Nuri GÜRGÜR[i]
DEM Parti’nin Eş Genel Başkanı sıfatını taşıyan Tülay Hatimoğulları’nın geçen hafta örgüt toplantısında yaptığı konuşma gazetelerde nedense yer almadı. Oysa Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi adıyla kurulan Komisyondan çıkması beklenen kararlara değiniyor, Öcalan için “ültimatom” olarak nitelendirilecek istekler öne sürüyordu. Anlaşılan bu süreci başından beri tanzim edip yürüten güç, bu tarz isteklerin toplumda yoğun tepkilere yol açacağını düşünerek konuşulmasını istemedi; komisyonun çalışmalarının tıkanmaması için bu tarz makyavelist çıkışlar daha epeyce bir süre sümen altına itilmeye çalışılacaktır.
Fakat DEM Parti kanalıyla ve siyaset yöntemiyle faaliyetlerini sürdüren etnikçi-Kürtçülük hareketini yürütenler bu tavra kesinlikle rıza göstermezler. DEM Parti üzerinden demokratik buna benzer istekler örgüt kesiminden siyasetçilerin ağzından ısrarla tekrarlanacağından tartışmaya açılacaktır. Zaten komisyon çalışmalarının düğüm noktasını büyük ihtimalle oluşturacaktır.
Tülay Hatimoğulları partinin radikal sol kesiminin temsilcisi; Samandağı’nda yaşayan Nusayri ve Arap bir aileden çok erken yaşlarda sol ideolojiyi benimsiyor. Eskişehir’de okurken Marksist-komünist marjinal bir partinin üst yönetiminde yer alıyor. Etnikçi örgütün siyasi uzantısı yıllardır ideolojik ittifakını yansıtmak amacıyla iki eş başkanından birini radikal solculardan belirler. Bu dönemde Hatimoğolları tercih edilmiş, partisinin iki sözcüsünden biri olarak konuşuyor.
Geçen haftaki açıklamasında şunları söylüyor: “Bizim beklentimiz neydi, Sayın Öcalan’la sistematik görüşmeler olacak, özgür yaşayacak, özgür konuşacak, özgür çalışacak koşullar oluşturulmalıdır. Her kesimden ve meslekten insanlarla konuşabilmelidir. Biz bunları yapılmasının hâlâ bekliyoruz. Komisyon vakit geçirmeden sayın Öcalan ile görüşmelidir.”
DEM sözcüleri Meclis’te gerekli komisyonların kurularak örgütsel etnikçi faaliyetlerini serbestçe yapabilecekleri yasal ve anayasal düzenlemelerin yapılmasını, cezaevlerindeki mensuplarının serbest bırakılmasını istiyorlar. Süleymaniye’deki 30 militanın silah yakma gösterisinden sonra devletin bekledikleri adımları atmaması durumunda bunun ilk ve son olacağını hemen açıklamışlardı. İki yönlü bir strateji uyguluyorlar:
1) Türkiye için siyasi yöntem; demokratik toplum ve özgürlükler adıyla serbestçe yapabilecekleri yasal ortamın oluşturulması, örgüte ve liderine meşruiyet kazandırılması.
2) Suriye için “silahlı güce sahip Rojova merkezli paralel devlet” inşası. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bu konudaki pozisyonlarını geçen hafta açıkça belirtti, oyunlarını “Biz enayi değiliz” diyerek teşhir etti. DEM Parti buna bir yerlerine diken batmış gibi sert tepki gösterdi.
50 yıldır PKK üzerinden yürütülen etnikçi fitnenin her yüzünü yaşadık; on bine yakın askerimiz ve güvenlik gücü mensubu dahil 40 binden fazla şehit verdik. “İyi şeyler olacak” diyerek uyutulmaya çalışıldık ama Habur rezaleti, Dolmabahçe, Diyarbakır Meydanı, Şivan Perver rezaletleri, 2014 yasal düzenlemesi, 2015’te ondan fazla sınır kentimizde ilan ettikleri “devrimci halk savaşı” girişimi vb. karşımıza çıktı. Terör örgütünün başına “kurucu lider” payesi verilmesini yanlış buluyor ve asla katılmıyoruz. Ne yapılmaya çalışıldığını görüyor ve diyoruz ki “Biz enayi değiliz.”
26.08.2025
[i] Türk Ocakları Eski Genel Başkanı, ATO Meclisi Eski Başkanı