Çanakkkale Yolunda-2 – Dr. Yasin ŞEN

Tam boy görmek için tıklayın.

1 Mayıs 2025

Dün Çanakkale Savaşlarının güney tarafını gezmiştik. Bugün de kuzey taraflarını ve kara savaşlarının olduğu yerleri ziyaret ettik.

Ziyaret edeceğimiz yerlere giderken rehberimiz Deniz Bey de bize Çanakkale hakkında bazı bilgiler veriyordu. Karşı tarafta, Anadolu yakasında “Nâra Burnu” denen burnun önünde Dumlupınar denizaltısı bir Norveç gemisiyle çarpışıyor. Denizaltıda Mustafa Biçen komutasında 86 askerimiz var. Denizaltı, akıntıyla beraber boğazda sürüklenmiş.  Askerlere yirmi dört saatte ulaşılması gerekiyor. Fakat askerlere ulaşılamıyor. Hepsi de şehit oluyor. Komutan askerlere oksijenin tasarrufu için yüksek sesle konuşmamalarını ve sigara içmemelerini emrediyor. Bakıyorlar ki, kurtuluş ümidi kalmıyor, askerler son bir istek olarak sigara içmek için komutandan müsaade alıyorlar. “Ah ataş ver cigarami yakayım” türküsü bu elim hâdise üzerine söyleniyor.

Rehberimiz bize Eceabat hakkında da bazı bilgiler verdi. Eceabat, Çanakkale’ye bağlı on iki ilçeden biri. Eski adı Maydos. 4000 yıllık bir tarihi var. 5-6 bin nüfuslu küçük bir ilçe. Buranın adı Ece Halil Bey’den geliyor. Ece Halil Bey, Gelibolu’yu fethediyor. Gelibolu ismi güzel şehir anlamına geliyor. Ece Halil Bey burayı âbâd ediyor. Bu sebepten onun adı bu şekilde Eceabat’a veriliyor.

Eceabat’ın hemen ilerisinde iki tepe var. Lodos Tepesi ve Poyraz Tepesi. Lodos Tepesi, haberleşmenin sağlandığı yer. İlerisindeki Poyraz Tepesi ise Alman karargâhı olmuş. 500 Alman askeri buraya defnedilmiş. Sonra İstanbul’a nakledilmiş. Bu iki tepe arasında Kilye Limanı ve harap bir kale var. Askerî birlikler buraya gelirmiş. Atatürk’ün cepheye ayak bastığı ilk yer de burası. Atatürk, Eceabat’a karargâh koruyor. Sonra buraya bağlı Bigalı köyüne gidiyor.

Atatürk binbaşı iken buraya geliyor. Çanakkale’de saha araştırmaları yapıyor. Her yeri gezmiş. Conkbayırı’nın çok önemli olduğunu daha o zaman fark etmiş. Bu durum onun askerî bir deha olduğunun da açık bir göstergesidir.

Çanakkale Savaşları, katılan milletler üzerinde derin etkiler meydana getirmiş. Anzaklar Çanakkale’de uyanıyor, âdeta bir millet oluyorlar.  Başlangıçta, “Almanya’yı, anavatan İngiltere’yi görürüz.” diye bu savaşa katılıyor bunlar. Bu arada Osmanlı’ya karşı propaganda var.

İngiliz ve Fransızlar denizde başarısız oluyorlar. 18 Şubat başarısız, 18 Mart’ta da öyle. Venizelos bunları uyarmış. “Donanmayla boğazı geçmek mümkün değil, kara savaşlarına önem vermeli. diyor Venizelos. Bunlar onu dinlememiş. Sonuçta bu da bizim işimize gelmiş. İngilizler, başta Yunanlara kulak asmıyor.

18 Mart’tan sonra Anzakların buraya gelmesi kararlaştırılıyor. Normalde Anzakların Alman cephesinde savaştırılması düşünülüyor.

Çanakkale’de kara savaşları başladığında 20.000 kişilik Anzak gönüllü ordusu Arıburnu mevkiine 4 Nisan’da bir çıkarma yapıyor. Bundan böyle Çanakkale’de çok kanlı savaşlar başlıyor.

25 Nisan Anzaklar için çok önemli.  Richard Casey, Çanakkale’de savaşan bir Avusturyalı. 1960’lı yıllarda Avusturalya Genel Valisi olarak atanıyor. Türkiye’den bir büyükelçi buraya geldiğinde büyükelçiye savaşlarda yaşanan durumu anlatıyor. Yaralılara Türklerin yardım ettiğini ve düşüncelerinin Çanakkale’de değiştiğini söylüyor genel vali. Anzaklar, “Biz millet olmayı Türklerden öğrendik.” diyor. Hâlbuki İngiliz ve Fransızlar burayı hezimet olarak görüyorlar. Fakat Anzaklar öyle değil.

Çanakkale’de kara savaşlarında 100.000 şehit vermişiz. Arıburnu en kanlı savaşların olduğu yer. En dar alanda en çok savaş yapılan yer olarak Çanakkale tarihe geçmiş. Çanakkale hem kara hem deniz hem hava unsurların kullanıldığı yer olarak da tarihe geçmiş. Bu savaşlarda düşman havadan çiviler atmış. Düşmanın elinde 72 adet uçak var. Bizde ise 6 adet. Bunların üçü yedek parça takviyesi için geride tutulmuş.

Conkbayırı mevkiine ilerlerken Mehmetçiğe saygı anıtının önünden geçtik. Yaralı bir Anzak askerini kucağında taşıyan Mehmetçik bu heykelde abideleştirilmiş.

Kanlısırt’a ilerliyoruz. Rehberin anlattığına göre aylarca ilk çıkarma hâli burada devam etmiş. Düşman da burada çok zayiat vermiş. Avusturyalıların anıtı var. Avusturalyalılar burada ölen askerlerini anmak için buraya gelip “Şafak ayini” düzenliyormuş her yıl.

Avusturalyalıların resmî tören alanı da bu mevkilerde. Bunların anıtları toprağa saplanan kılıç şeklinde yapılmış. Dışarıda görünen kısım, aslında kılıcın kabzasını temsil ediyor. Kılıç onlar için asker demekmiş. Kılıcın toprağa saplanması ise askerin oraya defnedildiğini gösteriyormuş.

Conkbayırı’na giderken bir mevkiden geçtik. Burada da İngilizlere ait bir anıt ve mezarlar vardı. Buradaki savaşa “centilmenlerin savaşı” da deniliyormuş. Bunun sebebi var. Ateşkes yapılıyor. O sırada komutanlar, askere moral olsun diye davul zurna bile getirmiş cepheye. Türküler söylenirmiş. Düşman askerleri bunları ezberlemiş. Artık türkü başladığında eşlik edip beraber söylemeye başlamışlar.

57.Piyade Alayının şehitliğine geldik. Bu alayın üçte ikisi ilk savaşta şehit olmuş. Bombasırtı mevkiinde çok kanlı savaşlar olmuş. Her gün siperlere 150 civarında bomba düşüyormuş. Bir vadi vardı. Adı Şarapnel Vadisi’ydi.

Osmanlı Devleti, kara savunması için Beşinci Orduyu kuruyor. Başına da Liman Von Sanders’i getiriyor. Ona Liman Paşa diyorlar.

Düşman bizi atlatmak için sahte çıkarmalar deniyor. Ordunun yanlış yerlere sevki için. Liman Paşa, 5. Ordu karargahının olduğu yerden çıkarma yapılacağını tahmin ediyor.  Atatürk’e Arıburnu için bir tabur asker veriyor. Normalde Anafartalar Ovası’ndan çıkarma yapılacakken düşmanın işaret olarak koyduğu şamandıranın yer değiştirmesi üzerine Arıburnu’ndan çıkarma yapıyorlar. Burası zorlu bir arazi. Atatürk bin kişiyle buraya geliyor. Düşman geliyor ve bombardıman başlıyor. Atatürk bombardıman sırasında Bigalı köyünde bulunuyor. Köy buraya iki saat mesafede. Atatürk bir komutan olarak burada inisiyatif alıyor. Rehberimizin ifadesine göre Türk ordu geleneğinde komutan inisiyatif alabilirmiş.

Atatürk de 57. Alayı alıyor, Conkbayırı’na yürüyüş yapıyor. Tepeye çıkıyor, o sırada düşman kendisine çok yakın. Bir grup askerimiz geri çekiliyor o sırada. 130 kişi. Mermileri bitmiş. Atatürk neden geri çekildiklerini sorunca mermilerinin bittiğini söylüyor askerler. Atatürk süngü savaşı emrini veriyor.

25 Nisan sabahı düşman birkaç mevkiden çıkarma yapıyor. Atatürk Conkbayırı’nda “Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum.” emrini veriyor. Conkbayırı’nda ağır kayıplar veriliyor. Bu savaşlarda ve 1. Dünya Savaşı’nda görev yaptığı cephelerde 57 alay tamamen şehit oluyor. Türk ordusunda 57. Alay onların hatırasına hürmeten yokmuş.

57.Alay anıtının hemen girişinde sol tarafta dünyanın en yaşlı gazisi unvanını taşıyan Çanakkale gazisi Hüseyin Kaçmaz’ın heykeli vardı. Çanakkale’deki ağır yaralılar İstanbul’a götürülüyor. Hüseyin Kaçmaz’ın ayağına çivi batınca kan kaybından baygınlık geçirmiş. İstanbul’a sevk edilmiş. Annesi “Ben şehit veya gazi anası olmak istiyorum.” diyerek oğluna böyle bir yarayla buraya niye geldiğini soruyor. Hüseyin Kaçmaz iyileşip cepheye dönüyor. Birkaç cephede savaşıyor sonra. Hiçbir savaştan kaçmıyor Hüseyin Kaçmaz. Soyadını da bu sebepten alıyor.

58.Piyade Alayı şehitliğindeki anıt üç katlı. İlk katı Anadolu Selçuklularını, ortası Osmanlı’yı en üstü de Türkiye’yi temsil ediyormuş.

Conkbayırı, Çanakkale’de gerçekleşen en şiddetli savaşlara sahne olmuş bir yer. Düşman buranın önünde uzanan Anafartalar Ovası’ndan çıkarma yapıyor. İki merminin havada çarpışma ihtimali altmış milyonda birken burada bu durum birçok kez gerçekleşiyor.

Düşmanın buraya yönelik bombardımanında bazı mermiler toprağa saplanmış. Bunların bazısı geçen seneki yangında patlamış.

1985 yılında askerlerimiz, burada bulunan siperleri onarırken o zaman siperlere defnedilen şehitlerin kemiklerine ulaşıyorlar. O zaman savaşın şiddetli zamanında bazı şehitler siperlere defnedilmiş. Sonra bunlar bir mezara toplu olarak defnedilmiş.

Conkbayırı’nda büyük kayıplar var. Buradan Bigalı köyü görünüyordu. Atatürk’ün karargâhı oradaymış. Köy buraya 2 saat mesafede. Conkbayırı, Anzaklar için de oldukça önemli bir yer. Anzak Koyu’nda başlayan “şafak ayini” burada sona eriyormuş. Fevzi Çakmak’ın kardeşi Binbaşı Nazif Bey buraya yakın bir yerde şehit olmuş.

Çıkarmanın ilk günlerinde düşman bazı topları ele geçirmişler. Amaç Eceabat’ı almak. 5 Nisan 1915’te düşman geliyor. İkinci çıkarmanın yapıldığı yer Anafartalar Ovası. 6 Ağustos ikinci çıkarmanın yapıldığı tarih. Atatürk burada albaylığa terfi ediyor. Emrindeki birlik iki katı artıyor. 9 Ağustos 1915’te Atatürk taarruz emri veriyor. Düşman 12.000 kayıp veriyor. Atatürk Anafartalar kahramanı olarak tarihe geçiyor. Burada şarapnellerden birisi göğsündeki cep saatine gelmiş. Emrindeki komutanlardan birisi onun vurulduğunu söyleyerek orduda kısa bir panik havasına sebep olmuş. Durum Liman Von Sanders’in kulağına kadar gitmiş. Liman paşa onu ziyarete gelmiş. Atatürk, şarapnel parçasının isabet ettiği saati Liman Paşa’ya hediye ediyor. Liman Paşa da aile yadigarı altın saatini Atatürk’e hediye etmiş.

Buradan Topçular Sırtı istikametine gidiyoruz. Anzaklar çıkarmada bazı Alman toplarını ele geçiriyor. Kemalyeri diye bilinen bir mevkiden geçiyoruz. Burada Atatürk’ün karargâhı varmış. Bu adı ondan alıyor.

“Adana Bayırı” diye bilinen bir bayırın yakınından geçiyoruz. Burası adını 125. Alay’da bulunan ve büyük kısmı Adana’dan gelen askerlerden oluşan alaydan almış. Onlar burada İngilizlere karşı koymuşlar. 900 şehit vermişler. Sancakları mavi renkteymiş. Onlara “Mavi Sancaklılar” da deniyormuş. “Onlar Tanrı’nın adamı!” diyor İngilizler. Çok kayıp verdikleri için “Oradan çıkmayalım!” diyorlar.

Çanakkale Savaşlarında ilginç hava olayları da yaşanmış. Kasım ayında on beş gün boyunca kar yağmış. Anzak askerlerinin içinde soğuktan donan askerler var. Bunlar yaz sıcağında pantolonları kesmişler. Deniz ve kara savaşlarında başarısız olunca da perişan olmuşlar. Düşman bir kısım askerini bu şekilde kaybetmeye başlayınca kasımda tahliye düşünülüyor bu sefer. Aralıkta tahliye başlıyor. 9 Ocak’ta da Çanakkale cephesi bizim zaferimizle sonuçlanıyor.

Buradan sonra “Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi”ne doğru yola çıktık. Bu merkez de üç kat şeklinde düzenlenmiş. Zemin katta Türk askerlerinin kullandığı eşya, mektuplar ve o zamanı canlandıran şeyler vardı. Tek kelimeyle muhteşem düzenlenmiş bir yerdi. Çok etkileyiciydi. Bir müddet burayı gezdik. Buranın bir üst katı ise özellikle İngilizlerin, Anzakların eşyasına, savaş döneminde basılan materyale, bunların silahlarına, mektuplarına vb. şeylere ayrılmış. Burada fazla kalmadım. Bazı fotoğraflar alıp üst kata çıktım. Burada büyük bir ekranda Çanakkale Savaşlarını canlandıran bir film vardı. Gözlerim yaşararak bir müddet bu filmi seyrettim. Sonra da dışarı çıktım. Gençler toplanmaya başlamıştı. Grup tamamlanınca da otobüsün yanına geçtik.

Osmanlı Birinci Dünya Savaşı içinde savaştığı dokuz cephede sadece Çanakkale Savaşlarını kazanıyor. Cumhuriyet’i kuran kadro burada beraberce düşmana karşı savaşıyorlar. Birbirlerini cephede tanıyorlar. O yüzden bazı tarihçiler Çanakkale’yi “Cumhuriyet’in önsüzünün yazıldığı yer…” olarak görüyormuş.

Çanakkale Türk milletine umut oluyor. “Yenilmez Armada” denen donanma yeniliyor bu savaşta. Sömürgeler eskisi gibi olmuyor artık. Günümüz siyasi durumunu şekillendiren gelişmeler yaşanıyor. Rusya’ya yardım gidemiyor. Rusya savaştan çekiliyor. Burada Ekim devrimi oluyor. İngilizler müttefiklerini kaybediyor böylece.

*

Gezimiz tamamlanmıştı. Otobüsün yanında köfte ve ekmek yedik hep beraber. Sonra rehberimizi bırakmak ve Kaptan Ercan Abi ile Demir Bey’i almak üzere Eceabat merkeze geçtik. Burada gençlerle sahilde biraz gezme şansımız oldu. Sahilde savaşın olduğu yerleri gösteren panorama vardı. Onu biraz detaylı inceledim. Biraz da denizi seyredip hediyelik eşyalar aldık. Ardından da Bolu’ya dönüş yolculuğumuz başlamış oldu.

Dönüş yolculuğu sırasında Sakarya’da biraz oyalandık. Kaza olmuştu.

Bolu’ya yaklaşınca kafiledeki gençlerle, kaptanla, Ömer Hoca ve Demir Bey’le ısmarlaştım.

Yazı boyunca anlatmaya çalışmakla beraber Çanakkale yolculuğunun özellikle gençler üzerinde derin etkileri olduğunu düşünüyorum. Elbette onlar zaman zaman bunun üzerinde düşünür ve gereken dersleri çıkarırlar. Bize ve gençlerimize böyle bir imkân veren, aziz şehitlerimizi ziyaret etmemizi sağlayan devletimiz var olsun.

Yazar
Yasin ŞEN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen