ABD- Çin “Soğuk Barış”ı ve Türkiye

Tam boy görmek için tıklayın.

Mehmet ÖĞÜTÇÜ

Bu hafta Hong Kong, Shenzhen ve Pekin’de yaptığım üst düzey temaslar, küresel dengelerin sessizce yeniden kurulduğuna dair gerçeği bir kez daha teyit etti. Artık mesele yalnızca ticaret hacmi, konteyner sayısı ya da üretim maliyetleri değil. Finansal mimari, kritik mineraller, yüksek teknoloji, tedarik zinciri güvenliği ve stratejik diplomasi iç içe ilerliyor.

Çin, “dünyanın ucuz üretim üssü” rolünden çıkalı çok oldu; şimdi yeni yüzyılın ekonomik ve jeopolitik tasarımını yazmaya aday.

Hong Kong’ta dış ilişkilerden sorumlu yönetim kurulu üyesi olarak destek verdiğim Çin–Körfez Enerji ve Emtia Ticaret Borsası, Shenzhen’de 100 trilyon renminbiyi (yaklaşık 14 trilyon dolar) aşan işlem hacmi yaratan modelin Körfez sermayesiyle ölçeklenmiş versiyonu. Kritik minerallerden karbon piyasalarına, LNG ticaretinden yeşil finansman araçlarına uzanan devasa bir ekosistem inşa ediliyor.

Bu sadece bir piyasa değil; yeni küresel güç mimarisinin ticari altyapısı. Çin zaten dünyanın en büyük petrol, doğal gaz, metal ve petrokimya alıcısı. Şimdi alıcı olmanın yanısıra finansal ve kurumsal mimariyi de kuran tarafa geçiyor. Alımlara ödediği parayı kendi ekonomisine geri getiriyor.

Yumuşama Değil, “Soğuk Barış”

APEC ve G20’de verilen sıcak görüntüler, el sıkışmalar, “işbirliği” mesajları bir yakınlaşma izlenimi yarattı. Ancak özde hiçbir şey değişmiş değil. ABD ile Çin arasındaki mücadele, son yarım yüzyılın en sert stratejik hesaplaşması. Sıcak savaş yok, fakat açıkça tanımlanmış bir “soğuk barış” dönemi var. Görünürde diplomasi; perde arkasında teknoloji, tedarik ve finans üzerinden sürdürülen bir güç satrancı.

Washington’un 2017’den bu yana uyguladığı tarifeler ve lisans kısıtlamaları, Trump döneminde başlamıştı. Biden bunları geri almak yerine genişletti. Şimdi yeniden sertleşen Trump yönetimiyle yeni bir fazdayız. 2024–2025’te ABD:

* 100’den fazla Çinli teknoloji şirketine ihracat yasağı

* yüzde 25–yüzde 245 arasında değişen ek gümrük tarifeleri

* Elektrikli araç ve batarya teknolojisine karşı özel engeller

* Çip ve yarı iletken üreticilerine lisans blokajları

uyguluyor.

Fakat bu kez tablo farklı. Çin savunmada değil. İlk kez sert ve hesaplı bir karşı hamle devrede.

Yeni Silah: Kritik Minerallerin Tekeli

Enerji dönüşümü, savunma sistemleri, uzay teknolojisi, yapay zekâ altyapısı, elektrikli araçlar ve çip üretimi… Hepsi kritik mineral zincirine dayanıyor. Ve bu zincirin kilidi neredeyse tamamen Çin’in elinde.

* Lityum rafinasyonunun yüzde 65’i

* Grafit işlemenin yüzde 90’ı

* Kobalt işleme kapasitesinin yüzde 73’ü

* Nadir toprak elementleri üretiminin yüzde 70’i

* Küresel batarya hücre üretiminin yüzde 77’si Çin’de.

Petrolün OPEC’i var; kritik minerallerin yok. Bu güç boşluğunu tek başına Pekin dolduruyor. ABD çip ambargosu uyguluyor; Pekin nadir element ve batarya kimyası ihracatını kısarak cevap veriyor. Washington’ın savunma sanayii bu alanda son derece kırılgan. Pentagon’un stratejik gereksinim duyduğu nadir elementlerin yüzde 80’e yakını ithalatla karşılanıyor. Dolayısıyla “sopa”nın artık kimde olduğu tartışmasız.

2017’de Çin ihracatının yüzde 18’i ABD’ye gidiyordu. Bugün bu oran %10’un altına düştü. Çünkü Çin artık ABD pazarına yaslanmıyor; BRICS genişliyor, ASEAN ve Afrika yükseliyor, Körfez ve Orta Asya ile yeni hatlar açılıyor. Washington’ın “hikâyesinden çıkınca biter” sanılan Çin ekonomisi, yeni pazarlarını çoktan buldu.

Pekin’in yeni doktrini kısa ve net: Konuşurken savaşmaya devam ediyoruz.

Ticaret Devam Ediyor, Güven Çekildi

2023’te ABD–Çin ticaret hacmi 575 milyar dolar. Bu, hâlâ dünyadaki en büyük iki taraflı ticaret akışı. Ancak rakam aşağı yönlü. Daha kritik olan ise yatırım davranışı. Karşılıklı doğrudan yatırımlar son sekiz yılda dramatik şekilde çöktü:

* ABD’nin Çin’deki doğrudan yatırımları 2016’da 15 milyar doların üzerindeydi; 2024’te 3–4 milyar dolar

* Çin’in ABD’ye yatırımı aynı yıl 48 milyar dolardı, bugün 2 milyar doların altında

Ticaret sürüyor, fakat güven yok. “Soğuk barış” tam olarak bu.

Teknoloji: Savaşın Cephe Hattı

ABD, Çin’in yapay zekâ, kuantum işlemciler, hipersonik füze teknolojileri, 5G altyapısı ve elektrikli araç pazarındaki yükselişini kesmek istiyor. Ancak tablo tek yönlü değil:

* Dünyadaki patent başvurularının yüzde 46’sı Çin’den

* Huawei, 5G altyapısında dünya lideri

* Çin’in yıllık AR-GE harcaması 350 milyar dolar, AB toplamını yakaladı

* Her yıl 1,4 milyon mühendis mezun ediyor

ABD hâlâ çip tasarımı ve yüksek işlemcilerde üstün. Ama Çin tedarik zincirinin tamamını elinde tutuyor: ham madde, rafine, üretim, montaj, pazar.

Bu nedenle yaptırımlar Pekin’i köşeye sıkıştırmıyor; tersine yerli teknoloji üretimini hızlandırıyor.

Türkiye Bu Denklemin Neresinde?

Türkiye bu küresel satrançta köşede izleyen değil; coğrafyanın getirdiği zorunlulukla tam kavşakta duran ülke. 2024 rakamları tabloyu net gösteriyor:

* Türkiye–ABD ticaret hacmi 32 milyar dolar

* Türkiye–Çin ticaret hacmi 44 milyar dolar

* Çin’den ithalat 40 milyar dolar, ihracat 4 milyar dolar

* ABD’nin Türkiye’deki doğrudan yatırımı 13 milyar dolar

* Çin yatırımları 2 milyar dolar seviyesinde, artış eğiliminde

Bu görünürde dengesiz bir tablo. Fakat doğru stratejiyle Türkiye lehine çevrilebilir. Çünkü Türkiye:

* Kuşak-Yol Projesi’nin zorunlu geçiş güzergâhı

* Avrupa tedarik zincirinin alternatif üretim üssü

* NATO’nun Avrasya sigortası

* Körfez fonlarının yatırım kapısı

* Doğu Akdeniz enerji ve LNG koridorunun merkez aktörü

ABD, Çin’e bağımlılığı kırmak zorunda. Çin, Batı pazarlarına erişim için güvenilir lojistik hat arıyor. Körfez, enerji dışı çeşitlenme ve sanayi yatırımı peşinde. Üçünün kesiştiği yer: Türkiye.

Türkiye’nin Stratejik Kozu: Kritik Mineraller

Türkiye yalnızca köprü değil, kaynak ülkesi. Bugünün petrolü olan kritik minerallerin önemli kısmı Türkiye’de:

* Bor rezervlerinin yüzde 70’i

* Nadir toprak elementlerinde kayda değer potansiyel

* Grafit, nikel, magnezyum, lityum, manganez alanlarında yeni keşifler

* Yerli batarya üretim ekosisteminin kurulması

Asıl mesele madeni çıkarmak değil; kimyaya ve hücre üretimine dönüştürmek. Değer zincirine giren kazanacak.

Türkiye bu alanda akılcı bir strateji izlerse, “bizden misin yoksa bize karşı mı?” baskısının dışında, herkesin ihtiyaç duyduğu güvenli ortak olabilir. Oyuna katılan değil, masayı kuran taraf.

Soğuk Barış, Kalıcı Rekabet

Trump ile Şi masada el sıkışabilir. Diplomasi yumuşayabilir. Ancak büyük tablo değişmeyecek. Bu artık geçici bir ticaret anlaşmazlığı değil. Tedarik zinciri egemenliği, teknolojik üstünlük ve kritik mineraller çağı.

Petrol 20. yüzyılı kazandırdı. Kritik mineraller 21. yüzyılı kazandıracak.

Çin şimdilik bir adım önde. ABD yetişmeye çalışıyor. Türkiye ise doğru oynarsa sonuçta kaybeden değil, kazananlar masasında yer alabilir.

Kaynak, teknoloji, jeopolitik konum ve akıl birleştiğinde değer yaratılır. Ve Türkiye isterse, “Soğuk Barış” çağının yalnızca tanığı değil, kural koyucularından biri olur.

——————————————

Kaynak:

ABD- Çin “Soğuk Barış”ı ve Türkiye

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen