Neşet Ertaş dünyaya gelir, sazı göbeğine koyarlar ve babası Muharrem Ertaş saz çalar yeni doğan bebeğe. O günden itibaren kulağına, gönlüne saz sesi dolar.
Neşet Ertaş’ın genç yaşlarında aşık olduğu kızın vefat ettiğini öğrenir. Adı M ile başlayan bir kızdır, şöyle söyler;
“Bugün bana bir hal oldu,
Yârdan kara haber geldi,
Bir haber bağrımı deldi,
Dediler ki Melon öldü..”
Sonra şehre gider Neşet Ertaş. Bir Leyla bulur, evlenir. Babası istemez Leyla’yı, şunu yazar;
“Temiz ruhlu, saf kalplisin şöhretsin,
Hakkın vardır evlenmeye evladım,
Mevlam sebep olanları kahretsin,
Aslı bozuk alma dedim evladım.
Evvelden tutmadın Neşet sözümü,
Öksüz koydun yavrularım kuzumu,
Alma sözden bilmezlerin kızını,
Son pişmanlık fayda etmez evladım.
Sen Neşet’im diyorsun, o da ben Leyla,
Sebep oldu anası ayırdı böyle,
Bir ben söyleyeyim, bir de sen söyle,
Ata sözü muteberdir evladım.
Tükettin ömrümü, koymadın özümü,
Baba sözü tutmayan döver dizini,
Leyla konserinde takmış pozunu,
O da bize bir namustur evladım.
Dokunsalar nazik tene kir gelir,
Bizden önce ceddimize ar gelir,
Köle olmak şanımıza zor gelir,
Asaletsiz alma dedim evladım.
Küsmedim Neşet’im kahrettim sana,
Baban değil miydim, sormadın bana,
Olan olmuş yavrum, ne deyim sana,
Sen aklını yitirmişsin evladım.”
Sonra içinde “Analar insandır, biz insanoğlu” geçen şiiri söyler Neşet Ertaş babasına cevaben;
“Aşkı kimden aldın, sevgiyi kimden,
Aslı bozuk deme gel şu insana,
Soracak olursan eğer ki benden,
Aslı bozuk deme gel şu insana.
Yazımızı felek yazdı Mevlâdan değil,
Senin dediklerin evlâdan değil,
Her hata suç bende, Leyla’dan değil,
Aslı bozuk deme gel şu insana.
Ulu arıyorsan analar ulu,
Sevmişiz gönülden olmuşuz kulu,
Analar insandır, biz insanoğlu,
Aslı bozuk deme gel şu insana.
Seni beni kim getirdi cihana?
Her oğulu doğurmuştur bir ana,
Senin fikrin başka, dostluk bahane,
Aslı bozuk deme gel şu insana.”
Sonra nice türküler gelmiş içi Leyla dolu;
“Evvelim sen oldun, ahirim sensin.”
“Yazımı kışa çevirdin”
Muharrem Ertaş bozlak ustasıdır. Yetmişli yılların sonuna doğru televizyonda ilk defa bir Avşar Bozlağı okur.
“Çaldığım havaların yüzde doksanı babama aittir” diyor Neşet Ertaş.
Muharrem Ertaş hastalanır, bir kaç gün sonra da vefat eder. Son sözü “sazımın emaneti” olur.
Babasının vefatı sırasında uzaktadır Neşet Ertaş. Hemen gelir gurbetten ve sorar;
“Uzak yoldan geldim hasretin için,
Hani nerde babam Muharrem nerde?
Yaralı bülbülüm ses vermez niçin?
Yüreği yanığım, o kerem nerde?
O garip gönüllüm, dertli bakışlım,
Feleğin elinde sinesi taşlım,
Yüreği yaralı, gözleri yaşlım,
Gönül evi yıkık, viranım nerde?
Fetholurdu feryadını dinleyen,
Feryadı içinde derdin anlayan,
Kuşlar gibi viranede ünleyen,
Ecinnice deli boranım nerde?
Okula gidemedim bu dert benimdi,
Hemi benim derdim, hem babamındı,
Hemi babam hemi öğretmenimdi,
Garibim dersimi verenim nerde?”
Bir ara Boztepe’ye uğramıştım. Boztepe ile Kırşehir’in arası yaklaşık yarım saat. Oraya kadar gitmişken “Beni ustamın, babamın ayak ucuna gömün” diyen Neşet Ertaş ve Muharrem Ertaş’ın mezarına uğramadan olmazdı. Zaman geceye dönmüştü.
Gece gece elinde cep telefonu ışıklarıyla mezarlıkta mezar aradığımızı görenler ne dedi bilmem.
Muharrem Ertaş’a, Neşet Ertaş’a rahmet olsun. Fatihalarla…