Prof.Dr. Mehmet Akif OKUR[i]
Son ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesi, uzun süredir üzerinde çalıştığım “deglobalization/küresizleşme”nin devlet politikasına dönüşümünü resmen ilan ediyor. “Bağımsızlık, egemenlik ve milli çıkar” vurgulanırken “küreselcilik, (sözde) serbest ticaret” eleştiriliyor.
“…Her şeyden önce; hükümetinin, vatandaşlarının Tanrı tarafından bahşedilmiş doğal haklarını güvence altına aldığı ve onların refahı ile çıkarlarını öncelediği; bağımsız, egemen bir cumhuriyet olan Amerika Birleşik Devletleri’nin bekasını ve güvenliğini istiyoruz. Bu ülkeyi, halkını, topraklarını, ekonomisini ve yaşam tarzını; askeri saldırılardan ve ister casusluk, yağmacı ticaret uygulamaları, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı, yıkıcı propaganda ve nüfuz operasyonları, kültürel yıkıcılık, isterse de ulusumuza yönelik başka herhangi bir tehdit biçiminde olsun, her türlü düşmanca yabancı etkiden korumak istiyoruz.”
“Seçkinlerimiz; Amerikan halkının, ulusal çıkarlarla hiçbir bağlantı kuramadığı küresel yükleri sonsuza dek sırtlanma konusundaki istekliliğini vahim bir şekilde yanlış hesapladı. Aynı anda hem devasa bir refah-düzenleyici-idari devleti, hem de devasa bir askeri, diplomatik, istihbarat ve dış yardım kompleksini finanse etme konusundaki Amerikan kapasitesini gözlerinde fazla büyüttüler. Amerikan ekonomik ve askeri üstünlüğünün dayandığı orta sınıfın ve sanayi tabanının içini boşaltan küreselciliğe ve sözde ‘serbest ticarete’ son derece hatalı ve yıkıcı bahisler oynadılar. Müttefiklerin ve ortakların, savunma maliyetlerini Amerikan halkının üzerine yıkmasına ve bazen de bizi, kendi çıkarları için merkezi ama bizimkiler için tali veya ilgisiz olan çatışma ve tartışmaların içine çekmelerine izin verdiler. Ve Amerikan politikasını; bazıları alenen Amerikan karşıtlığıyla, birçoğu ise ulus devlet egemenliğini açıkça ortadan kaldırmayı amaçlayan bir ulusaşırıcılıkla (transnasyonalizm) güdülenen bir uluslararası kurumlar ağına zincirlediler. Özetle, seçkinlerimiz sadece temelde arzulanmayan ve imkânsız bir hedefin peşinden gitmekle kalmadılar; bunu yaparken, söz konusu hedefe ulaşmak için gerekli olan yegâne aracın, yani gücünün, zenginliğinin ve saygınlığının üzerine inşa edildiği ulusumuzun karakterinin de altını oydular.”
“Müttefiklerimizi, Avrupa’nın özgürlüğünü ve güvenliğini muhafaza etme konusunda desteklemek; aynı zamanda Avrupa’nın medeniyet özgüvenini ve Batı kimliğini yeniden tesis etmek istiyoruz.”
Yıllardır işaret etmeye çalıştığımız gibi: “Küresizleşerek dünyalara ayrılan yeryüzünde tarihî kırılma sürecini adımlıyoruz…“
***
Cem GÜRDENİZ
(E. Tümamiral)
ABD’nin 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi 2025 Kasım ayında yayınlandı. Tek kelimeyle jeopolitik devrim derecesinde değişikliklere sahip bu belge kâğıt üzerinde 180 derecelik bir dönüş vaat ediyor. Dokümanın özü:
1.ABD küresel liderliğini artık maliyetsiz taşımayacak.
2. ABD enerjisini Çin’le uzun ekonomik-teknolojik rekabete saklayacak.
3. Avrupa ve Orta Doğu’yu bölgesel sorumluluğa zorlayacak.
4. Kendi sınırlarını ve üretimini koruyacak.
5. Küresel hegemonyadan ulus-devlet merkezli, iç sınırları ve ekonomiyi önceleyen bir modele geçiş yapacak.
Bu, Soğuk Savaş sonrası liberal misyonerliğin resmî terk edilişi gibi görünüyor. Ancak bu rotanın gerçekten uygulanabilmesi, Trump’ın 2028’e kadar iktidarda kalmasına bağlı olduğu kadar; Siyonist lobilerin, Neocon çevrelerinin, finans kapitalin ve askeri-sanayi kompleksinin bu dönüşe izin vermesine bağlı.
ABD’nin 80 yıllık Rimland, deniz hâkimiyeti ve çevreleme alışkanlıklarından bir anda vazgeçmesi kolay değil. Bu nedenle belgeyi bir strateji olduğu kadar, seçim öncesi MAGA tabanına verilen bir vaatler manzumesi olarak da görmek gerekir.
Evet, doktrin barış ve yeni bir küresel denge için umut verici ve ABD yük paylaşımını müttefiklere devretmek istiyor; Batı Yarımküresi’nde sertleştirilmiş Monroe çizgisi, Avrupa’da “kendi güvenliğini kendin sağla”, Orta Doğu’da “sonsuz savaşlar bitti”, Afrika’da “yardım değil yatırım” yaklaşımı benimseniyor.
Trump 2024 seçimleri öncesinde de savaşları sona erdirceğini ABD’yi içine kapayarak ekonomisini geliştireceğini vadetmişti, fakat sahada ABD’nin reflekslerini değiştiremediğini gördük. Trump’ın İran’a ateş gücü kullanması, Venezuela ve Gazze üzerinde baskıyı sürdürmesi, Washington’ın gerektiğinde yine güç projeksiyonu kapasitesini işletmeye hazır olduğunu gösteriyor.
Yani yeni belge barışçı, ama uygulamanın garantisi yok.
Diğer bir değişle bu geri çekilme kalıcı mı, yoksa sadece “nefes alma ve zaman kazanma” manevrası mı? ABD’nin jeopolitik hafızası ve deniz gücü doktrini buna kolay izin vermez.
Sonuç: 2025 NSS akılcı, iyi yazılmış ve gerçekçilik dozu yüksek bir vizyon. Ama uygulanabilirliği Amerikan iç dengelerine ve Trump’ın sürdürülebilirliğine bağlı. ABD’nin gerçekten kenara çekilip çekilmeyeceğini, Kenar Kuşak kuşatmasını bırakıp bırakmayacağını yine sahadaki güç kullanımı belirleyecek. Bu nedenle belge bir niyet beyanıdır, garanti değil.
[i] Yıldız Teknik Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi
