Târih, Kimsenin At Oynatacağı Bir Boş Alan Değildir

Târih, kimsenin at oynatacağı bir boş alan değildir. Tıpkı diğer bilim dalları gibi kendi metodolojisi olan bir bilim dalıdır. Dolayısıyla târih eğitimi almamış kişilerin, üstelik kendi ideolojisine uygun bir biçimde târihi çarpıtması kabûl edilemez.

Bir kesimin, ısrarla İstiklâl Savaşı ve 1. Dünyâ Savaşını kendi ideolojisine göre yorumlayıp, târihî gerçekliği değiştirmeye çalışması; bir kesimin var gücüyla Osmanlılar hakkında benzeri şekilde târihî bozgunculuk yapması; bir kesimin de Osmanlılar dışındaki bütün Türk yönetimlerini, laik ve demokratik gibi göstermeye çalışması kabûl edilemez.

Türkiye devleti, 97 yıldır resmî olarak laik bir devlet. Ama ne hikmetse, çoğu kişi, laiklik hakkında ciddî bir bilgiye sâhip değil. Bu yüzden de dînî ve siyâsî gücün farklı ellerde olmasını laiklik sanıyorlar. Laiklik, böyle bir şey değildir. Laiklik, devlet yönetiminde hiçbir şekilde dînî kuralların etkili olmaması demektir. Yâni bir hukûk ilkesidir. Şimdi bu kişiler, târihçi olmadıkları için hâliyle târih metodolojisini, kaynak göstermeyi de bilmiyorlar. Bilseler, zâten Voltaire gibi yüzyıllar önce yaşamış bir Fransız aydınını kaynak göstermeye kalkmazlardı. Bir de çok sayıda kaynak böyle diyor demek için de birçok isim sıralıyor. Meselâ Eyyûbî döneminin, Türk kökenli ünlü Hanbelî âlimi Sıbt ibnü’l Cevzî’nin ismini de vermiş. Mâlum İbnü’l Cevzî’nin Mirâtü’z Zamân adlı eserinin Selçuklularla ilgili kısmını TTK yayınladı. Çok önemli bir eserdir. O eserde Tuğrul Beğ ile Abbâsî İslâm halîfesi arasındaki durum üzerinden laiklikle ilgili çıkarım yapabiliyor. İbnü’l Cevzî gibi katı bir Hanbelî’nin değer verdiği bir devlet için bu yorumu yapabileceğini düşünmek komik doğrusu…

Ben genel olarak, bilimsel konuları ele alırken, Carl Sagan’ın ünlü “Olağanüstü iddiâlar, olağanüstü kanıtlar gerektirir” ifâdesine göre hareket ediyorum. Dolayısıyla Selçukluların ve hattâ diğer Türk devletlerinin de laik olduğunu söylüyorsanız, dönemde yazılmış eserler içinde hiçbir şekilde dînî hukûkun uygulanmadığını, hiçbir şekilde dînî kuralların kabûl edilmediğini açıkça ve net bir şekilde yazan ifâdeleri ortaya koyacaksınız. Yapamayacaksınız, atıp tutmayacaksınız.

Neyse, ideolojilerimiz, düşüncelerimiz, inançlarımız, gerçeği görmemizi, gerçeği kabûl etmemizi engellememeli. Böyle düşünüyoruz diye geçmiş de böyle olmalı dersek, çok ciddî bir psikiyatrik sorunun içindeyiz demektir.”

Yazar
Kutlu Altay KOCAOVA

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen