Yavuz Bülent Bâkîler de Gitti

Tam boy görmek için tıklayın.

 

A. Yağmur TUNALI

 

Şairdi, yazardı, hatipti.

Şairliğinin ötesinde mizacen şair olmanın bütün incelikleri ve arızalarıyla donanmıştı.

Karabağ’dan göçen bir ailenin çocuğu olarak Türkçe’nin ve Türklüğün sevdalısıydı.

Türkçe dikkati yüksek ve zevki de o derecedeydi.

İyi seçer, iyi söyler ve iyi yazardı.

Hayatının ana çizgileri içinde bu renkler hâkimdir.

Siyaset ve bürokrasi bu ana çizgilere eşlik eder.

Sivas’ta avukatken Adalet Partisi il başkanıdır.

Milletvekilliği için defalarca teşebbüs etti ama seçilemedi.

Naif görünüşü altında bazı bakımlardan düz ve katı diyebileceğimiz davranışlar gösterirdi.

Düşündüğünü düşündüğü şekilde söylerdi.

Siyasete pek uymayan bir karakterdi ama 1970’ler Türkiyesinde böyle isimler Meclis’e girebilirdi.

Siyasette istediği sonucu alamayışın, içinde bir ağrı olarak kaldığını yakından biliyorum.

Trt’de, kısa bir zaman için çalıştı; bazı projelerde metin yazarlığı ve danışmanlık etti.

Asıl hizmeti daha sonradır: Yıllar içinde, birçok belgesel programın metinlerini yazdı.

Türk Dünyası ile ilgili olanlar değerlidir.

“Avrupa’da Türk İzleri” çok bilinir ama yıllarca devam eden Türkistan belgesellerine yazdığı metinler de değerli ve güzeldir.

Bu çalışmaların hemen tamamı Rahmetli Mehmet Ali Özpolat’ın yapımcı ve yönetmeni olduğu programlardır.

Bürokrasi hayatı önemlidir.

Kültür Bakanlığı’nda 12 Eylül’e gelirken müsteşar yardımcısı oldu.

Güzel işlere imza attı.

Bakanlık, yayın faaliyetlerinde onun gayretiyle en iyi dönemlerinden birini yaşadı.

Net bir karakter olarak, Türk kültürünü öne çıkaran bir anlayışla çalıştı.

Emekliliğinden sonra yazmaya daha çok vakit ayırdı.

Seyahat eserleri yazdı, hepsi de pek güzeldir.

Hatıralar ışığında biyografik eserler yazdı.

Onlar da kendi tarz ve tavrını yansıtan güzel eserlerdir.

Her şeyden önce Türkçesi güzeldir.

Temiz ve akıcı bir dille yazar.

Başlayınca bırakamazsınız.

Ortalama bir okuyucu da rahatlıkla okur.

O seviyeyi gözeterek değil, öyle bir seviye ve üslubu benimsediği için, kendisini muhatabında görmek istediği için öyle yazar.

Siyasetçiliği ve halk adamlığının bu tavırda rol oynadığı açıktır.

Şiiri de öyledir.

Hemşehrisi Cahit Külebi’nin daha coşkun söyleyişli hali şeklinde duyulur diyebilirim.

Nesirleri gazeteci dili gibi rahattır ve güzelliğiyle her zaman okunacaktır.

Yeri değilse de problemli bir alana da dokunmak isterim.

Çünkü insanımız artık, ölümü acıyı düşünmüyor.

“Ölülerinizi hayırla anınız!” ilkesi de sadece dillerde.

Daha cenaze kalkmadığı halde “Şunu şunu niye yazmadın?” diyecekler olacağından eminim.

Biri şu: Böyle bir milliyetçinin nasıl olup da Fetö övgüsüne girdiği çok konuşulmuştur.

Tasvipkâr konuşmaları haklı olarak iyi karşılanmadı.

Yavuz Ağabeyi yakın tanıyan biz arkadaşları, dostları onun düşüncesini onaylamasak da anlıyorduk.

Bir keresinde kendisine “Bu adamları hala savunmanız anlaşılır iş değil Ağabey!” dedim.

Vereceği cevabı da bilerek söylemiştim.

Yumuşak bir ifadeyle hem eleştirdi, hem de yapılanları savundu.

Ben de diyeceğimi dedim.

Makul seviyede konuştuk.

Atatürk’e karşı tavrı da çok konuşuldu.

Galiba üç yıl kadar oldu.

Aradı ve selama sabaha, hal hatır etmeye girmeden, “Yağmur, sen de beni Atatürk düşmanı gören dostlarımdan mısın?” dedi.

Âgâh Oktay Güner başta bazı yakın dostlarıyla bu yüzden araları açılmıştı.

Belli ki çok üzüldüğü bir konuydu.

Olabildiğince yumuşatmaya çalışarak “Abi” dedim, “Öyle bir görüntü veriyorsunuz.”

Yanlışları söylediği kanaatindeydi; fakat o yanlış dediklerinin bir kısmı belli kimselerce söylenmiş kasıtlı ifadelerdi.

Elbette doğrular da vardı.

Fakat bu doğrular bir büyük insana karşı olmayı getirecek şeyler olmamalıydı.

Çünkü çok büyük şahsiyetlerin de hatası olur.

Hem de büyükleri de olur.

Bunlar onların büyüklüklerini değiştirmez

Bunlar dahil her şeyden bahsedecek kadar yakındık.

Unutkanlık hastalığının arttığı son bir buçuk yıla kadar arada bir ama uzunca konuşurduk.

Her zaman şaşırtıcı bir esprili sözle başlardı.

Mesela, “Yağmur Can, seni, şiirleri en çok satılan, okunan şair Yavuz Bülent arıyor…” diye başlardı.

Aynı sıcaklık ve heyecanla söyler, söylerdi.

Son uzun görüşmemiz, İki Gözüm Türkçe kitabımı okuduğundan sonradır.

Şimdi düşünüyor ve utanıyorum: Maalesef son yıllarda hep onun aramasıyla görüşmüşüz.

İstanbul’da konferanslarımı duyduğunda da çıkıp geldiği olur ve muhakkak konuşurdu.

Bazen değil her zaman uzun konuşması dinleyenlerce de bilinirdi.

Kaynaşmayı, konuşmayı severdi.

Gitti.

Öyle anlaşılıyor ki sevildiğini bilen ve ondan dolayı kırılmayan bir gönlü vardı.

Şair gönlünün, çok zaman değerbilirlik ettiğini gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

Şöhretli bir şair ve yazardı.

Yüksek itibar gördü.

Çok beğenildi, dinlendi.

Sevildiğini bilerek gittiğini söyleyebilirim.

Tabii, son yıllarda bahsettiğim iki konuda itirazları ve eleştirileri de çok duydu.

Yağmur kardeşi, yumuşak bir üslupla da olsa eleştirenler arasındaydı.

Benim eleştirilerim ikili konuşmalarla sınırlı kaldı.

Bir yerde yazmadım.

Üzüldüyse de hoş gördüğünü biliyorum.

Biz yılların dostluğuyla konuşuyoruz der ve sözü bağlardık.

Evet, uzun yılların dostluğu ve hatıralarıyla doluyuz.

Yaşadıklarımızla ve sevgimizle bağlıyız.

Aziz Ağabeyimin aziz rûhu şâd olsun!

Yazar
A. Yağmur TUNALI

Yağmur Tunalı,1955 yılında, Kayseri Yahyalı’da doğdu. Orta öğrenimini, Niğde, Kayseri ve Samsun’da; Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde başladığı yüksek öğrenimini, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Fransız ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen