Gerede’nin Söz Hazinesi

Gerede sözlü kültürünün zenginliğiyle öne çıkan bir yerdir. Bu ilçenin kültüründe göze çarpan hususlardan birisi bizce ilk olarak mahalli kelimeler, atasözleri ve deyimlerdir.

Gerede tarih boyunca ortaya koyduğu zengin kültürel değerlerini özellikle konuşma şivesine yansıtan bir yer olmuştur. İlçenin kendine özgü değerleri oldukça orijinal söyleyişlere, telaffuzlara ve kelimelere yaşama şansı tanımıştır. Burada zaman zaman Eski Anadolu Türkçesine ait kelimelerin korunduğunu da görmekteyiz. Bütün bunlar bizim dil zenginliğimizin Gerede’de yaşayan örnekleridir.

Konuşma Türkçesindeki en bariz özellikler Gerede ağzının müstakil olarak çalışılmasını zaruri kılmaktadır. Fakat bilebildiğimiz kadarıyla bu hususta perakende yayınlar olsa bile müstakil bir çalışma yoktur. Halbuki Gerede ve yöresi, bu konuda oldukça dikkat çekici bir yerdir. İlçenin bu husustaki zenginliğini ilk tespit edenlerden ve derlediği malzemeyi kayda alanlardan birisi Evliya Çelebi’dir.

Gerede ağzının işlekliği, konuyla biraz ilgilenen kimselerin bile hemen dikkatini çekecek denli belirgindir. Gerede’ye dışarıdan gelen biri derhal fark eder ki, burada konuşulan Türkçe zaman içinde zengin, renkli bir arka plana sahip olmuştur. Bunda Gerede kültürünün çok zengin bir içeriğe sahip olmasının etkili olduğunu zannediyorum.

Gerede tarihte medreseleri, tekkeleri ile öne çıkan ilim merkezlerinden birisidir. Burada dinî eğitimin hâlen yaygın bir şekilde sürdürülmesi kadimden gelen bir geleneğin devamı gibi görülebilir. Gerede şehir kültürü de olan bir yerdir. Gerede şairleriyle de ünlüdür. İlçe, Türk Edebiyatı tarihi içerisinde çok önemli şairler yetiştirmiş bir yerdir. Âşık Dertli, Geredeli Figânî, Geredeli Mustafa Rûmî, Âşık Mustafa Hıfzî, burada eğitim gören Dörtdivanlı Hilmî ve daha birçok değerli şairiyle Gerede bir kültür havzası olduğunu göstermiştir. Aynı zamanda Gerede, Ferfene gibi kadim bir geçmişe sahip sohbet kültürü olan bir yerdir. Bütün bunlar Gerede kültürünün zenginliğinin başlıca sebeplerindendir.

Yukarıda söz konusu edilen “kültür havzası” tabirine burada dikkatinizi çekmek istiyorum. Bununla Gerede’nin, kendi kültürünü geliştirdiğini, koruduğunu, güçlü şahsiyetler yetiştirdiğini ve birikimini bir şekilde geleceğe aktarabildiğini anlatmak istiyoruz. Gerede bu anlamda tam bir kültür havzasıdır. İlçe, bu konumunu günümüzde de devam ettirmektedir.

Gerede’nin bütün birikimi ve kültürel zenginliği buradan konuşulan Türkçeye de yansımaktadır. Gerede ağzı, özellikle atasözleri, deyimler ve halk deyişleri açısından çok zengindir. Küçük bir dikkatle buradaki Türkçenin zengin tecrübelere yaslandığını derhal anlarsınız. Aynı zamanda muhafazakâr yapısı ve başka şehir merkezlerine olan uzaklığı Anadolu’ya ilk gelindiği zamanlardan kalan bazı hatıraları ve kelimeleri canlı tutabilmiştir.

Gerede ağzında dikkat çeken özellikler vardır. Mesela konuşma Türkçesinde ek olarak görülmeyen “ki” eki, Gerede’de artık ekleşmiştir. Söz gelimi “Yok ki” burada “Yokku” diye telaffuz edilir. “Bilmiyorum ki”, “Bilmiyonku” şeklinde söylenir. Bunu daha başka örnekler üzerinde de görebiliriz.

Gerede ağzının bir diğer özelliği Türkçemizde 16. Yüzyıl’dan itibaren kaybolduğu söylenen birinci tekil şahıs eki olarak fiil çekimlerinde kullanılan “n”nin burada hâlâ görülüyor olmasıdır. “Geleceğim-gelecin”, “Gideceğim-gidecin” gibi bariz örneklerde biz bunu görüyoruz.

Bazı kelimelerde ilk seslerin sertleşme hususu da Gerede ağzında zaman zaman görülen durumlardandır. Örneğin “bir daha” burada “bi taha” şeklinde telaffuz edilir.

Gerede ağzında karşılaştığımız hususlardan bir diğeri kelime sonlarında veya fiil çekimlerinde görülen yuvarlaklaşmalardır. Mesela çekiç, çöküç; tepik, tepük; tespih, tespüh; enik, enük; erik, erük; niçin, neçün şeklinde telaffuz edilir. Bazen yuvarlaklaşmalar ubruk (ibrik) kelimesinde olduğu gibi ilk hecelerde de görülebilir. “Nedeceğöz” (Ne edeceğiz?) örneğinde olduğu gibi çoğu zaman eklerin yuvarlaklaştığı da görülür.

Gerede’de bazı kelimelerde “nazal n” de çok belirgin olarak kullanılmaktadır. Buñar (Pınar), Büñet (Dere içinde girilip de yüzülebilen derin yer), baña, saña gibi kelimelerde nazal n çok belirgin bir şekilde telaffuz edilir. Bu saydığımız hususların bazıları ilçenin şivesini Türkçenin eski hatıralarına bağlayan hâlâ canlı dil özellikleridir. Bunlar bizim tespitlerimizden ibaret. Detaylı bir incelemeyle ve araştırmayla Gerede’de konuşulan Türkçenin birçok tarihî ve kültürel hatıra yanında başka bazı dil özelliklerini de taşıdığı görülecektir.

Gerede ağzının en önemli özelliklerinden birisi konuşulan Türkçenin manevi derinliğinin olmasıdır. Aslında bu Türkçe ile ilim yapılmış, şiir yazılmış, dinî meselelerin üzerinde durulmuş, tasavvufi hakikatler konuşulmuş ve halk bilgeliği dile getirilmiştir. Konuşma Türkçesinde hâkim olan derinliği ben biraz da buna bağlıyorum. Bunu özellikle atasözleri, deyimler ve halk deyişlerinde sıklıkla görüyoruz. İşte bu manevi derinlik Gerede ağzının zenginliğinin sebeplerinden birisidir. Aynı zamanda bu sözlerde ve kelimelerde yoğun bir yaşanmışlığın olduğu derhal hissedilir.

Gerede’de derlenen atasözleri ve deyimlerin çok güçlü bir hayat tecrübesine yaslandığı görülmektedir. Bunlar bize hep bir yaşanmışlığı haber vermektedir. Bu durum derlediğimiz şu örneklerden de anlaşılabilir:

Bi dutucunun bi yiyicisi olu.

Davar gidecek köpeği kışdan yallayacan.

Doymasaydı ala inek bızasına doymazdı!

Gaba ağaç yaprağıyla gürler.

Tek durmayanın teknesi yarılu.

Yutmayınan değil dutmayınan olu…

Acıyan yer ayrı, acıkan yer ayrı.

Bu dünya sür git dünyası değil, gör git dünyası.

Çanak çanağa vurmayınca çınlamaz.

Çocuk seveni sever.

El kalkmış, vade yetmiş olur.

Gelinlik bir gün olsa şeddeler konulur.

Her dağın dumanı kendine göredir.

Kırk gün durak bir gün gerek.

Kul ever, kudret evmez.

Laf dokuz boğum; sekizini yut birini konuş.

Ölecek karga kırılacak dala konarmış.

Sabaha sultan doğar.

Terzinin düğmesi, ustanın merdiveni olmaz.

Yayladaki gelin süt gönderene kadar evdeki gelin çorbayı pişirir.

Yılan yılan iken toprağı gıdı gıdı yer.

Çok endeleyen ya kele ya köre.

Dallı ağacın gölgesinde yüz koyun günner.

Deli öküzün koşması iyi olur.

Devede de boy var amma eşek güdüyor.

Adam alamadığına yanmaz, göremediğine yanarmış!

Gerede atasözlerinde dikkat çeken hususlardan birisi bunların bazılarının çok kadim dönemlerin hatıralarını günümüze taşıyan sözler olmasıdır. Bilindiği gibi Gerede ve köyleri, Oğuz boylarının çok yoğun bir şekilde yerleştiği ve aynı zamanda Osmanlı döneminde tımar olarak kullanılan arazinin, köylerin çok fazla bulunduğu yerlerdendir. Dolayısıyla burada geçmiş yaşayışın hatıralarını yaşatan sözlerle karşılaşmak ihtimal dâhilindedir. Örnek vermek gerekirse şu atasözlerini burada zikredebiliriz:

Beyce beyin arkasından kılıç sallanır.

Otuz iki dişten çıkan otuz iki orduya yayılır.

Kökünü unutan asılsız galu.

Gerede atasözlerinin önemli özelliklerinden birisi de bunların mevsimlerle veya mevsimsel döngülerle ilgili olmasıdır. Gerede soğuk bir memlekettir. Kışları uzun ve soğuk geçer. Dolayısıyla Gerede’den derlenen halk edebiyatı mahsullerinde bunların izlerini görmek hemen her zaman mümkündür. Aynı durum atasözleri için de geçerlidir. Bunlarda özellikle halk takvimiyle ilgili olanlar dikkat çekmektedir. Çoğu atasözünün secili bir yapıda olduğu görülür. Bazılarında da hüküm bir konuşma havasında verilmiştir. Bu konuda seçtiğimiz bazı örnekleri buraya kaydetmek istiyoruz:

Erzurum’un soğuğu demiş ki, “Ben şu Gerede pazarını yapam da gelem!”

Erzurum’un soğuğu, “Gelin beni Gerede’de bulun.” demiş.

Gerede de zemheri bıkduru, temiynen abdetsliğin camını dıkduru.

Hamsin, zemheriden kemsin.

Kasım dışarı çıkma hısım.

Kasım karadan zemheri aradan.

Kasımda sayılır koyun sürüsü.

Mart aylarun çingenesedü.

Mart çıkmadukça dert çıkmaz.

Mart kapıdan baktıru, kazma kürek sapı yaktıru.

Mart martladu, tovuk yımırtladı.

Pivrar, duru duru gıvrar.

Soğuk demiş ki, “Erzurum’da doğdum, Sivas’ta evlendim, Gerede’de oturuyom.

Uzun kurağın uzun yağışı olur.

Üç elli yaz belli.

Yaz yeli kızımın olsun güz yeli gelinimin olsun.

Burada verilen sözlerin Anadolu’nun ortak tecrübesini yansıtması bir yana zengin hatıralara, belli bir yaşanmışlığa ve tecrübeye dayandığı şüphesizdir. Bu durum aşağıda vereceğimiz deyimlerde de görülmektedir:

Ayı çama sürtünmez

Balta küpe geçti

Bizim orda el kadar etimiz var

Döğüşte daş, yağmurda yaş görmemek

Elimyamıcı gibi almak

Hastaya karpuza göndermek

Hazır ekmek düşmanı

Kurdun nerden geleceğini bilmek

Otlamadan göklemek

Ölünün hatırı diriden fazla sayılmak

Suyu soğulmuş değirmen gibi olmak

Üç kurda bir ciğer

Ümügden geçe

Yandugı yerde söğünmek

Yayla kapısı gibi gıcırdamak

Yedi gırım dört köşe

Yediler kırklar toplandı

Yer yere gök göğe olmak

Yıkık değirmen gibi

Gerede’nin zengin söz hazinesinden sadece bir demet olan yukarıdaki atasözleri ve deyimler bile ilçenin bu konudaki zenginliğini ifade etmeye yetmektedir. Elbette bunların bazılarının artık unutulmuş hikayeleri de vardır.

Sonuç olarak Gerede ağzı, Türkçenin en eski dönemlerinden başlayarak kendi içinde zamanla büyük ve köklü bir tecrübeye sahip olmuştur. Türkçenin tarihi mirası kendisine eklendiğinde Gerede’de çok önemli bir dil zenginliği meydana gelmiştir. Bu zenginliğin çeşitli çalışmalarla tespit edilmesi ve kayıtlara geçmesi gerekmektedir.

Yazar
Yasin ŞEN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen