Körfez’in petrodolarları ABD’nin hegemonyasını beslerken, Venezuela da bir “altın yumurtlayan tavuk” olarak dikkat çeker. Orinoco Kuşağı’ndaki 300 milyar varillik rezervleriyle dünyanın en büyüğü olan bu ülke, 1998’de 3,4 milyon varil/gün üretimle parlamışken, Chávez’in millileştirme politikaları ve Maduro’nun yönetimine yönelik ambargolar nedeniyle 2025’te 900.000 varil/güne geriledi. ABD, 2019 yaptırımları ve Venezuela Petrol ve Doğal Gaz Şirketi’nin (PDVSA) varlıklarını dondurulmasıyla yumurtaları toplama şansını kaybetti; Venezuela, Çin ve Hindistan’a yönelerek alternatif yollar buldu. Altın yumurtlayacak tavuk orada, arka bahçesinde duruyordu ve ABD buna ulaşamıyordu.
Son günlerde Latin Amerika ile ABD arasındaki gerilim büyümeye devam ediyor; ABD’nin uyuşturucu kartelleriyle mücadele gerekçesiyle bölgeye 4.000 ek asker gönderme planları ve Güney Karayip’te bir amfibi filo konuşlandırma iddiaları, özellikle Venezuela ve Kolombiya’da tepki çekti. Kolombiya Devlet Başkanı Gustavo Petro’nun ABD’nin olası müdahalelerine karşı Latin Amerika ülkelerini acil toplantıya çağırması ve ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro’yu “uyuşturucu karteli lideri” ilan ederek başına 50 milyon dolar ödül koyması, diplomatik çatışmayı tırmandırdı; Maduro ise ABD’yi “barışın başlıca düşmanı” olarak nitelendirdi.
ABD, Latin Amerika’da “Harese”nin kanlı döngüsüne kapıldı; 1954’te United Fruit’un çıkarları için Guatemala’yı kaosa teslim ederken deve, kanın tadını aldı. Darbeler, işgaller ve “kurtarıcı” maskesiyle bölgeyi şekillendirme hevesi, kısa vadede güç getirdi, ama uzun vadede zehir oldu. Bugün, kartellerle mücadele vaadiyle gelen savaş gemileri, Latin Amerika’da kurtarıcı değil, korku sarmalının ta kendisi olarak görülüyor. ABD, kendi kanıyla beslenen bu döngüde güven kaybının bedelini ödüyor; halk, “Yankee” gölgesinden kaçarken, Çin ve Rusya’nın dost eli uzanıyor. Çin ve Rusya’nın bölgeye ilgisi ABD’nin korkusunu büyütüyor: korku sarmal halinde bölgede yükseliyor. ABD arka bahçesi olarak gördüğü Güney Amerika’da korkuyu yükseltirken kendi içinde de büyük korkularla yüzleşmek zorunda kaldı.