Bir Sohbetin Düşündürdüğü

Praglı Katolik bir arkadaşımla sohbet ediyoruz. Bana İslam’da kadına fazla değer verilmediğini, Meryem Ana’dan ötürü kendi inançlarının kadına daha fazla değer verdiğini söylüyor. Ben de Ortaçağ’da Avrupa’da kadınlara dini saiklerle büyük işkenceler yapıldığını, Avrupa’da yirmiye yakın işkence müzesi olduğunu, gezdiğim müzelerde kadınlara işkence için geliştirilmiş özel aletler gördüğümü söyledim. 
Bu mevzuda çok ülke sınıfta kalıyor. Humanium’un raporlarında da üzüntü verici şeylerden bahsediliyor. Ukrayna’da bir dram yaşanıyor. Orta ve Doğu Avrupa’dan çocuk yaşta alınıp Batı’da çalıştırılan kızlar var, önemli bir kısmı erken yaşta vefat ediyormuş. İbn Fadlan 10. Yüzyıl’da yazdığı seyahatnamesinde ölen bir Rus’un cariyelerinden birinin seçilip içki içirildikten sonra tecavüz edilip öldürülmesi adetinden bahsediyordu. II. Dünya Savaşı’ndan sonra başta Rus askerleri, sonra Amerikalı ve Fransızlar Alman topraklarında 1 milyon civarında kadına tecavüz etti. 240 bin kişi bu nedenle öldü. Bir Hristiyan bunu inancı gereği yapmaz. Ya Stalin döneminde 20 milyona yakın insanın katledilmesi… Komünist bir idarenin de bunu yapması beklenmezdi. Ama realite buydu 20. Yüzyıl’da…
İslam kadınlara verdiği değer yönüyle tarihte bir kırılmaya yol açtı. İslam peygamberi “kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür” demekteydi. İnsanları mevude toplumundan aydınlığa çıkardı. Köleliği tedrici olarak bitirmeye yöneldi. İslam’ı bilmiyoruz, Batı kültürünü de bilmiyoruz. Ciddi bir bilgi sorunu var. Kültürü bütünüyle kavrayamadığımız, kıyasları düzgün yapamadığımız için sıkıntı yaşıyoruz. Geçen Vav TV’de izliyorum. Türkiye’nin en mühim hocalarından biri Birleşik Devletler’in doğru dürüst bir kültürü olmadığını söylüyor. En derinlikli olarak John Steinbeck var o kadar, başka bir şeyleri yok diyor. Bir başka hoca New York’taki gökdelenlerden kültürsüzlük olarak bahsediyor. Belki bu yüzden Woolworth Building, Rockefeller Center, Chrysler Building’in sanatını veya felsefesini etüt etmeye ihtiyaç duymuyoruz. Gökdelenleri en fazla eleştiren biziz. Sonuçta Avrupa’da en fazla gökdeleni yapan da biziz. Ama en çirkinleri İstanbul’da… 
Birkaç yıl önce Polonya’nın Ankara’daki kültür müşaviri ile tanışmıştık. Kendisi Türkiye üzerine doktora yapmış biriydi. Kendisinden önce görev yapanlar da Türkolog imiş. Bizde böyle bir şey pek görmedim. Berlin’de dört yıl resmi görevde bulunmuş bir diyanet görevlisi yurtdışında tekrar görev almak için sınava giriyor. “Almanların en büyük edebiyatçılarından kimleri sayabilirsiniz? Berlin’de hangi müzeler var?” sorularına cevap veremiyor. Bu diyanet görevlisi yurtdışında görev yapmamalı. En azından, Goethe’nin İslam’la olan yakınlığını ve kendi türü içinde Batı dünyasının en eski müzelerinden olan, 1904’te kurulmuş İslam Eserleri Müzesi’ni bilmeliydi. Dünyayla ancak böyle iletişim kurulabilir çünkü.
Bugün bilgi veya görgüye yönelik bir talep yok… Ne var? Paraya, güce yönelik bir talep var. Eğleniyoruz, günümüzü gün etmekle meşgulüz. Cemiyetin bir parçası olma duygusu, hesap verme inancı buharlaştı. Bunların yerini büyük bir kibir bulutu kapladı.
Nüfuzlu biri çakarlı araçların kendi lüks arabasına eşlik ettiğine dair videosunu sosyal medyadan paylaşıyor. Yasal olarak koruma ekibiyle dolaşma hakkı yok ama… Bu adamı bulup polis teşkilatından özür diletmek gerek. Yeni nesli başka şeylerle, başka değerlerle donatmamız gerek. Kullandığı bisiklete otomobil çarptığı için aramızdan ayrılan İsmet Yücel’i, ısrarla Hindistan üretimi küçük bir araba kullanmaya devam eden profesör Uçkun Geray’ı, Çamlılı Ahmet Aygün ağabeyi rahmetle yad edelim. 
“Ben”den “biz”e doğru giden ortak şuuru güçlendirmek lazım. Ankara’nın Avrasya’nın nezaket ve zarafet bakımından en iyi durumdaki büyük şehri olması gaye edinilmeli. Hayatı nezaketle donatmak önemli bir şey… Telaffuzun gerçekliği değiştirebileceğini bilmek gerek. Tercümesi aslından daha iyi olan şeyler olduğunu bilmek gerek. Cevat Şakir’in Sleepy Hollow’u Uykulu Kuytu olarak çevirmesi gibi. 
Rockefeller Center’dan ayrıntılar
Yazar
Mustafa Kadir ATASOY

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen