Akciğer Kanseri, Farkında mıyız?

Sigara içenlerin hayatları boyunca belki de duymaktan en fazla korktukları söz bu olsa gerektir: “Akciğerimde Kanser Mi Var?”

Mümkün!

Küresel ölçekte her yıl yaklaşık 2.2 milyon kişide akciğer kanseri gelişiyor. Akciğer kanseri dünyada da ülkemizde de erkeklerde en sık görülen kanser türü, kadınlarda da meme kanseri sonrası ikinci sıraya ulaştı. Dünyada her yıl, tüm kanserler dikkate alındığında yaklaşık 20 milyon kanser hastası ortaya çıktığını düşünürsek, akciğer kanseri neredeyse bu sayının %10’undan fazla.

Hasta ve hastalık kayıtları iyi tutulan gelişmiş ülkelerde (ABD, Kanada, AB ülkeleri, İngiltere, İsviçre, Japonya, Güney Kore, Avustralya, Singapur ve Yeni Zelanda) 20 yaş üstü nüfus yaklaşık 880 milyon kişi (UN World Population Prospects 2024 (WPP 2024). Bu popülasyonda yıllık yeni vaka sayısı 811 bin civarında (IARC GLOBOCAN 2022, v1.1). Ülkemizde 20 yaş üstü kişi sayısı yaklaşık 73 milyon kişi (nufusu.com). Yıllık akciğer kanseri vaka sayısı resmi kayıtlarda 41 bin kişi olarak görünüyor. Ama gelişmiş ülkelere göre projeksiyon yapınca bu sayının 20 yaş ve üzeri nüfusta 67 bin civarında olması gerekiyor. Bu rakam hem sanayileşmenin daha zayıf olması hem de her hastanın tanısının doğrulanamamış olması nedeniyle biraz değişebilir.

Akciğer kanseri ortaya çıkış ve gelişim itibariyle kompleks bir hastalıktır. Bir insanda ortaya çıkması için iki gereklilik yerine gelmiş olmalıdır:

  1. İnsanın genetik taşınma olarak kanser yapıcı hücrelere (onkogen) dönüşmeye eğilimli hücrelere (protoonkogen) sahip olması.
  2. Çevresel/dış ortam kaynaklı kanserojen maddelerle nefes yoluyla temas.

Yani, öncelikle genetik yapıda, dış ortamdaki çeşitli kanser yapma– kanser başlatma yeteneğine sahip maddelerle temas ettiğinde mutasyon/değişime uğrayacak hücreler taşıyor olmak gerekir. Sonra da çevresel ortamda, mesleksel ortamda, kısacası yaşanılan ortamda kanser yapıcı (kanserojen) maddelerle temas etmek gerekir. Bu maddeler, konu ettiğimiz hücreler ile temas ettiklerinde onların üzerinde mutasyon yaparak, onları değiştirip, farklılaştırırlar, onlar da atipik hücreler haline dönüşürler, yapıları ve bölünme/çoğalma hızları değişir, nihayet ortaya çıkarak çoğalan atipik, normalden farklı hücreler kansere kaynaklık oluşturabilirler.

Bu uzun soluklu, yaklaşık yirmi yıl sürebilen seyre “gen – çevre etkileşimi” diyoruz. Bir diğer ifadeyle kanser olabilmek için hem genetik yapınız uygun olmalı hem de dışardaki kanser yapıcı etkenlerle temasınız olmalı.

Tabii genetiğiniz değiştiremezsiniz, alınabilecek tek önlem şu: Kanserojen maddelerden uzak durmak; örneğin sigaradan. Ama mutlaka sigaradan. Bazı kişiler, babam 70 sene içti, 90 yaşında öldü diyorlar. Doğru, yukarıda anlattığım gen – çevre etkileşimi sigara içenlerin %15’inde akciğer kanseri gelişmesine yol açar. Ama %15 büyük rakam değil mi?

İş yerlerinde de kanserojen madde teması olası ise iş güvenliği önlemlerine çok dikkat etmek gerekir. Çünkü iş yerlerinde kanserojen teması akciğer kanserinin ikinci önemli nedenidir. Kanserojen maddeleri güç sıralamasına göre Dünya Sağlık Örgütü-International Agency for Reserach on Cancer (https://www.iarc.who.int/cancer-type/lung-cancer/) sayfasından görebilirisiniz.

Yaşanılan kentin hava kirliliği de akciğer kanseri için çok dikkate alınması gereken bir diğer husus. Havada esas kirliliğe yol açan ve akciğerlerimizin uç noktalarına kadar girebilen partiküller yaklaşık 2.5 mikron büyüklüğündedir (PM2.5). Bu partiküller içinde asbest lifleri tespit edilmiştir. Dahası bu partiküller diğer kanserojenleri de taşıyabilirler. Nitekim sigaradan bağımsız akciğer kanseri tüm kanserler içinde yedinci sıraya yükseldi. Başlı başına bir büyük sorun. Merkezi idare ve özellikle belediyelere çok büyük görevler düşüyor. Bize de bilinçli olmak ve talep etmek.

Buraya kadar görebildiğimiz en önemli özellik şu: En sık görülen kanser olan akciğer kanseri, aslında nedensellik ilişkisi ortadan kaldırılabilse çok büyük oranda önemini kaybedecek. Yani büyük ölçüde önlenebilirbir kanser.

Teşhis ve tedaviye gelince.

Artık her şey çok farklı. Teşhis hızlı, kolay ve detaylı. Tedavide de yapılacak çok çok iş var. Artık akciğer kanserinde birçok hastada radikal tedavi mümkün. Cerrahi yeni uygulamalar, artan radyoterapi seçenekleri, yan etkileri kontrol edilmiş kemoterapi, hedefe yönelik tedavi ilaçları (akıllı ilaçlar) ve immünoterapi. Dahası yeni lokal tedavi seçenekleri ve ömrü uzatan destek tedaviler.

Türkiye’de halen bilinen her türlü tedavi seçeneği ve uygulaması var.  Tedavilerin yan etkilerini önleyen, azaltan tedavi seçenekleri de var.

Akciğer kanserinde hasta ve yakınları için anahtar kelimeler şöyle: Hekiminize ve hastanenize inanın, güvenin, tedavi için heyecanlanın. Ve daha önemlisi “sabır”. Teşhis ve tedavi uygulamalarına sabır.

Yazar
Muzaffer METİNTAŞ

Muzaffer Metintaş, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde göğüs hastalıkları profesörüdür. Akademik çalışma alanı akciğer kanseri, mezotelyoma ve plevra hastalıklarıdır. Bilim felsefesi, medeniyet araştırmaları ve ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen