Ahmet GÜRSOY[i]
Topluma bir bütün olarak bakarsanız, toplumsal bütünü meydana getiren temel yapıda derin çatlaklar, büyük kırılmalar ve bozulmalar oluştuğunu fark edersiniz. Başta ideolojiler olmak üzere, siyasal ve sosyal alanda yaşadıklarımıza kısaca bakalım isterseniz.
– Milli kültür, değerler sisteminde meydana gelen kırılmalar nedeniyle gittikçe yozlaştırılıyor.
– Ekonomi enflasyon bunalımını atlatamıyor.
– Ülkenin, dolayısı ile halkın milli gelirden aldığı ve alması gereken pay bağlamında eşitsizlikler derinleşiyor.
– Suç örgütleri örümcek ağı gibi başta büyük kentler olmak üzere ülkeyi sarıp sarmalıyor. Bu konuda toplumun adalet beklentisi karşılanmıyor. Adalet eksiği, sadece siyasi davalarda değil, tüm alanlarda hissediliyor.
– Emeksiz zahmetsiz para kazanma hevesiyle, spor dünyası dahil, bahis çeteleri, kara para aklayıcıları, Vip altın kaçakçılığı gibi pek çok olay süreğen hale geldiği artık haber bültenlerine yansıdı.
– İş güvenliği, başat sorunlar arasına girdi. Başta çocuk işçiliği olmak üzere, çalışma hayatı, yasaların varlığına rağmen en korumasız alan haline getirildi. İnsanlar, basit önlemlerin alınmaması sebebiyle hayatını kayıp ediyor.
– Hukuk sistemi güven kaybı yaşıyor. Adalet dağıtımı, hakkaniyetten uzak, zarar göreni değil, zarar verini korur durumda ilerliyor. Öyle ki 25-30 suç kaydı bulunan insanlar sokaklarda geziyor. 15-20 yaşındaki çocuk ve gençler çeteleşmiş, suç aracına dönüşmüş durumda.- Uyuşturucu, kolay bulunur, kolay satılır hale geldi. Ülke gençliği zehirleniyor. Ülke nüfusu uyuşturucuyla resmen çürüyor.
– İşsizlik, toplumun, devletin ve dolayısı ile iktidarın temel kronik sorunu olmaya devam ediyor. Ediyor ama beklenen çözüm bir türlü gelmiyor.
– Eğitim sistemi, bir taraftan dinileştirilirken, öte yandan işlevsizleştirilerek, toplumun ihtiyaçlarına, kalkınmaya, kişinin kendini geliştirip, ailesine ve topluma yararlı hale getirileceği yerde, tam tersine gidiyor.
– Tarım ve hayvancılık, geçmiş verilere bakıldığında olması gereken yerde değil. Geriliyoruz. İthalata dayalı bir hayvancılık aldı başını gidiyor.
– Türkiye’yi dünyada eşsiz yapan tek tarım ürünü olan fındık, FİSKOBİRLİK gibi kurumsal yapıların etkisizleştirilmesi nedeniyle, sık sık fiyat krizine düşüyor. Yerli Oltan Gıda vb. tüccarın piyasadan çekilmesinden sonra İtalyan Ferrero’ya kalan piyasa, bir ileri iki geri giderek sezonu tamamlamaya çabalıyor.
– Çevre sorunları aldı başını gidiyor. Orman yangınlarıyla Türkiye büyük yeşil alan ve orman kaybı yaşadı. Gelecek yıllarda çok iyi olacağımızı gösteren bir gelişme henüz yok.
– Kupon araziler, kıymetli sit alanı kıyılar yeterince korunmadığı için betonlaşma sürüyor.
– En önemlisi de kültürel çürüme. Kültürü var eden değerlerdir. Türk aile değerleri başta olmak üzere iffet, namus, şeref, gibi ahlaki ve sosyal değerler; Atatürk, Cumhuriyet, Lozan gibi siyasi değerler; Kur’an, Peygamber, cami gibi dini değerler pörsütülüyor.
Tam bu noktada Kuran’a ve peygambere ne oldu denilebilir. Şu oldu: Dini değerler siyasetin aracı haline getirildi. Kur’an yerine, ulemanın düşünceleri, yorumları dinmiş gibi öne sürülmekte.
Camilerde siyasi tören düzenleniyor. Böylece dinin herkesi kucaklayan, birleştirici yanı, siyasetçilerin taraftar edinme aracına dönüştürülüyor. Dolayısı ile din (İslam), rotasından saptırılmış oluyor. Sanki bir grubun, bir partinin veya bir cemaatin tekelindeymiş gibi sunuluyor.
– Türk Milliyetçiliği, tutarsız politikalar ve politikacılar nedeniyle, büyük güven kaybına uğratıldı. Hiç yapılmaz, böyle bir şey mümkün değil, kesinlikle olmaz sanılan politik davranışlar hem yapıldı ve hem de alenileşti. Böylece milliyetçilik davasının rotası, tarihsel yönü bulanıklaştırıldı. Şu an önü görülemiyor.
Milli değerlere zarar verilirken milliyetçi politika üreticileri (hepsi değil) sessiz kaldı.
Ege adaları, kayalıklar. Orta Asya’ya açılan, Turan’ın kapısı sayılan Zengezur, 99 yıllığına Amerika’nın eline geçti. ABD, turan illerine kanca attı.
Milliyetçilerin var oluş nedeni, ontolojik varlığı olan millet (Halk), sefalete sürüklenirken, ana akım milliyetçi parti, iktidar ortağı sıfatıyla tınmadı. Yolsuzlukların araştırılmasına mecliste el kaldırmadı. Emekli maaşlarına düşüklüğüne ses çıkarmadı. Yıllardır yaşanan, milli ekonomiyi, dolayısı ile de devleti ve milleti çürüten enflasyon karşısında tek bir cümle dahi söylemedi. Hiçbir önerisi olmadı. Kısaca millet sömürülürken hiç sesi çıkmadığı gibi bir de sömürüye destek verdi.
Yine başta Soma maden faciası olmak üzere, yaşanan acıları, milletin feryadını görmedi, duymadı, anlamazdan geldi.
Milliyetçiliği özünde yaşayan her vicdan sahibi kişi, bu durumu içi acıyarak derin hayal kırıklığı içinde görüp anladı.
Yazıyı toparlarsak, her alanda bir kırılma, çöküş ve bozulma almış başını sürüp gidiyor. Ne yazık ki her şey, hepimizin gözü önünde oluyor.
————————————-
Kaynak:
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/cokus-kirilma-ve-bozulma-979709h.htm
