Devletleri Parçalama Sanatı: Yeniden Çizilen Haritalar

Tam boy görmek için tıklayın.

 

Mehmet ÖĞÜTÇÜ

Tarihin çöplüğüne giden haritalar arasında emperyalist yönetimlerin Türkiye’yi bölüşme planlarını gösteren, gizli Sykes-Picot Anlaşması da vardı.

Haritalar sabit değildir. Tarih bize, hiçbir devletin ve sınırın ebedî olmadığını tekrar tekrar hatırlatır. Bazıları içten çürüyerek çöker, bazıları dış müdahalelerle parçalanır, bazıları da “demokrasi”, “özgürlük” ya da “insani müdahale” gibi parıltılı etiketler altında yeniden dizayn edilir.

Son otuz yılda yaşadıklarımız, bu “devletleri parçalama sanatı”nın ne kadar sofistike hâle geldiğini gösteriyor.

Irak üçe bölündü: Kürt kuzeyi, Şii güneyi ve Sünni batısı artık gevşek bağlarla tutulan üç farklı dünya. Libya, Kaddafi’nin devrilmesinden sonra Trablus ve Bingazi merkezli iki farklı yönetimin sahnesi oldu. Suriye’nin geleceği hâlâ belirsiz: kuzeyinde Kürt özerk bölgesi, güneyinde İran etkisi, batısında Rus nüfuzu, ortasında Esad rejiminin kalıntılarıyla parçalanmış bir yapı. Filistin zaten ikiye bölünmüş durumda: Gazze’de Hamas, Batı Şeria’da FKÖ hüküm sürüyor. Lübnan, mezheplerin ve milislerin çekişmesinde devletsiz bir devlet hâline geldi. Sudan ikiye bölündü; Somali haritadan neredeyse silindi.

Bu tablo tesadüf değil

Her biri, belli bir plan ve yöntemle uygulanan devlet mühendisliği operasyonlarının sonucudur. Artık ülkeler tanklarla değil, içeriden zayıflatılarak parçalanıyor. Önce etnik ve mezhepsel fay hatları kaşınıyor, ekonomik eşitsizlikler derinleştiriliyor, kurumlara olan güven aşındırılıyor.

Ardından bu zemin, “rejim değişikliği”, “insani müdahale” veya “öz yönetim hakkı” gibi kulağa hoş gelen söylemlerle meşrulaştırılıyor. Sonuç hep aynı: küçük, yönetilebilir, dışa bağımlı yapılar.

Ve bu sadece Ortadoğu’ya özgü değil.

Parçalanmış Haritaların Küresel Anatomisi

Güney Asya’da 1947’de Britanya’nın çekilmesiyle Hindistan ve Pakistan doğdu. O bölünme milyonlarca insanın yerinden edilmesi ve 1 milyondan fazla kişinin ölümüyle sonuçlandı. 1971’de Pakistan bir kez daha parçalandı; doğusu Bangladeş adıyla bağımsız oldu. Keşmir sorunu hâlâ o bölünmenin tetiklediği fay hatlarının canlı olduğunu gösteriyor.

Kore Yarımadası’nda 1953’teki ateşkes, halkı, dili ve tarihi bir olan bir ulusu ikiye böldü. Kuzey ve Güney Kore hâlâ kalıcı bir barış anlaşmasına ulaşamadı. Doğu Timor, 1975’te Endonezya işgaliyle başlayan sürecin ardından 1999’da bağımsız oldu ama bugün hâlâ dış yardımlara bağımlı, kırılgan bir devlet.

Yugoslavya 1990’larda milliyetçilik ve dış müdahalenin birleşik etkisiyle yedi devlete bölündü. Slovenya ve Hırvatistan AB’ye entegre olurken, Bosna etnik fay hatlarıyla hâlâ kırılgan. Kosova’nın statüsü hâlâ tartışmalı. Afrika’da 2011’de Sudan ikiye ayrıldı, Güney Sudan iç savaşla boğuşuyor. Somali fiilen parçalanmış durumda.

Kıbrıs da bu büyük oyunun parçasıydı. İngilizler 1960 Anayasası’yla iki toplum arasına bölünmenin tohumlarını ekti. Yunanistan’ın “Enosis” hayalini -adayı Yunanistan’a bağlama emelini- boşa çıkarmak ve Türk Kıbrıslıların varlığını güvence altına almak için Türkiye 1974’te adaya müdahale etti. Ancak ada hâlâ ikiye bölünmüş durumda ve bu durum, bölme mühendisliğinin ne kadar uzun soluklu bir strateji olduğunu gösteriyor. Yeniden birleştirme çabası da bugün geçmişin bölünmesi kadar riskli.

Haritacılar: Savaşın Sessiz Stratejistleri

Haritacılık ilginç bir meslek. Epeydir önemliydi ama artık her zamankinden daha stratejik. Burada kastedilen, belediye imar planlarında parselleri çizen teknik uzmanlar değil; küresel siyasetin kaderini belirleyen jeopolitik haritacılar. Onlar bazen cetvelle kara sınırları çizer, bazen denizlerde karasuları ve münhasır ekonomik bölgeleri yeniden tanımlar.

Bu haritalar bazen barış içinde bir geleceğin zeminini oluşturur, bazen de ebedî çatışmaların ve husumetlerin tohumlarını eker.

İkinci sonuç genellikle tesadüf değildir. Çünkü bir coğrafyayı kolay yönetmenin en etkili yolu, onu önce bölmektir. Etnik, mezhepsel, sosyal ve sınıfsal fay hatları kaşınıp derinleştirildiğinde, kutuplaştırılmış ve parçalanmış toplumları yönetmek çok daha kolay olur. Barış içinde yaşayan, birleşmiş ve refah üreten toplumlar ise dışarıdan yönlendirilmeye dirençlidir.

Lozan müzakerelerini hatırlayalım. Masada sadece diplomatlar, generaller ve siyasetçiler yoktu. Jeologlar, arkeologlar, antropologlar ve haritacılar da oradaydı. Musul ve Kerkük’ün sınır dışında bırakılmasının nedeni basitti: Petrol yataklarının nerede olduğunu onlar biliyorlardı.

Yani sınırlar sadece siyasi müzakerelerle değil, ekonomik çıkarlar ve jeostratejik hesaplarla da çizildi. Bugün de farklı değil. Haritacılar yine çalışıyor. Ortadoğu’da, Afrika’da, Asya’da ve belki bir gün Anadolu’da…

Türkiye: Hedefteki Zor Lokma

Türkiye’yi Irak ya da Libya kadar kolay parçalamak mümkün değil. Altı asırlık devlet geleneği, güçlü kurumları, stratejik coğrafyası, dinamik ekonomisi ve genç nüfusu buna izin vermez.

Ama bu, kimsenin uğraşmayacağı anlamına da gelmez. Aksine, tam da bu nedenlerle Türkiye, bölgeyi yeniden dizayn etmek isteyenlerin gözünde en stratejik hedeflerden biridir.

Bugün toplumsal kutuplaşma, kimlik siyasetiyle derinleşen ayrışmalar, kurumlara güvenin sarsılması, ekonomik kırılganlıklar ve dış politikadaki yalnızlaşma dış müdahalelere kapı aralayabilir.

Yeni nesil “parçalama sanatı” artık askeri işgal değil, zihinlerin işgaliyle yürütülüyor: sosyal medya operasyonları, bilgi manipülasyonu, siber saldırılar, ekonomik bağımlılıklar ve iç siyaseti yönlendiren psikolojik kampanyalar bu yeni savaşın cephaneliği.

Türkiye bu oyunu bozabilir ama bunu otomatik saymak büyük hata olur. “Nasıl olsa bizi bölemezler” özgüveni, tembelliğe ve körlüğe yol açar. Türkiye, bölmeye çalışanlar kadar zeki, yaratıcı, proaktif ve gerektiğinde saldırgan olmak zorunda. Onların canını acıtacak siyasi, diplomatik, ekonomik ve teknolojik enstrümanlara sahip olmalı.

Tarihi Tekerrür Ettirmek Yok

“Biz tarihte 16 imparatorluk kurduk” cümlesi yıllardır gururla tekrar edilir. Oysa bu gururun içinde acı bir gerçek de gizlidir: Demek ki 16’sı da yıkıldı. Artık övünme zamanı değil, ders çıkarma zamanıdır.

Bugün kurulu olan son Türk devleti, tarihte hiç olmadığı kadar kıymetli bir coğrafyanın üzerindedir. Enerji geçişlerinin kavşağında, doğu ile batının kesiştiği stratejik eksende, üç kıtanın kalbinde. Bu yüzden de üzerine oynanan oyunlar, önceki yüzyıllardakinden daha karmaşık, daha derin, daha sofistikedir.

Ve artık kaderimizi tarihin eline bırakamayız. Bu devlet yıkılırsa bir yenisini kuracak gücümüz olmayabilir; çünkü dünya artık çok daha farklı, çok daha acımasız. Hedefimiz yalnızca var olmak değil; oyunu bozan, haritayı çizen, denklemi kuran güç olmak olmalıdır. Türkiye’nin bu oyunu boşa çıkaracak zekâsı, tarihi ve kapasitesi vardır. Ama bunun için yalnızca kahraman geçmişe yaslanmak değil, bugünü akılla yönetmek ve yarını planlamak gerekir.

Haritalar Yeniden Çiziliyor

Haritalar yeniden çiziliyor. Irak’ın kuzeyi, Suriye’nin doğusu, Libya’nın doğusu, Gazze’nin geleceği, Keşmir’in statüsü, Afrika’daki kırılgan devletler… Hepsi birer satranç karesi. Bu satrançta kim taş olacak, kim oyunu kuracak, bugün verilecek kararlar belirleyecek.

Devletleri parçalamanın ustaları var. Ama güçlü devletleri ayakta tutmanın da ustaları var. Türkiye, hangi tarafta yer alacağını -haritacılara iş veren mi, haritayı yeniden çizen mi olacağını- kendi iradesiyle belirleyecek.

————————————–

Kaynak:

https://yetkinreport.com/2025/10/04/devletleri-parcalama-sanati-yeniden-cizilen-haritalar/

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen