İmralı sakinine yasal bir muhatap, hatta bir onay mercii gibi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en yüce makamı olan TBMM adına bir komisyonun gitmesi, bugün olmasa bile yarın, ciddi hukuki ve siyasal sonuçlar doğuracaktır.

Çözüm süreci başka, bunun usûlleri başkadır. Devlet, pek tabii ki ilgili yasal enstrümanları aracılığıyla herkesle görüşür. Bunu da istihbarat örgütleri aracılığıyla yapar, yaptırır.

Buna kimsenin diyeceği bir şey olamaz.

Bunun için meclise açık zeminde yasa teklifleri sunulur ve nihayetinde yasal düzenlemeler de yapılarak maksat hâsıl olur. Bunların tamamına âmennâ.

Ama anayasal zeminde ve meri yasalara göre bir suçlu, terörist ve hatta Türkiye’yi, Türk devlet ve milletini yıllarca meşgul eden, sayısız masumun canına mal olan bir örgüt liderine, onun ayağına TBMM’ni temsilen heyet göndererek uzlaşma aramak, sadece kamu vicdanını yaralamaz, aynı zamanda hukuki ve siyasal açıdan da son derece ciddi riskler taşır.

Dışarıda, Türkiye’nin müttefiki olan ülkelerde bile hâlihazırda terör listesinde olan bir örgüte Türkiye’nin yaptığı mevcut muamele, sadece içeride değil dışarıda da ciddi sonuçlara yol açar.

Tekrar edelim, çözüm süreci başka, bunun usûlleri başkadır.

Bu konu muhtemelen çok daha konuşulacak, üzerinde teati i efkâr edilecektir.

Bir de yarın meclise getirileceği konuşulan yargı paketi var. Asıl fırtına muhtemel ki ondan sonra kopacak.

Orada da temel mesele, anayasanın eşit yurttaş statüsünün korunup korunmayacağı meselesi olacak.

Çünkü hiçbir devlet belli bir zümre, grup ve sınıfa özgü yasa çıkaramaz, yapamaz. Yaparsa anayasanın yurttaşlar karşısındaki eşitlik ilkesi zedelenir, millî birlik ve beraberlik ciddi zarar görür.

Yarın meclise getirilmesi beklenen yargı paketi, bakalım bu konularda neler getirecek. Bekleyip görelim.