Prof.Dr. Mehmet Akif OKUR[i]
Trump’ın Harvardlı uluslararası öğrencilere yönelik vize kısıtlaması, “öğrenci değişimi-üniversitelerin yabancı bağları-milli çıkar/güvenlik” üçgeninde gerekçelendirildi. Esasen, ABD üniversitelerinin 18/19. yüzyıldaki kuruluşunda “yurt dışına öğrenci göndermenin mahsurları” önemli bir faktördü.
ABD’li yetkililer, yüksek öğretimden geçenlerin edinecekleri mesleklerle Amerikan milletinin liderleri olacaklarını, bu sebeple de yerli fikir ve ideallerle yetişmeleri gerektiğini düşünüyorlardı. Avrupa’daki üniversiteler daha nitelikli eğitim verseler de, buralara gönderilecek Amerikan öğrenciler ABD’de kurulmaya çalışılan sistemle çelişen fikir, davranış ve eğilimleri benimseyebileceklerdi. Önce yeni bir millet ardından da dünya inşası projesinin ilk şartı, zeki ve yetenekli gençleri bilimi anavatanda yurtlandıran milli yüksek öğretim kurumlarının çatısı altında tutmaktı. Bu yüzden, ilk-orta dereceli kamu okullarının açılıp yaygınlaştırılmasından “önce” yerli üniversitelerin kuruluşuna yatırım yapmışlardı. Bu husus, üniversitelerin kuruluşlarıyla ilgili bazı kanun ve diğer nitelikli hukuki metinlerde açıkça ifade edilir.
Yani ABD, kuruluşundan bu yana yüksek öğretimi güvenlik merceğinin dışında bir özgürlük alanı saymamıştır. Sonraki dönemlerde uluslararasılaşmanın teşviki, artık kendisini yeterince güçlü hisseden ABD modelinin küre ölçeğinde yayılmasını kolaylaştıran bir politikaydı. Süreçte kozmopolitleşen elit kimlikleriyle birlikte kendi ivmesini kendi üreten bir nitelik de kazandı.
Günümüzdeki öğrenci akışının kısıtlanması girişimi ise hangi bilginin dışarıya taşınacağına dair yeni güvenlik filtrelerinin ve uluslarasılaşmanın ABD üniversitelerinde inşa ettiği ideolojik çerçeveye karşı muhalif tavır alışın tezahürü. Projesi üzerinde çalışılan küresizleşme esaslı yeni güvenlik paradigmasına dair fikir verici işaretler arasında yer alıyor.
Ekte, ABD üniversitelerinin kuruluş dönemiyle ilgili bilgi veren pasajlar var. Türkçesi şöyle “(ABD’de) üniversiteler, çoğu örnekte, genel kamu okul sistemi oluşmadan hayli önce kurulmuştu. Günümüzden bakınca bu, kurulum sırasının tersine çevrilmesi gibi görünebilir; fakat o dönemin yasa koyucuları için bu doğal ve yerinde bir uygulamaydı. Onların görüşüne göre, Amerikan Cumhuriyeti’nin gelecekteki idarecileri yasama organlarının ve mahkemelerin üyeleri ile genel olarak yüksek mesleklerin mensupları olacaktı. Durum böyleyken, Amerika’da gelişmekte olan düşüncelere aykırı fikirleri benimseyecekleri Avrupa ülkelerinde eğitim görmelerine herhangi bir bahane bırakmanın son derece sakıncalı olduğu kabul edildi.
Georgia Eyalet Meclisi, Georgia Üniversitesi’ne 40.000 acre arazi tahsis eden bir yasa çıkararak bu amacı ortaya koyan kurumlardan biriydi. 1785 tarihli yasanın önsözünde, gençlerin eğitim için başka ülkelere gönderilmesinin Amerikan hedefleri açısından iyi bir plan olmadığı ve bunun Amerikan kurumlarının ‘cehaletinin ya da aşağılığının’ fazlasıyla aşağılayıcı bir kabulü olduğu açıklanıyordu. Amerikalı gençlerin yurt dışında okuması ‘daima öylesine güçlü yabancı bağlılıklara yol açacaktır ki, siyaset ilkeleri bakımından bu kabul edilemezdir.’ New York Eyaleti, kamu okullarını kurmadan çok önce bir üniversite oluşturdu; gerçi 1789 tarihli yasayla kamu arazileri her ikisi için de tahsis edilmişti. Indiana da aynı şekilde, 1807’de Vincennes Üniversitesi’ni kurdu ve 1824’e kadar genel bir okul yasası çıkarmadı. Keza Kentucky, 1798’de çok sayıda akademi ve seminere kamu arazisi verdi, ancak yaygın bir ‘common school’ sistemi için ilk yasasını 1838’e kadar kabul etmedi. Aynı politika bazı diğer eyaletler tarafından da izlendi.”
[i] Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi