Şia’nın İslam ontolojisine dâir tercihi, biliyorsunuz Vahdet-i Vücud’dur. Bu ontolojiye göre, eğer samimi iseniz, “düşman” tarifi yaparken bile Tevhid’e rağmen bir “küfür” tanımına imkan bulunamaz.
Ne der Hz. Yunus:
Biz kimseye kin tutmayız
Ağyar dahi dosttur bize
Kanda ıssızlık var ise
Mahalle vü şardır bize
Adımız miskindir bizim
Düşmanımız kindir bizim
Biz kimseye kin tutmayız
Kamu âlem birdir bize
O “küfür” türleri de “düşmanlar” da Tevhid sistematiğinde Hakk’a dahil unsurlar olarak görülmek zorundadır. Zahirî kininize rağmen derûnunuzda o öfkeyi sürdüremez, zâlimleşemezsiniz!
Sadece Hikmet tahtında bir adâlete ruhsat bulabilirsiniz. Bir mm ileri gidemez, muhataplarınızın suçunu kitlelere genelleyemez, nefretinize mağlûbiyetle mazlumları da ezemezsiniz!
İşte Hüseynî Ahlak!
Kezâ aynı şekilde, Şîa’ya mensup değilseniz de aynı ilkelerle bağlısınız.
Dikkat edilirse, Şia’ya karşı büyük reaksiyon asıl Arap dünyasından, Eş’arîliğin hüküm sürdüğü coğrafyalardan kaynaklanmıştır!
16. YYdan sonra, Osmanlı’daki bir kısım Eşarileşmiş zümreler dışında, bu husûmet Türk toplumundan karşılık bulamamıştır.
1826 ya kadar Devlet-i Aliyye’nin Kapıkulu Ocağı mensubu Yeniçeriler, 12 İmam’ı göğüslerindeki “teslim taşı”yla sürekli hatırda tutmuş, onların yoluna adanmış bir kitleydi, mezar taşlarına dahi Oniki İmam’a bağlılıklarının tescili olarak hak ettiriyor, işlettiriyorlardı.
Hz. Ali’ye bağlı bütün Türk tarikatleri mensupları da aynı çizgiye sâdıktılar ve el’an öyledirler…
Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail “iktidar kavgası”nın dinî alana çekilmesindeki büyük fâciâyı devam ettirmekte zerre kadar fayda yoktur.
Eş’arî ulemâdan, Yavuz’un danışmanlığını yapan İdris-i Bitlisî’nin Anadolu ile İran kültürlerindeki aynı birlik algısı ve yakınlığını yalıtan, Kürt nüfusu İran ile Anadolu arasına yerleştirme planı, bugünlere kadar kanamaya devam eden yaralar açtı.
Bugün o problem hâlâ canlı ve bu iki büyük coğrafyanın kucaklaşmasını engellemeye devam ediyor.
İlginçtir ki bugün, bu Şafi anlayışın tehdidi bu iki devleti tekrar bir araya getiriyor! Problemin temel sebebini, kaynağını şimdi de göremezsek ve artık aşamazsak, İran’a da Turan’a da yazık..