Bâzı Yeni İlâhiyâtçılar

Günümüzde, mârifet yaptıklarını, yepyeni şeyler söylediklerini zanneden zamâne ilâhiyatçılarından bâzıları; neleri devirdiklerinin, insanları yanlışlara nasıl sürüklediklerinin, halkın yaşamakta olduğu,  gerekleri,  şöyle böyle de olsa, yerine getirilmeye çalışılan tatbîkteki islâma nasıl zarar verdiklerinin farkında bile değiller. (“tatbîkteki islâm” diyoruz; çünkü, namazı öğrenen ve kılmağa başlayan bir Türk, namâzın farzlarıyla birlikte, sünnetlerini de kılar. Bu modernleri dinleyen, çok geçmeden sünnetler konusunda ihmâlkâr olmağa başlar.)

         Bu “modern” çığırı açan, “Allah’la aldatmak” diye ortalığı velveleye veren, Arapçadaki bicer harfi (preposition)nin işlevlerini tam olarak bilmediği için (K.K. İnfitâr {82} Sûresi, 6)

“Yâ eyyuhel insânu, mâ garreke biRabbikel Kerîm”

 “Ey İnsân! Kerem Sâhibi Rabbin hakkında seni aldatan nedir?”  âyetini,

“Ey İnsân, seni Allah’la aldatan nedir?” diye, kafasındaki din istismarı kavramının gölgesinde YANLIŞ olarak anlamış, “Allah’la aldatmak” diye bir deyimi ortaya atmış, yeri göğü inletmişti; hâlâ bu deyimi kullananlar vardır.

***

Kısaca belirtelim:

Bi  cer harfinin (bu preposizyon’un adını bile hâlâ, farsça terkiple, düşünmeden, “harf-i cer” diye söyleyenler vardır ki, kafa karışıklığına sebep olur) bâzı işlevleri şunlardır:

1.âlet, vesîle olarak: ketebtu bi’lkalemi = Kalemle yazdım. O çok bilmiş, bu ilk manâda takılıp kalmış.

2.karşılık, bedel olarak: el Kalemu bi sittîn lira = Kalem, altmış lira.

3.sebep: le’anehum Allahu bikufrihim = Kâfirlikleri sebebiyle Allah onları lânetledi (Bakara (2) Sûresi, 88).

4.yer zarfı:tubi’a bilKahire = Kahirede basıldı (kitap).

5.zaman zarfı: eddeynu hemmun billeyl ve zullun binnehâr = borç, geceleyin gam, gündüzünzelilliktir.

6.hâl, durum zarfı: Ve minennâsi men yucâdilu fillâhi bigayri ‘ilmin = Allah hakkında bilgisi olmadığı hâlde tartışan insanlar vardır. (Hacc (2) Sûresi, 3. âyet)

7.Fiili mef’ûle (nesneye)  bağlamak için: Elem tere keyfe fe’ale Rabbuke  bi ashâbil fîl = Görmedin mi, Rabbin fil sâhiplerini nasıl yaptı (Fil (105) Sûresi, 1. Âyet).

***

Böyle, “Allahla aldatmak” (Allah’ı, İslâmı, dindarlığı kullanarak insanları aldatmak) diye ortalığı velveleye veren kişinin, temeldeki, Arapçadaki bilgi durumunu ortaya koyduktan sonra, parayla namaz kıldırmak diye bir deyimi kullanarak, câmi görevlilerinin, hocaların saygınlığını kökünden kazımaktaki mârifetine bakalım:

Evet, aslolan, vakit girdiğinde, namazı kıldırmak için, iyi yetişmiş bir Müslümanın, cemâate imam olarak namâzı kıldırmasıdır. Ancak, her müslüman, Kur’ân-ı Kerîmi, harflerini mahreçlerinden çıkararak, tecvidle mükemmel bir şekilde okuyabilecek şekilde yetiştiriliyor mu? bu işi yapabilecekler, -çoğu- Kur’ân-ı Kerîmi ezberleyerek, onu tecvîdle, düzgün, iyi bir şekilde okumak üzere yetiştirilmişler, zamanla, bu iş bir meslek hâline gelmiş; yüzlerce yıl böyle yapılmış. Osmanlı Devleti’nde, elçiliklerde, sefâret imâmı görevlendirilmiş. Birine yetişmek nasîp oldu: Rahmetli Profesör Necati Lugal, sefâret imamı imiş. Rahmetli, Ankara Üniversitesi’nde Klasik Metinler hocası idi, biz bazı asistanlara ve istekli öğretmenlere Mevlâna’nın Mesnevî’sinden, Şeyh Sâdî’nin Bostan’ından   farsça olarak parçalar okuttu, klasik tıbbımızda ahlât-ı erbaa’nın ne olduğunu bu vesîleyle öğrenmiş olduk, çok bilgili idi. Yâni, Osmanlı’nın bir imamı, Cumhuriyet devrinde, makamının hakkını vererek profesörlük yapıyordu. Kısaca; câmi görevlileri, hocalar, târîhî bir gelişin günümüzde devâmını temsil ediyorlar. Onların itibârını, saygınlığını zedelemek, yerli gâvurların çok hoşuna gider, onların ekmeğine yağ sürer. Câmi hocalarına şu veya bu bahâne ile saldırmak, onları yıpratmağa çalışmak, bin yıllık medeniyetimizi, kültürümüzü, bu oluşumun göze görünen temsilcilerini değersiz göstermek, bin yıllık birikimimizi yok saymak, zaman zaman öğündüğümüz tarihimizi çöpe atmaktır. İmam-Hatip Liselerinin, İlâhiyat Fakültelerinin kuruluşları çok yenidir, toplumu İslâm konusunda yetiştirmek görevini, yüzyıllar boyunca, o, tenkîd edilen görevliler yapmışlardır.

***

Câmi görevlilerinin Kur’ân-ı Kerîmi ezberlemekle kalmayıp okuduklarının anlamını da bilmeleri gerektiğine gelince: bu modern ilâhiyatçılar, câmi görevlilerinin daha iyi yetiştirilmeleri, sözgelimi, Arapçayı öğrenmeleri, onlara bu konuda yardımcı olunması, imkân tanınması yolunda bir teklifleri, gayretleri, yazıları, konuşmaları OLMUŞ MUDUR?

Ne gezer! ucuz kahramanlık, şovmenlik varken!

***

Câmi görevlilerinin daha iyi yetişmelerini GERÇEKTEN isteyen, öyle tenkîd ederek ucuz kahramanlık, şovmenlik yapmaz; onların daha iyi yetişmeleri için imkânlar düşünür, o yolda çaba sarf eder; iyi niyetli ise. Yok, ucuz kahramanlık yetiyorsa, böyle şovmenliğe devam eder.

***

“Arapça zordur”, câmi görevlilerine bu zor dil nasıl öğretilir? söylemi, BOŞ, zavallıca bir lâftır. “Arapça öğrenmek zordur” BALONU ÇOKTAN PATLATILDI, ama bâzı gafillerin haberi yok. Bu konuda birçok kitap çıktı. Bir misâl olarak analım:

Arapçayı Öğreten Kitap, 238 000 nüsha basıldı, o kitapta, 74 derste, Türkçe olarak, Arapça telâffuzla birlikte, bu dilin kuralları verilmekte, alıştırmalarla, öğrenilen konu pekiştirilmektedir. Her gün bir ders hesabıyla, kitap üç ayda bitirilebilmektedir. Kitabı, alıştırmaları da yaparak bitiren, Arapçada oldukça iyi bir seviyeye gelmektedir.

***

Sonuç olarak: câmi hocalarını eleştirmek, onların toplum gözünde saygınlıklarını törpülemek mi, YOKSA, onların daha iyi yetişmeleri için yol göstermek, onlara yardımcı olmak, onlara imkân sağlanması için çalışmak mı İlâhiyatçı Profesörler için daha uygundur?

Ne dersiniz?

Tarafsız kalmak, ilgilenmemek, “aydınım” diyene yakışır MI?

Modern bâzı ilâhiyatçıların şovmenliğini FARK ETMEMEK, dahası, onların şovlarına KAPILMAK, serbestçe DÜŞÜNEBİLEN kafalara yakışır MI?

Bin yıllık birikimin, görgünün, geleneğin çöpe atılma sonucunu getirecek olan modern şovlara tepki göstermemek, sorumlu kişilerin takınacağı tavır olmasa gerek.

*** *** ***

16 Alparslan 2025

(Yanlış bilmiyorsam, Türkmenistanda, bu, sekizinci ay için bir müddet kullanılmış, sonra hangi sebeple bilinmez, vaz geçilmiş olan Alparslan adı, bana Roma İmparatoru putperest Avgustos’tan daha uygun geliyor.)

Yazar
Mehmet MAKSUDOĞLU

Mehmet Maksudoğlu, Eskişehir’de Kırım kökenli bir âile içinde doğdu. İnkılâp İlkokulunu, Eskişehir  Lisesini ve Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesini bitirdi. İzmir İmam-Hatîp Lisesi’nde Meslek Dersleri Öğretmeni olara... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen