Düşünmek, Diriliştir!

Neden düşünce çoğumuza zor gelir?

Neden sıkıntılı bir dostumuzun derdini sorarken, “Hayrola arkadaş pek düşüncelisin?” der, aslında çok müsbet bir şey olması gereken düşünmek fiilini dert anlamında kullanırız?

Düşünceli olmak niçin olumsuzdur?..

Çünki düşünmeye başladığınız zaman, içinde debelendiğiniz hazır kalıpların size âit olmadıklarını görürsünüz.

Eğer gayret ehliyseniz hele, bütün fizik-metafizik ufuklarınızı elden geçirmeden de düşünce sükûnet bulmaz. Yâni kendinizi, kimliğinizi, bütün ilişkilerinizi ve âlemi kendinizce yeniden inşa etmek zorunda kalırsınız.

İlk söylendiği zamanların çok doğru hazır düşünce ve inanç formları bile, “yeniden kurulmadıkça” artık iğretileşirler, içinize sinmez olurlar…

Çünkü doğuş şartları ortadan çekilmiş, “o doğrular”a ihtiyaç kalmamış; açıkladıkları problemler de, dâvâlıları da dâvâcıları da sahneyi terk etmişlerdir…

Peki düşünmezsek ne olur?

Çok mu rahat ederiz?

Bu hazır kalıpların bize yettiği fikri bir uyuşturucu etkisi yarattığı için, o hazır fikirler adına, o fikirlerin hizmet ettiği sâhipler adına bir hayat yaşamak zorunda kalırız, eğer ihlâsımız varsa! Yoksa da o kalıp lafların ardına saklanıp egoizmimiz adına yaşarız ki, buna da adıyla sanıyla “riyâ” deniyor…

Dolayısıyle bu zahmete katlanmak er kişi harcı olduğundan (burada er kişi cinsiyet ifade etmiyor. Kadın da er kişidir.) o ucuz riyâ çok defâ işimize geliyor…

N’eylersiniz!!!

İşte “rahatlık” bu!

*

Niyâzî Baba ne der buna?

Can bu ilden göçmedin cânânı bulmazsa ne güç
Yârini terk etmedin yârânı bulmazsa ne güç.

Sûreti insan içi hayvan olursa kişinin,
Taşlar ile döğünüp insânı bulmazsa ne güç.

Âdemin gönlü evinde bahr‐ı ummân gizlidir,
Daimâ susuz gezüp ummânı bulmazsa ne güç.

Şol fakîr olup gezenlerde hazine dopdolu,
Say’edip ol kenz‐i bî‐pâyânı bulmazsa ne güç.

Fakr‐i fahrî devletine erişen Sultân olur,
Fakr‐i tâmme erişip Sultânı bulmazsa ne güç.

Herkesin derdine dermânı yine derdindedir,
Derdinin içindeki dermânı bulmazsa ne güç.

Bunda gelmekten murat çün kim Hakk’ın irfânıdır,
Ey Niyâzi kişi ol irfânı bulmazsa ne güç.
*
Galip Dede daha yumuşak görünür de, yeyip yutana aşk olsun:

Sendedir mahzen-i esrâr-ı mahabbet sende
Sendedir ma‘den-i envâr-ı fütüvvet sende
Gizli gizli dahî vardır niçe hâlet sende
Ma‘rifet sende hüner sende hakîkat sende
Nazar etsen yer ü gök, dûzah u cennet sende
Arş u kürsiyy ü melek sendedir elbet sende

Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
*
Günlerimiz hayır, yollarımız aydın olsun inşaallah dostlar…

Yazar
Sait BAŞER

Aralık 1957 tarihinde Isparta-Yalvaç’ın İleği köyünde doğdu. İstanbul Sağmalcılar Lisesini bitirdi. Üç yıl Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde okudu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde yüksek öğren... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen