Hukuk Devletinin ve Demokrasinin Olmazsa Olmazları: Kurumlar, Kurallar, Bağımsız, Tarafsız Yargı

Demokrasi ve kurumları Türk ve Müslüman ülkelere çok geç geldi. Kanun-i Esasi ve 2. Meşrutiyetin ilk döneminde bizde bazı adımlar atılmış olsa da tablo uzun süre değişmedi. Egemenliğin millete ait olduğu ilkesinin benimsenmesine, Büyük Millet Meclisi’nin her dönem seçimle oluşmasına, çok önemli yapısal reformlar yapılmasına rağmen devlet 1946 yılına kadar “tek partili cumhuriyet” olarak kaldı.

Büyük Savaş’ın ardından oluşan iki kutuplu yeni dünya düzeninde “demokratik ülkeler” blokunu tercih ettik. Demokrat Parti ve Millî Kalkınma Partisi’nin kurulmalarıyla birlikte “çok partili dönem” başladı. 1946 seçimlerine iki parti katıldı. Fakat seçimler eşit şartlarda yapılmadı. İllerde valiler, ilçelerde kaymakamlar ve beldelerde jandarma iktidarın elemanları gibi yönettiler. DP seçim kanunu değiştirilmedikçe seçimlere katılmama kararı aldı ve 1947 yerel seçimlerine katılmadı. Cumhurbaşkanı İnönü’nün talimatıyla iktidardaki CHP ile ana muhalefet DP arasında görüşmeler yapıldı. 14 Mayıs 1950 seçimlerine gidilirken Meclis’ten yeni bir seçim kanunu çıkarıldı.

Bu kanunun en önemli özelliği seçim süresince bütün yetkilerin hâkimlerden oluşan Yüksek Seçim Kurulu’na, yargı organına verilmesiydi; hükûmet yani yürütme organı sürecin hiçbir aşamasında müdahalede olamayacaktı; seçimlere üç ay kala içişleri ve ulaştırma bakanlıklarına “tarafsız” isimler atanacaktı. Bu yasa yakın zamana kadar eksiksiz uygulandı. Bazı dönemlerde iktidar ile muhalefet partileri arasında gerginlikler artmış, kutuplaşmalar oluşmuştur. Ama sandıktan çıkan sonuçlara taraflar saygı göstermişler, itirazları varsa yasada belirtilen tarzda yapmışlar, YSK’nın açıkladığı sonuçları kabullenmişlerdir. Çünkü yargıya, dolayısıyla onun oluşturduğu YSK’na güven vardı. İktidarlar bu kurulu kontrollerine almaya çalışmıyorlardı.

YSK bu güvenin sonucu siyasi taraf görünümüne girmeden işlevini başarıyla yaptı. Fakat 2018 seçimleri sürerken Kurul’un mühürsüz oy pusulalarının da yasaya aykırı olarak muteber sayılacağı kararı bu güveni sarstı. İktidar art arda çıkarılan KHK’ler ve kararnamelerle yargının ve kurumlarının yapısını değiştirdi, kontrolüne aldı. Anayasa Mahkemesi ve yüksek yargı organları gibi YSK da yetkileri aynı kalmakla beraber siyasi taraf konumuna getirildi.

Bir Asliye Hukuk Mahkemesinin CHP’nin iki yıl önce yapılan İstanbul İl Kongresine ilişkin kararı üzerine yönetimini kayyımlara teslim etmesi muhtemel siyasal sonuçlarının yanı sıra hukuken yıllarca tartışılacak bir olaydır. Yargı kurumlarındaki yapısal değişimler ve siyasallaşma yargıya güveni büyük ölçüde sarsıyor. Uluslararası bir kurumun Hukuk Devleti endeksi konusundaki araştırmasında Türkiye 2024 yılında 142 ülke arasında 117. sırada, temel haklar konusunda 133. sırada görünüyor. Yargının siyasete bu derece müdahale edebilmesi, araçlaştırılması bu görüntülere yol açıyor. Bunun ekonomiye yansımaları, TCMB‘nın son dört günde 7.1 milyar doları satmak zorunda kalması hepimizi etkiliyor.

Siyasal Partiler Yasasında parti kongrelerine ve sonuçlarına ilişkin itirazlar hususundaki bütün yetkilerin seçim kurullarında ve YSK’da olduğu açıkça belirtilmiştir; buna rağmen bir asliye hukuk hâkiminin “yetkili değilim” demek yerine karar vermesi her bakımdan yanlıştır. CHP’nin yargısal sorunları, iç meseleleri varsa da bunların seçimlere etkisi beni ilgilendirmiyor, çünkü ne partiliyim ne de sempatizanı. Olaya ülkemin bugünü ve geleceği açısından bakıyorum. Her şeye rağmen 80 yıldır ağır aksak da olsa yürüyebilen bir sistemin ve kurumlarının tıkanmakta olduğunu görüyorum. Darbe dönemlerini, askeri, sivil ve yargısal vesayet süreçlerini gördüm ve yaşadım. Rahmetli Türkeş’in “en kötü demokrasi en mükemmel darbeden daha iyidir” sözünü hep hatırlarım. Hukuk devletinin önemini ve değerini bilelim, sorunlarını gidermeye çalışarak yaşatalım, siyasi hesapların etkisiyle otokratik yönetim tarzına özenmeyelim. Şahsiyetli olalım, geleceğimizi siyasi muhterislerin karartma girişimlerine fırsat vermeyelim.

Nuri GÜRGÜR,

05.09.2025

[i] Türk Ocakları Eski Genel Başkanı, ATO Meclisi Eski Başkanı

Yazar
Nuri GÜRGÜR

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen