Nuh Muaz Kapan – Sosyolog
Bazı mevsimler vardır, takvime sığmaz.
Bazı sesler vardır, yaşa bakmaz.
Gençlik, bu ikisinin birleştiği yerdir. Ne bir doğum tarihiyle başlar, ne de bir kimlik kartıyla biter. Gençlik, zihnin, dünyaya dair ilk büyük itirazıdır.
Bir çocuğun sessizce sorduğu “Bu neden böyle?” sorusu; gençliğin henüz fısıltı hâlidir. Zihin büyüdükçe o ses de yükselir. “Başka türlü olabilir mi?” dediğimiz anda başlar gençlik. Ve bazen bir ömür sürer.
Gençlik Neden Önemlidir?
Her milletin harcında genç ellerin nasırı, genç kalplerin ateşi vardır.
Tarih; gençlerin kurduğu şehirlerle, yazdığı cümlelerle, söylediği şarkılarla doludur.
Antik Yunan’da Atinalı gençler demokrasi fikrini ilk kez tartışırken henüz 20’li yaşlarındaydı.
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettiğinde 21 yaşındaydı.
İslam tarihinde Peygamber Efendimiz’in (sav) ilk halka-i saadeti gençlerden oluşuyordu:
Hz. Ali henüz bir delikanlıydı; Mus’ab bin Umeyr Medine’ye gönderilen ilk eğitmendi; Üsame bin Zeyd 18 yaşında ordu komutanıydı.
Gençler sadece tarih yapanlar değil, tarihe soru soranlardır.
Bu yüzden toplumlar için gençlik, “ileride işe yarar” denilen bir kaynak değil, “şu anda zaten değerlidir” denilen bir hakikattir.
Toplumlar gençliğe ne kadar alan açarsa, o kadar diri; ne kadar sınır koyarsa, o kadar kırılgan olur.
Felsefenin Aynasında Gençlik
Felsefe, gençliğe hem hayran kalmış hem de ondan korkmuştur.
Platon’un Devlet’inde gençler dikkatle eğitilmeli, sanatla, sporla, matematikle yüceltilmelidir. Ama aynı zamanda düşünceyi sarsan bu “değişken” ruh karşısında da temkinli olunmalıdır.
Aristo’ya göre gençler adalete düşkündür ama hüküm vermede acelecidir. Yani yürekleri çok büyüktür ama akılları henüz denge arar.
Nietzsche’ye göre gençlik, “yaşamı evetleyen” en saf kudrettir. Her şeyi sorgulayan, yerleşik olanı yıkan, yeni bir dünya isteyen o sarsıcı coşku…
Ve Kant’a göre insan ancak “aklını kendisi kullanmaya başladığı” anda erginleşir. Bu yüzden 40 yaşındaki biri düşünmeden yaşıyorsa hâlâ genç bile değildir. Ve 17 yaşındaki bir genç, özgürce düşünmeye cesaret ediyorsa, gerçek anlamda insan olmuştur.
Felsefe bize gösterir ki gençlik, doğumla değil, direnişle başlar.
Yaş Nedir? Gençlik Ne Değildir?
Sosyoloji bize der ki: Yaş, sadece sayılarla ifade edilen bir olgu değildir.
Yaş, bir kültürel kimliktir. 18 yaş bazen “çocuk”, bazen “asker”, bazen “seçmen” demektir.
O hâlde yaş, sadece bedenle değil, toplumla birlikte yaşanır.
Ama gençlik, bu sınırları aştığında başlar.
Gençlik, “ne oldum?” değil, “ne olabilirim?” sorusudur.
Ve gençlik, sadece enerji değildir; yön arayan bir bilinçtir.
Gençliği, yalnızca “sorunlu bir geçiş dönemi” olarak tanımlamak; ona yapılacak en büyük haksızlıktır. Gençlik sadece geçici bir istikrarsızlık değil, geleceğe açılmış bir derinliktir.
Toplumlar, gençleri ya potansiyel suçlu gibi kontrol eder, ya da sadece oy deposu gibi kullanır.
Ama aslında gençlik; yeni bir düşünce, yeni bir ses, yeni bir dünya çağrısıdır.
Gençlik Bir Ruh Hâli Değil, Zihin Biçimidir
Bir insan kaç yaşında genç sayılır?
Belki 16’sında ruhu yaşlanmıştır. Belki 70’indeki bir bilge hâlâ sorulara açtır.
Çünkü gençlik, sadece fiziksel bir canlılık değil, zihinsel bir diriliktir.
Genç kalmak demek;
- hâlâ soru sormak demektir,
- hâlâ hayret edebilmek,
- hâlâ bir metni okuyup içimizin titremesi demektir.
Gençlik, alışkanlıkların dili değil, hayallerin lehçesidir.
Bir insan ezberle konuştuğu anda yaşlanır.
Ama bir insan ezberi bozduğunda, zihni tazelenir.
Gençlikle Ne Yapacağız?
Toplumlar gençliği yönetmeye değil, anlamaya çalışmalı.
Gençliğe hazır çözümler sunmak yerine, birlikte soru sormalı.
Gençlik projeleri, sadece etkinlik takvimi değil, bir birlikte düşünme alanı olmalı.
Çünkü gençlik, şekil verilecek bir hamur değil; zaten kendi şeklini arayan bir kıvamdadır.
Gençliği eğitmek demek, onu bastırmak değil; onunla birlikte öğrenmeye cesaret etmektir.
Unutulmamalı ki, her genç bir sorudur.
Ve bu soruya cevabımız, kurduğumuz ilişkidir.
Sonuç Yerine: Gençlik, Zamanın En Diri Sorusudur
Gençlik; zamanın içinde gezinirken, geçmişi değil geleceği sırtlanan bir cümledir.
Toplumlar gençliğe ne kadar itibar ederse, o kadar tazelenir.
Tıpkı bir ağacın kökleri yaşlı olsa da, çiçekleri hep genç olduğu gibi…
O hâlde gençlik; sadece bir yaş değil, bir yöneliştir.
Bir kavga değil, bir kavrayıştır.
Ve bir kere uyanmış bir zihin, bir daha asla eskisi gibi uyuyamaz.
Gençlik, hayatın yeniden başladığı yerdir.
Ve gençleri anlamak, sadece onların geleceğini değil, hepimizin şimdisini inşa etmektir.
