Atatürk Muârızlığı Hakkında Kısa Bir Mülâhaza

Bütün devrimler sıkıntılıdır. Aşırılıklar, bocalamalar, gel-gitler devrimlerin tabiatıdır. Hiçbir köklü değişim-dönüşüm yoktur ki, masa başında plánlanmış olsun ve daha sonra geriye dönüp bakıldığında “keşke böyle yapılmasaydı” denilebilecek hiç bir hatâya meydan verilmesin. Hele ki, gerek fikrî anlamda ve gerekse yapılması gerekenleri icrâ edecek kadrolar konusunda bir sığlık/çoraklık sözkonusu ise, bu durumda bâzı şeyleri deneme yanılma yoluyla yapmak, doğru yolu bu şekilde bulmak, yani kervanı yolda düzmek kaçınılmaz olur. Yaygın deyimle, bu tür köklü değişim-dönüşüm hareketleri, hareket hâlindeki bir aracın motorunu -aracı durdurmadan- tâmir etmeye benzer, zor ve sıkıntılıdır.

Burada, asıl dikkat edilmesi gereken husus, varılmak istenen hedef ve takip edilen yol-yöntemlerin akli, meşru, ahlaki ve insani olmasıdır.

1.Mahmud’dan başlayarak, devleti/milleti yeniden eski gücüne kavuşturma amacıyla yapılan, yapılmak istendiği hálde yapılamayan hususları değerlendirirken, meseleye bu zâviyeden bakılması; yapılanları/yapılamayanları değerlendirirken, yargılamaktan ziyâde anlamaya ve tahlil edilmeye çalışılması, zannımca daha doğru olur.

Gâzi Paşa, kendisinden önceki “yenilikçilerden” farklı olarak, birkaç yüzyıl öncesinden itibâren, târihin seyrinde bir paradigma değişikliği olduğunu, medeniyetimizin toparlanabilmesi ve yeniden cihanşumûl bir nitelik kazanabilmesi için, bu paradigma değişiminin mâhiyetini anlamak, analiz etmek ve bu doğrultuda çözümler üretmek gerektiğini kavramıştı. Tâlihsizliği, bu entelektüel çabayı ifâ edecek canlı ve üretken bir bilim-kültür ortamının ve entelektüel kadronun -en azından sayı ve nitelik itibâriyle, yeterli ölçüde- bulunmaması idi. Bu sebeple, çoğu şeyi bizzat düşünmek ve yapmak zorunda kaldı. Bu durumda, yapılan onca doğru şey arasında, sonradan “keşke yapılmasaydı, keşke şöyle yapılsaydı” denilebilecek uygulamaların da yapılması tabiidir, hatta kaçınılmazdır. Ulus-devlet, laiklik, sanayileşme, demokratikleşme, şehirleşme, hukukun üstünlüğü, refah gibi kavramların/müesseselerin önemi, ne olduğu ve aralarındaki girift ilişkiler günümüzde dahi -okumuşlarımız tarafından- yeterince anlaşılabilmiş ve tartışılabilmiş değildir. Bu sebeple, sevenlerinin ve muarızlarının, mütemadiyen işlerine gelen hususları öne çıkarmaları, aksi yöndeki hususları görmezden gelmeleri, -en hafif tabirle- bilim zihniyetini inşa etme konusunda hâlâ ne kadar acınacak bir durumda olduğumuzu gösterir.

Büyük Gâzi’nin muarızlarının -sistemli bir düşünme mahsulü olmayan- hezeyanlarını ciddiye alıp, tartışmak zaman kaybı olur. Aynı şekilde, bu büyük insanın yapmaya çalıştıklarını, yaptığı doğru-yanlış işleri tarafsız ve bilimsel ahlák çerçevesinde analiz etmek ve tartışmak yerine, bir zamanlar devlet gücünü de arkasına alarak -romantik bir tavırla- yaptıkları ya da yapmaya çalıştıkları “sahte Atatürkçülük”, “keşke Yunan kazansaydı” diyen meczuplardan daha fazla zarar vermiştir, Atatürk’e de ülkeye de…

Târih, geçmişin olaylarını ve kişiliklerini yargılamak yerine anlamaya çalıştığımızda, muazzam bir mürebbiyedir. Bu sebeple, bir yandan geçmişi ilmî metotlarla değerlendirirken, bir yandan da bugünü ve geleceği anlamaya ve analiz etmeye çalışmak, medeniyetimizde bir kaç yüzyıldan buyana nelerin eksik/yanlış gittiğini tartışmak, bu hususları her türlü önyargıdan uzak bir şekilde tartışmak, yapmamız gereken en önemli şeylerden birisidir. Ulus-devletin ne olduğunu, neden önemli olduğunu, bütün gelişmiş ülkelerin ulus-devlet şeklinde yapılanmalarına karşın, otoriter yönetimlerin sultası altında inim inim inleyen -önemli bir kısmı da Müslümanların yaşadığı- ülkelerin bölünmüş/parçalanmış toplum-devlet yapılarına sahip olmaları arasındaki ilişkiyi tartışabiliyor muyuz? Etnik/inanç/kültür gruplarının kendilerini ifâde etme ve geliştirme haklarını korurken, aynı zamanda millî kimliğin nasıl inşâ edilebileceği konusunda uygulanabilir çözüm önerilerimiz var mı? Lâiklik, modernleşme vb. konulardaki zihin karışıklığımızı giderebildik mi? Meselâ, şu fâiz konusuna bir çözüm üretebildik mi? Kapitalist anlayışı yerden yere vurmak kolay. İyi ama, gelir grupları arasında haksız servet transferine yol açmadan, servet sâhiplerini tembelliğe sevketmeden, “sermâye birikiminin nasıl sağlanacağı, yatırım-istihdam-üretim-refah döngüsünün nasıl kurulacağı” gibi temel konulara çözüm üretebildik mi? Güney Amerika’nın altınlarını, onlarca yıl boyunca Avrupa’ya taşıyan İspanya ve Portekiz, ilk sömürgeci ülkeler olmalarına rağmen, iktisat zihniyetinde gerekli dönüşümü yapamadıklarından, hızla fakirleşir ve ikinci sınıf devletler hâline gelirken, Hristiyanlığın Protestan yorumunu benimseyen Kuzey-Batı Avrupalı toplumlar, din ve kazanma hırsı/yöntemi arasında aklî ve sürdürülebilir bir yorum geliştirerek, hızla zenginleştiler, bilim-teknoloji-ekonomi alanları başta olmak üzere, hayâtın hemen her alanında Batılı ve Doğulu diğer toplumları fersah fersah geride bıraktılar. Bu dönüşüme ayak uydurabilen diğer -Katolik- Batılı toplumlar da (Örn. Fransa, Almanya vs.), zaman içerisinde gelişmelerini tamamladılar. Biz, hâlâ, emek ve toprağa dayalı bir ekonomik sisteme göre yapılmış Gazali döneminden kalma iktisat anlayışı ile günümüz dünyasını izah edebilir miyiz? Okumuşlarımızın -Sabri Ülgener ve Mehmet Genç gibi hocalarımızı müstesnâ tutarsak- bu tür konularda dişe dokunur (yaraya merhem olacak, medeniyetimizin sorunları bağlamında ufuk açıcı nitelikte) çalışmaları mevcut mu?

Temelsiz/romantik Atatürkperestliğin ve kin/intikam duygularından beslenen Atatürk düşmanlığının ülkeyi ne hâle getirdiğini görüyoruz. Sorumluluk sâhibi Türk Münevverinin yapması gereken, bu iki grubun arasına karışmak yerine, geleceği inşâ sorumluluğu ile hareket etmesi, medeniyetimizin aslî sorunlarını anlama ve -medeniyetimizin ana ilkelerine bağlı kalmakla birlikte, bütün insanlığın mevcut ve muhtemel beklenti ve sorunlarına cevap verebilecek nitelikte- çözümler üretme çabasına girişmesidir.

Yazar
Mustafa TEZEL

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü'nden mezun olan Mustafa TEZEL, yüksek lisansını Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Bölümünde yapmıştır. Çalışma hayatına bir kamu bankasında müfettiş yard... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen