Dr. Yasin Şen’le Eğitim, Gençlik Ve Edebiyat Üzerine Söyleşi – Konuşan: Dr. Abdullah Demirci

Tam boy görmek için tıklayın.

1-Bir eğitimci olarak okullarda verilen edebiyat eğitimini yeterli buluyor musun?

Eğitimin birçok alanında olduğu gibi derslerin, müfredatın yeterli olduğunu söyleyebilmek için çok iyimser olmak lazım. Yeterli değil. Müfredat daha çok bilgi aktarımı ve ezberden yana ilerliyor. Yaratıcılık anlamında öğrenciyi harekete geçirecek, onu yazma ve üretmeye sevk edecek bir içerik ve amaç yok. Edebiyat eğitiminin bir insanı ortalama bir okur-yazar hâline getirmesi beklenir. Halbuki böyle bir durumdan mahrumuz.

2-Öğrencinin iyi bir okur-yazar, donanımlı biri olarak yetişmesi için neler yapılmalı?

En temelde eğitim problemlerinin kökten çözülmesi gerekir. Bir genç lisede yüksek bir başarı ortaya koysa bile sınavlara girmeyince üniversiteye bile yerleşemez. Onun bütün bir lise dönemi birkaç sınava bağlanmış durumda. Öncelikle eğitimin istihdam alanlarının ihtiyacına göre yeniden şekillenmesi şart. Ülkede duyulan ihtiyaca göre ilköğretim ve ortaöğretim yeniden ele alınmalıdır. Bu yapıldığı ve bunda başarılı olunduğu takdirde artık bundan sonra iyi bir okur-yazar ve başarılı insanlar yetiştirmek mümkün hâle gelir. İnsanın öğrendiği bir bilgiyi nerede kullanacağını ve bunun ne işe yarayacağını bilmesi çok önemli bir motivasyondur. Bizim eğitimimizde nedense bu pek önemsenmiyor. Bu doğru bir yaklaşım değil. Öğrenci çalıştıkça, başarılı oldukça bunun karşılığını alacağını bilmeli ve buna baştan inanmalıdır. Yoksa insanlar neden çalışsın, niye mücadele etsin, niçin okur-yazar olsun! Türkiye’nin mevcut durumu kültüre önem vermeyen bir manzara arz ediyor. Kültür, edebiyat pek önemsenmiyor. Kitap okunmuyor. Mevcut ortam da sosyal medya fenomenlerinin, reklam şirketlerinin, tıklanma rekorlarının, kısacası çok kalitesiz sosyal medya içeriğinin elinde heba edilmiş durumda. Böyle bir ortamda kaliteli okur-yazar yetiştirmek çok zor. Kitabın ve okumanın ülkemizde pek bir önemi yok. Öğrencinin iyi bir okur-yazar ve donanımlı biri olabilmesi için öncelikle ülkedeki mevcut algının bir değişmesi lazım. Ondan sonra okulları ele almak kolay.

3-Sence öğrenci hangi kitaplarla okumaya başlamalı, yetişkinliğinde hangi kitapları okumalı?

Öncelikle millî ve mânevî değerlerimizi yaşatan, temsil eden eserler okunmalı, okutulmalıdır. Çok fazla örnek verilebilir ama burada Dede Korkut Hikâyeleri, Yunus Emre Divanı gibi eserler hatırıma geliyor. İnsanın dışarıdan bakılınca maddî bir varlık, fakat içeride manevi bir yolcudur. İnsanın maddesi mânâsından beslenir. İçi boş olanın dışı hoş olsa n’olur! Öncelikle insanın okuduğu, beslendiği kitaplar oldukça sağlam olmalıdır. En ciddi eserlerimizin bile çocuklara hitap edecek şekilde güncel versiyonları kaleme alınmalıdır. Ahmet Yesevî hazretlerinin hikmetleri, Yahya Kemal ve Ahmet Tanpınar’ın şiirleri, nesirleri bol bol okunmalı ve okutulmalıdır. Şiirin ve nesrin en güzel örnekleri üzerinden insanlara okuma kültürü verilmelidir. Fakat her seferinde akla bunun nasıl olacağı sorusu geliyor. Çünkü gençleri kaliteli okumalara sevk edecek kimseler de her geçen gün azalıyor. Yukarıda değindiğimiz gibi hayatımız gibi eğitim ve insan kavramı da gösterişe, sosyal medyaya teslim edilmiş gibi. Fakat böyle bir hengâme içerisinde kaliteli okumalar yapan insanlar kendilerini büyük ölçüde kurtarmış sayılırlar. Ben bununla ilgili bir liste hazırlamış ve bunu da yayınlamıştım. Oradan da bakılabilir. Fakat okunması gereken yazarlarımızdan ismen bile olsa bahsetmek gerekirse yukarıda verdiğimiz birkaç isme ilaveten Mehmet Âkif Ersoy, Samiha Ayverdi, Nihal Atsız, Cengiz Aytmatov, Cengiz Dağcı, Refik Halit Karay, Peyami Safa, Abdülhak Şinasi Hisar, Necip Fazıl Kısakürek, Nihat Sami Banarlı, Mehmet Kaplan, Sezai Karakoç, Mustafa Necat Sepetçioğlu, Cemil Meriç, Emine Işınsu, Erol Güngör, Ahmed Yüksel Özemre, Bahaeddin Özkişi gibi bazı yazarların isimlerini zikredebiliriz. Gençlerin zaman zaman şikâyet ettiği durumlardan birisi bu isimlerin eserlerinin dilinin ağır olduğu yönündedir. Ne yazık ki, bu tür sözlerle çok muhatap oluyoruz. Bu türden bir cümle haklı bir itirazın ifadesi değildir. Açık bir biçimde artık öğrenmek istemeyen, bir nesil öncesinin kullandığı birkaç kelimeyi bile bilmeyen, geçmişiyle köprüleri atmış bir neslin ifadesidir. Eğer her nesil bu şikayetle karşımıza çıkarsa birkaç on yıl içinde Türkçe fukara bir dil haline gelir. Yanlış eğitim tercihleri ve eğitimi ortalama insanın taleplerine göre ayarlama anlayışı yüzünden gençler şimdilerde Ahmet Hamdi Tanpınar’ı bile anlayacak dil birikiminden mahrum. Siz edebî eseri birkaç yüz kelime içinde yazılan çizilen günlük dedikodular kabilinden değerlendirirseniz ortaya günümüzdeki gibi garabet bir manzara çıkartırsınız. Öğrenci müşteri değildir. Her şeyden önce millî ve manevî değerlerini özümsemesi gereken bir insandır. Bunu unutmamalıdır. Fakat kime, ne anlatacaksınız!

4-Esas mesele kişiye okumayı sevdirebilmekte diyorum. İnternet çağında bu nasıl olacak?

Öncelikle insana yaşamın hedefi nedir, o öğretilmelidir. Bu hayatta amaç zengin olmak mı, sadece para kazanmak mı, lüks için de yaşamak mı, yiyip içip gezmek mi? Nedir? Yoksa hayatı anlamlı ve insanca yaşamak mı, manevî değerleri özümsemek mi, erdemli ve muhabbetli bir hayat yaşamak mı? Ben biraz hayatı ilk ifadelere göre anlayanların dünyasında ve zamanında yaşadığımızı düşünüyorum. Özellikle medya ve eğitim bu kesimin elinde. İçi boş bir hayat telakkileri var. Bir merkezden yönetildikleri çok belli. Milletleri milli değerlerinden ayırmak için özel bir gayretin içerisinde olduklarını düşünüyorum. Sermaye de bunların elinde. Öncelikle fazileti, ahlakı, erdemi, iyiliği, çalışkanlığı, yardımseverliği kısaca insanı insan yapan bütün güzellikleri yaşatmaya çalışanların bir savaşı kazanması gerekiyor. Yoksa söyleyeceğimiz her şey şimdilerde insanı her yoldan tüketmeye çalışanların karşısında dedikodu hükmünde kalır. İnsanca yaşayan, yaşayabilen herkes doğal olarak okumayı, araştırmayı, öğrenmeyi, bilgiyi ve bilmeyi de sever. Bu doğal bir süreçtir. Bu olmasa bile bilgiyle, kitapla, ilimle, bilimle ilgilenenlere yaratılıştan gelen bir duyguyla saygı duyar. Fakat dediğimiz gibi bu, günümüzde bilinçli bir şekilde belli bir kesim tarafından engelleniyor. Eğitim, medya, spor hep bunların elinde. Amaçları içi boş, amaçsız, reklam şirketlerinin ve sosyal medyanın konusu olan, para ve haz için yaşayan bir insanlık türetmek. Bunlara karşı bir savaş kazanıldığı takdirde o zaman okumayı sevdirmek çok basit bir iş.

5-Hayatın, başarının sadece okulda olmadığını bilmemiz lazım. Yani hayat okuldan ibaret değildir. Kişinin ayakta durması, üretmesi, çalışması da lazım. Bu nasıl olacak?

Aslında bu sorunun cevabı da yukarıda söylediğimiz şeylerle ilgili. İnsan ve onunla ilgili her kavram hayatın merkezinde yer alır. Eğitim bize bir binanın içinden çıkıp gelmedi. Bizzat hayatın bir parçası ve gereği olarak ortaya çıktı. Hayatın zaruretleri eğitimi şekillendirdi. Şimdi durum tam tersi. Binalarda, müfredatlarda olduğu vehmedilen aslında olmayan, var olamayan bir eğitim gençliğin hayatını şekillendirmeye çalışıyor. Hâliyle de insanı başarısız, mutsuz ve huzursuz ediyor. Şu an başarılı, huzurlu ve çalışkan insan yetiştirmek hedef değildir. Öyle gösterilmeye çalışılıyor. Ama öyle değil. Eğer öyle olsa her başarılı insanın önünün açılması, mutlu olması ve ona daha üretken ve çalışkan olması için bir dizi imkânın sunulması gerekirdi. Durum hiç de böyle değil. Şu an okullarımız gençlerimizi hayata hazırlamıyor. Baştan sona dek değiştirilmesi gereken bir eğitim sisteminden söz ediyoruz. Bu sorunun özünde bile okulu hayattan koparan ve çok kötü bir biçimde işleyen bir eğitim anlayışının varlığı söz konusu. Okul ve eğitim bizzat hayatın kendisidir. Ondan asla ayrı düşünülemez. Fakat söylediğimiz gibi şimdiki eğitim sistemleri kapital ve insanlık düşmanı bir sisteme kullanışlı insan tipi yetiştirmek için kurgulanmıştır. Bence işin en başında şimdiki eğitim sisteminin reddedilmesi gerekir. Çünkü düzeltilecek hiçbir yanı kalmamıştır. Durum böyle olduğu halde ne yapılmalı peki? İnsan kendini yetiştirmeli. Bunun için de önce talebinin ne olduğuna, bu hayatta ne yapmayı istediğine, nasıl bir hayat yaşamayı hedeflediğine karar vermelidir. Bir insanın okuldan alacağı bilginin belki yüz mislini kolaylıkla elde edebileceği bir dönemden geçiyoruz. O zaman bilgi amaç değildir. Bilgiyi kullanmak ve onu dönüştürmek amaçtır. Yoksa zaten ezberci eğitimin sonuçları ortada.

6-Bilim, teknoloji gelişiyor, üretim-nüfus artıyor. Peki aynı oranda insani değerler, dürüstlük, çalışkanlık, yardımseverlik, merhamet… gibi duygular da artıyor mu? Yani bunları yetişen yeni nesle verebiliyor muyuz? Neden?

Artmıyor. Tam aksine bunları her geçen gün daha çok kaybediyoruz. Yeni nesilleri bu millet binyıllar içinde elde ettiği tecrübeye göre yetiştiremiyor. Kontrolsüz bir sanal âlem ve Türk milletinin değerlerine her türlü düşmanlığı reva gören; topun, tüfeğin, düşmanın yapamadığını çok rezil bir anlayışla ekranlardan zihinlere ve kalplere boca eden bir dizi ve sinema anlayışı ile değerlerimiz tehdit altındadır. Değerlerimizin bir kısmını maalesef kaybettik. Benim çocukluk yıllarımda Türk ailesinin gücünden bahsedilirdi okullarda. Şimdiki vaziyeti görüyorsunuz. İnsanı en süflî hâllere çeken, bunları makul gösteren bu dizilere kim, nasıl izin veriyor, bir yerde anlaşılır gibi değil. Bu millet ve Türklüğün değerleri bu kadar sahipsiz mi! Zamanı geldiğinde elbette bunlar bir bir ele alınır. Herhalde TV ve sosyal medyadaki rezalete dur diyen biri çıkar. Yoksa değerler olmayınca insan yaşamı ne yapar, millî kıymetleri olmayınca toplum nasıl yaşar!

7-Gençlerle iç içesiniz, iki çocuğunuz var. Yetişmekte olan gençlik için gözlemleriniz, görüşleriniz nelerdir?

Topyekûn bir uyanışın ve toparlanmanın içerisinde olmamız gerektiğini düşünüyorum. Kültür ve eğitimle ilgilenen yöneticiler artık işin gösteriş boyutundan sıyrılmayı bilmeliler. Derde deva olacak işlere girişmeliler. Çok vakit kaybettik. İnsan yetiştiremiyoruz. Halbuki ülkemizin her alanda yetişmiş insana ihtiyacı var. Eğitim, toplum, aile ve gençlik gibi konularda her şekilde çok donanımlı ve uyanık olmadır.

Teşekkür ederim.

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen