
Aynı gözlem ve aynı düşünce Avusturya için de görülmüştür. Romanlar, Macaristan’da üç milyonluk bir kitle teşkil ederler.
Bunlar, (yani Romanlar) orada bir milli tehlike gibi görülürler ve en kötü bir baskıcı idare altındadırlar. Anayasalarda yazılı siyasi ve medeni haklar ve eşitlik onlar için sözden başka bir şey değildir. Mahkemeler onları himayeden açıktan açığa korumaktan çekinirler. Sosyal ve şirket kurma hakları inkâr edilmiştir. Sansür gazetelerin ağızlarını kapamıştır. En küçük bir vesile ile nakdi cezalar ve aylarca hapislikler altında ezilirler.
Balkanlılar efendilerini değiştirmek için savaştılar, fakat bunda hiç kazanmadılar. Medeni bir hâkim, bazı kere hakimlerin en güvensizi olur. Zira yönetimi vasıtasıyla sosyal hayatın bütün ayrıntılarına müdahale iddiasında bulunur. Birçok Balkanlılar şimdi TÜRK hakimiyetini arıyorlar.
Irklar meselesinin halli gittikçe güçleşecektir. Irklar meselesine dokunmamak ve Şark’ta kurulmuş dengeleri, fazla değişiklik getirmeksizin, korumakla eski diplomasi büyük anlayış gösteriyordu. Avrupa Harbi her şeyi alt üst edecek ve zamanın, ananenin ve çeşit gerekliliğin teskin etmiş olduğu iştiyakları coşturacaktır.
Bu kadar kinler, çelişkili ihtiraslar arasında yeni bir denge oluncaya kadar Avrupa müthiş düşmanlıkların sonuçlarına katlanmaya mecbur olacaktır. Yan yana bulunan düşman ırklara fazla hürriyet verilince birbirlerini parçalarlar. Baskılanınca isyan ederler.
NOT:
(1). Dr. Gustav Le Bon; AVRUPA HARBİ. Mütercimi: Abdullah Cevdet. İstanbul, 1918. s. 219- 225.
(2). Şimdi Avusturya’nın da dahil olduğu merkezi hükümetler mağlup olmuştur. Avusturya çökmekte ve yazarın tahmini üzere küçük devletlere ayrılmaktadır.
(3). Bu kitap basıldığı sırada Bulgarlar henüz Avrupa savaşına iştirak etmemiş bulunuyordu. Doktor Le Bon’ın söylediği fırsat gelmiş ve Hıristiyan Türkler olan Bulgarlar da Müslüman ırktaşlarından Edirne’nin bir kısmını kopardıktan sonra onlarla silah arkadaşı olmuşlardır. Silah ve felah arkadaşları olmaları temenni edilirdi!