Dr. Halil Fikret KANAD (1892-1974)
Benay CİCİOĞLU
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminin önde gelen eğitimcilerinden Dr. Halil Fikret Kanad, 22 Aralık 1892 yılında Makedonya’da o zamanlar Türk ili olan Manastır’ın Serfice kasabasının Türk mahallesi Orhaniye caddesi, 9 numaralı evde dünyaya gelmiştir. Babası Kanad Osman, 1893 yılında Halil Fikret Kanad henüz altı aylıkken vefat etmiştir, annesi Zibâ Hanım ise 1927 yılında İzmir’de vefat etmiştir. Kanad, 7 çocuklu ailenin en küçüğüdür.
Kanad, ilköğrenimini 1900-1903 yılları arasında Serfice’de tamamlamıştır, ardından 1903 yılında Manastır’da açılan Sanat Mektebi’nde 4 yıl eğitim almıştır. Kanad, burada terzilik, kunduracılık ve mürettiplik öğrenmiştir. Sanat Mektebi’nin fahri müdürü Ziya Tepedelen okuldaki başarısı ve hevesini dikkate alarak Kanad’ın mezuniyetinin ardından Manastır İdadisinde (lisesinde) eğitimine devam etmesini sağlamıştır. Tepedelen’in yardımlarıyla girdiği Manastır İdadisinden 1910 yılında başarıyla mezun olmuştur. Aynı yıl Osman Maarif Nezareti’nin almış olduğu bir karar ile her ilden iki idadi (lise) mezununun Avrupa’da yükseköğrenime gönderilmesi kapsamında bir sınav açılmıştır. Bu karara göre sınavda başarı sağlayan öğrencilerden yaşı büyük olanlar Fransa’ya, yaşı küçük olanlar ise Almanya’ya gönderilecektir. Sınavı başarı ile kazanan 17 yaşındaki Halil Fikret Kanad, Ekim 1910 yılında Almanya’ya, Felsefe eğitimi almak için gönderilmiştir. Almanya’daki ilk iki yılında Mark Brandenburg kentindeki Züllichau Lisesi’nde dinleyici öğrenci olarak eğitim görüp Almanca öğrenmiştir.
Kanad, 15 Nisan 1912’de Berlin Üniversitesi Felsefe Fakültesine başlamış ve burada üç sömestr eğitim görmüştür, ardından yaz tatili için gittiği Manastır’da Balkan Harbi nedeniyle ailesini önce İstanbul’a, ardından da İzmir’e götürmek zorunda kaldığı için eğitimine ara vermiştir. Ancak, daha sonra Rumeli göçmenlerine tanınan bir haktan faydalanarak eğitimine devam etmek üzere Almanya’ya dönebilmiştir.
Kanad, eğitimine Leipzig Üniversitesinde pedagoji derslerine katılarak devam etmiştir. Berlin ve Leipzig Üniversitelerindeki eğitimi süresinde önemli profesör ve doçentlerin ders ve seminerlerine katılım göstermiştir. Bunlar arasında; Berlin Üniversitesinde Dessoir, Erdmann, Frischeisen – Köhler, Paszkowski, Vierkdndt, Zimmermann ve Leipzig Üniversitesinde ise Barth, Bergmonn, Brahn, Jungmann, Lamprecht, Lipsius, Spranger, Volkelt, Wundt gibi önemli isimler vardır. Türk tarihinde eğitim alanında doktora yapan ilk kişi olan Kanad, 1917 yılında ünlü alman eğitimcilerden Profesör Eduard Spranger’in öğrencisi olarak “Pestalozzi’nin Umumi Mektepçilige Karşı Vaziyeti” konulu Doktora tezini başarı ile tamamlayarak yurda dönmüştür.
1.Dünya Savaşı’nın en kritik günlerinde İstanbul’a gelen Kanad, meslek hayatına 19 Kasım 1917’de Maarif Nezareti Müşavirlik Kitabeti ve Tercümanı olarak başlamıştır. Şubat 1918’de, İhtiyat Zabit Namzetleri (Yedek Subay adayları) Talimgâhı’nın çağrısı ile 26 Haziran 1918 tarihine kadar askeri eğitim görmüştür. 30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti’nin Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalaması üzerine Kanad, askerliğinin kalanını ilgili nezarette tamamlamak üzere Maarif Nezareti’nin isteği ile talimgâhtan terhis edilmiştir. Maarif Nezareti’ndeki Müşavirlik memuriyetinin kaldırılması ile Kanad, Ocak 1919’da Kandilli, Erenköy ve Selçuk Hatun İnas Sultaniye’lerine (Kız Lisesi) Fenn-i Teoriye ve Malumat-ı Ahlakiye öğretmeni olarak atanmıştır. Kanad ek görev olarak Çamlıca İnas Sultanisinde de ders vermiştir. Türkçe ve Almanca dillerini çok iyi bilen Kanad aynı zamanda Fransızca diline de aşinadır.
1923 yılı baharında Azerbaycan Hükûmeti, Ankara Büyük Millet Meclisi Hükûmeti’nden Bakü Ali Pedagoji Enstitüsü ile Bakü Üniversitesi’nde Türkçe tedrisatta bulunmak üzere bilim adamları talep etmiştir. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki yakın ilişkilerin kurulmasında Dr. Neriman Nerimanov’un katkıları büyüktür. Mayıs 1920 yılında kurulan Sovyet Azerbaycan’ı hükümetinin başında bir yıl görev alan sonrasında Transkafkasya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti yürütme konseyi başkanlığına seçilen Nerimanov, kurtuluş savaşına büyük destekler vermiştir. Atatürk ve Nerimanov arasında son derece manevi yakınlık ve dostluk kurulmuştur. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, Dr. Nerimanov’a bir mektup ileterek borç para istemiştir. Bunun üzerine Dr. Nerimanov, 500 kg altın göndermiş sonrasında ise Rusya’dan alınan 10 milyon rubleyi Ankara’ya ulaştırmıştır. Zor günler geçiren genç Türkiye’nin ihtiyacı olan petrol ürünlerin muntazam gönderilmesi ile (Lojistik açıdan) Kurtuluş Savaşı’nda sıkıntı çekilmemiştir. Ankara’da TBMM’nin kurulduğu sıralarda Azerbaycan’da hakimiyeti sağlayan Bolşeviklerin lideri Dr. Nerimanov, TBMM ile Sovyet hükümeti arasında sağlıklı ilişkilerin kurulmasında çok önemli bir rol oynamıştır. 1922 yılında Azerbaycanlı yöneticiler, Sovyetlere bağlı diğer Türk Cumhuriyetlerinde yaşamakta olanlar ile Türkiye’ye çağrıda bulunarak dil bilimcilerini eğitim vermeleri üzere ülkelerine davet etmişlerdir.
1923 yılında Kanad, Azerbaycan Türk Hükümeti’nden gelen bir heyetle anlaşarak Bakü Üniversitesinde Psikoloji ve Pedagoji dersleri vermek üzere Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye gitmiştir. Kanad’ın dışında davet edilenler arasında dil bilimci olmamasına rağmen Azerbaycan’da geniş dost çevresi bulunan Muhittin Birgen ve İsmail Hikmet Ertaylan gibi isimlerde bulunmaktadır.
Sovyet Rusya ile iyi ilişkiler kuran genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Azerbaycan’ın da aralarında bulunduğu Türk devletlerle ilgili karar ve uygulamaları 1924 yılından itibaren Türkiye-Rusya ilişkilerinin gölgesinde kalmıştır. Bu dönemde Türkiye’nin dış Türklerle ilgili faaliyetlerinin yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne zarar verebileceği düşüncesi yer almaktaydı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de tasvibi ile sınır dışı arayışlara son verilmiş ve Anadolu’nun bir Türk yurdu olarak savunulmasını önemseyen genç Türkiye Cumhuriyeti devleti, Sovyet Rusya’yı rahatsız edebilecek unsurlardan uzak durmaya çalışmıştır. Türkiye ile Azerbaycan diplomatik ilişkileri 1924 yılı itibari ile kesilmiş olsa da ticari, ekonomik ve kültürler ilişkiler 1930 yılına dek devam etmiştir. 1924 yılından sonra Sovyetlerde, Stalin rejiminin yerleşmesi ile Türklük bilincinin belleklerden kazınması politikalarına hız vermiştir.
Azerbaycan’da komünizm uygulamalarına yakından tanık olan Kanad, Bakü’de doçent olarak üç yıl eğitim vermiştir. Bu süre içerisinde iki ciltten oluşan “Pedagoji Tarihi” ve “Coğrafyanın Tedris Usulü” adlı eserini burada yazmıştır. Burada geçen üç yılın ardından Almanya’ya dönüş yapmıştır. Türk Milliyetçisi Kanad, Bakü’de tekrar eğitim vermek istemiştir ancak Türklük bilincine karşı sert politikalar uygulayan Azerbaycan Sovyetler Birliği yönetimi tarafından Azerbaycan’a vize verilmemiştir.
Almanya’dan yurda 1927 yılında dönen Kanad, ilk olarak Konya’da açılan Gazi Orta Muallim Mektebine öğretmen olarak atanmıştır. Okulun Ankara’ya taşınması ile Kanad’ın öncülüğünde Pedagoji bölümü kurulmuştur. Halil Fikret Kanad’a göre eğitim alanı farklı bilim alanları ile iç içe geçmelidir. Bu kapsamda Kanad, öğretmenlerin yetiştirilmesinde psikolojinin üzerinde durulmasına dikkat çekmiştir. Kanad eğitimde, eğitim psikolojisi ile ilgili araştırmalardan faydalanılmasını vurgulamıştır.
1935 yılında Halil Fikret Kanad, Bakanlık 2. sınıf (müfettişliğine) atanmıştır. 1936 yılında ise Talim ve Terbiye Kurulu üyeliğine getirilirmiştir. Bu görevi üç yıl sürdüren Kanad, 1939 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün özel emri ile kurulmuş olan Gazi Eğitim Enstitüsündeki görevine dönmüştür. Eğitim görevinin yanında Kanad, 1944-1945 yılları arasında Türk Kooperatifçilik Kurumu’nda yönetim kurulu başkanlığı görevinde de yer almıştır. 1956 yılına kadar Gazi Eğitim Enstitüsünde eğitim veren Halil Fikret Kanad, yaş haddinden emekliye ayrılmış ve çeşitli dergilerdeki yazıları, eserleri ve konferanslarıyla gençleri eğitmeyi ve aydınlatmayı sürdürmüştür.
Türkiye’de eğitimin tarihsel gelişimini İslamiyet öncesi ve sonrası iki aşamada inceleyen Halil Fikret Kanad, dönemin ihtiyaçlarını karşılamak için eğitimin tarihsel sürecinin önemini belirlemeye çalışmıştır. Kanad’a göre eğitim, toplumun manevi ve maddi değerlerini koruyarak, yeni değerler katarak yeni kuşaklara aktarmak ve onları bu değerlere göre yetiştirmektir. Eğitimde toplumsal ve kültürel faktörlerin üzerine yoğunlaşmış olan Kanad’a göre, bir milletin geleceği eğitim ile olumlu istikamette şekillendirilebilecektir. Kanad’ın eserlerinde, bu durum sıkça vurgulanmıştır.
Büyük mücadeleler ile kurulan Yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin eğitim alanındaki en büyük hamlesi, okur-yazarlığın halkın geneline mal etmesi olmuştur. Atatürk, eğitim alanındaki bu köklü değişimin ilk adımının kırsaldan başlaması gerektiğinin bilincindedir. Bu nedenle Cumhuriyetin ilk yıllarında okur-yazarlığın köylüye ulaşmasını çağdaş bir milletin yeniden doğuşunun ön şartı olarak görmüştür.
Halil Fikret Kanad, Atatürk gibi eğitim konusunda Topyekûn Milli Terbiyeyi esas almıştır. Bu amaç için gelişmeyi ve yükselmeyi kapsayan dinamik ve yaratıcı unsurları araç olarak kullanmayı hedeflemiştir. Kanad, Milli Eğitimin genel hedefinin bir idealinin olmasını savunmuştur. Çağdaş Türk toplumunun yetişmesi kapsamında kırsala gönderilecek öğretmen ihtiyacının karşılanabilmesi için köy enstitülerinin kurulması temel ihtiyaç olmuştur. Köy enstitülerinin temeli ise iş eğitimine dayanmaktadır.
Halil Fikret Kanad, Atatürk inkılaplarının en önemlilerinin dil, tarih ve sosyal alanda olanlarına işaret etmiştir. Kanad’a göre dil ve tarih inkılapları, milli ruhun gelişmesinde temel unsurlardır, sosyal inkılaplar ise Türk neslinin halkçı, kültürlü, ahlaklı ve karakterli yetiştirilmesi için önem arz etmektedir. Kanad, bu işlerin kısa zamanda çözümlenemeyeceğini, inkılap prensiplerinin yetişkin ve genç Türk nesli tarafından iyice benimsenmesinin mutlaka sistemli ve devamlı çalışmalarla mümkün olabileceğini belirtmiştir. Kanad, eğitim yoluyla sosyal alanda inkılaplar tamamlanmadan Türkiye’de gerçek anlamda bir kalkınmadan söz edilemeyeceği görüşündedir.
Halil Fikret Kanad’a göre Topyekûn Terbiye kavramı, genç nesillerin yetiştirilmesinde önemlidir. Bu kavrama göre, yeni nesil ilk yaşından askerlik çağına kadar olan zaman içerisinde terbiye edilmelidir. Kanad, yeni nesillere yapılacak yanlış telkinler ihtimaline karşın yetişkin neslin yaşamının organize edilmesinde, devleti idare edenlerin vazifesinin önemini vurgulamıştır. Buna göre, yurdun hiçbir yerinde soysuzlaşmaya müsaade edilmemeli ve adil kanunlarla düzen sağlanmalıdır. Böylelikle gençlerin ruhu temiz kalarak iradeli ve ahlaklı bireyler olarak toplumda yer alması mümkündür.
Kanad’a göre millî ve sosyal eğitim ilk olarak aile içerisinde başlar. İlk terbiye aile içerisinde verildiğinden, milletin temelini de aile oluşturmaktadır. Kanad’a göre aile sistemi sağlam olan milletler uzun süre rahatça yaşar. Ailenin millî ve kültürel değerler ile terbiye verdiği çocuklar millî ve sosyal eğitimde de başarılı olmaktadır. Kanad’a göre çocuğun anadili, vatan millet sevgisi ve yardımlaşma şuuru aileden gelen terbiye ile kazanılmaktadır. Okulda alınan eğitim ile bu şuur sağlamlaştırılmalıdır. Kanad eğitimin çocuğa vereceği hedefleri şu şekilde sıralamıştır:
1- Okullar, devlete ve millete olgun vatandaşlar yetiştirmeyi hedefler.
2- Çocuklara sistemli ve planlı olmayı öğretir.
3- Çocuklara hak, adalet ve kanun fikrini aşılar.
4- Çocukları çalışmaya ve görevlerini yerine getirmeye alıştırır.
5- Çocuklarda sosyal ruhun uyanmasına yardım eder.
Halil Fikret Kanad’a göre, yeni nesillerin yetiştirilmesinde idealsizlik tehlikelidir. Bu kapsamda okulun en önemli amacının yeni neslin yetiştirilmesinde milli terbiye ve ruhla bütünleşen bir ideal ile yetiştirilmesidir.
Eğitimin yaygınlaşması kapsamında Kanad, kalkınmanın kırsal kesimden başlaması gerektiğin savunmuştur. Bu dönemde nüfusun %80’inin kırsal kesimde yaşaması nedeniyle Kanad, eğitim sorununun köylerden başlanarak çözülmesi gerekliliğini savunmuştur. Köye göre öğretmen yetiştirilmesi düşüncesinin öncülerinden olan Kanad’a göre, kırsal kesime gidecek olan öğretmenlerin gittikleri köyleri iyi bilmeli, köyü sevmeli, köyün değerlerine ter düşmeyen, genel bilgi sahibi olarak bilgilerini köyün kalkındırılmasında kullanacak yetide olmalıdır. İlk öğretmen okullarının, köye göre öğretmen yetiştirilmesinde yetersiz kalmasını eleştiren Kanad, bu okulların yeniden düzenlenmesi gerektiğini savunmuştur. Bu konu ile ilgili olarak Kanad, Kurun Gazetesinde 24, 25, 26, 27 Mart 1935 tarihinde “Yarının Muallimleri Nasıl Yetiştirilmeli?” başlıklı dört yazı yayınlamıştır. Bu yazılar “Milliyet İdeali ve Topyekûn Milli Terbiye” adlı kitabın 158-170 sayfalarında da yer almaktadır. Bu yazılarda şu düşünceler esastır; Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçekleştirilecek devrimlerin kalıcı olabilmesinin ilk koşulu geniş kitlelere ulaşılması ve sevdirilmesidir. Devrimlerin ebedîleşmesi için halkın geneline yayılması büyük önem arz etmektedir. Osmanlı Devleti’nin yıkılması ve ardından büyük mücadeleler ile kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde nüfusun genelinin kırsal kesimde olması nedeniyle ilk adımın köylerden atılması gerekmektedir. Yeni öğretmen okulları şehirlerden uzak yerlerde, tabiat ile iç içe kurulmalı, ziraata elverişli geniş arazisi, demircilik, tenekecilik, marangozluk, çamurculuk gibi çeşitli elişi atölyeleri bulunmalı, okul binaları sade, temiz ve sağlıklı olmalı, okulların yakınlarında öğrencinin köy bakımı ve imarı konusunda uygulama yapabileceği bakımsız Türk köyleri bulunmalı ve bir uygulama okuluna sahip olmalıdır. Bu okullarda öğrenim süresi en az altı yıl olmalıdır. Dersler bilgi ve iş ilkesine dayanacak, yaşamla ilgili olan her türlü bilgi uygulanmalıdır.
Kanad, bu düşünceleri içeren dört makalesini 1937’de dönemin Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan ve Talim ve Terbiye Başkanlığına sunmuştur. Ardından hazırlanan bir öneri ile bakanın onayı alınmıştır. İsmail Hakkı Tonguç, bu yeni girişimi benimseyerek işe koyulmuş ve köy enstitülerinin öncüsü olan Kızılçullu ve Çifteler köy öğretmen okulları açılmıştır.
Köy Enstitüleri uygulamasının başladığı ilk dönemlerden itibaren çeşitli itirazlar gelmiştir. Tartışmaların temelinde köye uygun öğretmen yetiştirme görüşlerinin dayandığı iş eğitimi yaklaşımı vardır. Batı’da ortaya çıkan liberal nitelikteki İş Okulu’ndan Türkiye’de ilk söz eden Halil Fikret Kanad’dır.
Sonrasında kurulan Köy enstitülerinde köye göre öğretmen yetiştirme fikri kısmen gerçekleştirilmiştir. Kanad’a göre köy enstitülerinin amacı karakterli, becerikli ve kültürlü öğretmen yetiştirmektir. Köy enstitüleri ile ilgili endişeleri olan Kanad, bütün ihtiyaçları öğrenciler tarafından karşılanan bu enstitülerin amacının üretim merkezli olması fikrine karşı çıkmıştır. Ayrıca enstitülerde direkt faydası olan konulara daha ağırlık verilmesi gibi hâkim fikirlerin olması enstitülerin ruh ve yapısına aykırı olduğu görüşünü savunmuştur.
Enstitülerde görev alanların hâkim fikirlerin etkisinde olmadan eğitim vermesinin önemine dikkat çeken Kanad, buna örnek olarak Pestalozzi’nin halkı çalıştırarak eğitmeyi amaçlayan çiftlik örneğini göstermiştir. Atatürk İnkılaplarının benimseyen Kanad, sadece eğitim ve üretimin amaç edinilmesinin tek başına başarısızlığa neden olacağından, kültür ve terbiyeye ağırlık verilmesinin öneminin altını çizmiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusun kırsal kesimde çoğunluk göstermesi nedeni ile yeni cumhuriyetin ilkelerini benimsemek, aşılamak ve sevdirmek için öğretmenlerin vazifesi başta gelmektedir. Kanad’a göre bunun temelinde öğretmenleri yeni eğitim sistemiyle yetiştirilmesi yer almaktadır. Kanad’a göre öğretmenlerin görevleri arasında yeni nesillere ve çevreye örnek olmaları esastır. Halil Fikret Kanad’a göre bir öğretmen milliyetçi, halkçı, karakterli, temiz, sabırlı ve soğukkanlı olmalıdır. Ayrıca öğretmenler görev ve mesuliyet şuuru gelişmiş mütevazı, çocuklar arasında sınıfsal fark gözetmeyen, takip fikirli, kılık ve kıyafetine özen gösteren ve en önemlisi verdiği dersin ehli olmalıdır.
Yeni neslin yetiştirilmesinde sosyal çevrenin önemi üzerinde duran Halil Fikret Kanad, devlet ve belediyelerin bu düzenlemelerden sorumlu olduğunu belirtmiştir. Kanad’a göre yeni nesil üzerinde sağlam milli ve ahlaki sosyal eğitimin verilmesi ancak sosyal çevrenin düzen ve kontrol altında tutulması ile gerçekleşir.
Ailede ve okulda verilen eğitimin sosyal çevrenin düzeni olmadan etkisiz olacağını belirten Kanad’a göre sosyal çevrenin kontrolü için birtakım önerilerde bulunmuştur. Bunlar: Okuma odaları ve şehir kütüphanelerinin kurulması, halkevleri daha merkezi konumlarda açılmalı, gençlerin çeşitli spor ve kültür kulüplerine dâhil olmaları sağlanmalı ve belediyeler sinema, tiyatro ve eğlence yerlerini sürekli denetimde tutmalıdır.
Eğitim konusunda yeni bir sistemin gerekliliğini savunan Halil Fikret Kanad, yeni neslin yetiştirilmesinde “genel formasyona” ağırlık vermiştir. Sadece yeni neslin değil aynı zamanda toplumun sosyal kurumlarının da düzenlenerek eğitilmesinin önemi üzerinde duran Kanad, ideal bir eğitimci duruşu sergilemiştir. Eğitim alanında doktora tezi veren ilk Türk olan Halil Fikret Kanad, yurt dışında edindiği bilgi, tecrübe, fikir ve eserleri ile Türk eğitim sisteminin gelişimine olumlu katkılar sağlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş döneminin en önemli eğitimcilerinden olan Halil Fikret Kanad, Ekim 1974 yılında 82 yaşında Ankara’da vefat etmiştir.
Halil Fikret Kanad kültür, sosyal çevre, eğitim, öğretim, işsizlik gibi konular üzerinde geliştirmelerde öncü bir eğitimci olarak birçok esere imza atmıştır. Ayrıca toplumun geliştirilmesi doğrultusunda eğitim psikolojisi, eğitim felsefesi, eğitimde program geliştirme ve köye göre öğretmen yetiştirme gibi birçok alanda önemli çalışmalar yapmıştır. Bu konular üzerine yazdığı eserler arasında şunlar yer almaktadır:
1- Coğrafyanın Tedris Usulü, Ankara 1027.
2- İlk Mektep Müfettişlerine Rehber, İstanbul 1929.
3- Şiller, İstanbul 1929.
4- Goethe, İstanbul 1929.
5- Pedagoji Tarihi, C I – Il, İstanbul 1930.
6-Muassır Terbiye Ülküleri ve Terbiyede Yenilikler, İstanbul 1934
7- Pestalozzi, Ankara 1936.
8- Satranç Kılavuzu, Ankara 1936.
9- Pedagoji, C I. Ankara 1938.
10- Pedagoji, C II. Ankara 1938.
11- Goethe ve Faust, İstanbul 1940.
12- Milliyet İdeali ve Topyekûn Millî Terbiye, Ankara 1942.
13- Ailede Çocuk Terbiyesi, Ankara 1947.
14- Lise, Öğretmen Okulu ve Ortaokulların 1947 Bütçesinde Yapı, Esaslı Onarım İhtiyaçları, Ankara 1947.
15- Deneysel Pedagoji, C I – II, Ankara 1951.
16- Pedagojinin Tekâmülü ve Pedagoji İlmi, Ankara 1955.
17- Terbiye Sosyolojisi, Ankara 1958.
18- Kısaltılmış Pedagoji, Ankara 1966.
Kaynakça
Binbaşıoğlu, Cavit, Halil Fikret Kanad’ın Yaşamı, Eserleri ve Türk Eğitimine Hizmetleri, Halil Fikret Kanat Yaşamı ve Hizmetleri, Ankara 2002.
Cicioğlu, Hasan, Cumhuriyet Dönemi Eğitimcileri, Unesco Türkiye Millî Komisyonu, Ankara 1987.
Gökalp, Ziya, Terbiyenin Sosyal ve Kültürel Temelleri, İstanbul 1997.
Güçlü, Mustafa, “Cumhuriyetin Öncü Eğitimcilerinden Dr. Halil Fikret Kanad’ın Süreli Yayınlarda Yayımlanan Yazılarının Değerlendirilmesi”, Turkish Studies Journal, International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 8/11, Ankara 2013, s. 113-129.
Kanad Fikret, Halil, Milliyet İdeali ve Topyekûn Terbiye, Ankara 1942.
Kanad Fikret, Halil, Milliyet İdeali ve Topyekûn Millî Terbiye, Ankara 1942.
Kanad Fikret, Halil, “Köy Okulu ve Öğretmeni”, Varlık Dergisi, s. 629-631, 1936.
Kavcar, Cahit (ed.), “Halil Fikret Kanat Yaşamı ve Hizmetleri”, Ankara 2002.
Özcan, Ömer, “Türkiye’de Toplum Kalkınmasına Eğitim Açısından Farklı Bir Bakış: Halil Fikret Kanad”, Türk Yurdu Dergisi, 278, 2010.
Uygun, Selçuk, “Halil Fikret Kanad’ın Milliyet İdeali ve Topyekûn Millî Terbiye Yaklaşımı”, Liberal Düşünce Dergisi, 108, 2022, s. 85-107.
———————————
Kaynak:
https://turkdunyasiansiklopedisi.gov.tr/detay/1221/Halil-Fikret-Kanad-
Ayrıca, aşağıdaki kaynağa da bakınız.
