Günaydın Gün

İyi ki sabahlar var, iyi ki selamlar var, iyi ki tebessümler var, iyi ki güzel dileklerin derinden derinden sunulduğu temenni hitapları var. Farkındalığa ve tefekküre ve şükre açılan…
Günaydın ve iyigeceler en sevdiklerimden.
Neyse gün, şükür ederek uyandırıldığımız günde bir mevzu var epeydir dokunmak istediğim ona dokunacağım. Zülfiyare dokuna dokuna ama. Lüzumuna binaen. Yani!
Hani herkese açık tuvaletlere yazarlar ya bıkmadan usanmadan bildim bileli. “BULDUĞUN GİBİ BIRAK.”  Uyarsını.
Genelde büyük harflerle. Yani bağıra bağıra. Yani üstüne basa basa. Yani belki de yalvarırcasına.
Ne ciddi problem değil mi, bizim ülkemizde temiz lavabo, tuvalet bulabilmek. Suların şakır şakır aktığı Allah a şükür her imkânımızın boyumuzu aştığı ülkemizde temiz tuvalet, lavabo karaborsa. Hele ki uzun yollarda. İstasyonlarda, tesislerde, garlarda, limanlarda… Şimdi herkesin hafızası nahoş bir görüntüyü çağırdı bile değil mi? Çünkü gözün gördüğü her şey kayıt altında. Ve silinmiyor da.
Ve umursuz, izansız, bencil, düşüncesiz, tembel bedevî her insan, malesef hem çevremize, hem toplumumuza, hem zihinlerimize, kirli ayak izlerini bırakıyor. Ve bu izler çoğaldıkça insani yaşam ölçüsünü ki bu ölçü topluma oranlandığında ona medenîlik deniyor, yerle bir ediyor.
Toplu tuvaletler. Dediğim gibi bizim su ile imtihanımız. Birkaç kez yurt dışı tecrübesi yaşama şansım oldu. Ve herkes bilir ve eleştirir ki oralarda klozetlerde musluk yoktur. Ben onların tuvaletlerinde benzin istasyonları, havaalanları dahil tek bir nahoş görüntü, iz, kir ile karşılaşmadım.(Bizim gittiğimiz tur ekibindeki kendi arkadaşlarımızın bıraktığı izleri (!)  diyemeyeceğim, utanıyorum çünkü.) Kupkuru tertemiz tuvaletler. İnanın sokak tuvaletleri bile öyleydi. Aksi tecrübeleri olanlar olabilir ben kendi gördüğüm ülkeler için söylüyorum ki öyle süper gelişmiş de değillerdi hani.
Bizim canım, dini bütün ülkemizde, umumi alanlarda abdest ibadetimiz yüzünden sırılsıklam olmuş güzelim lavabo ünitelerinden, sırılsıklam yerlerden, mantoları eşarpları ile salkım saçak her yere değen oralardan da cânım camilerimizin tertemiz halılarında namaza duran can kadınlarımızdan zaten hiç bahsetmeyeceğim. Bu kısım aramızda kalsın. Konu da dağılmasın.
Temizlik, bu kadar çok su ve sabun olan, dindar bir ülkede nasıl bu kadar pisliğe ve bencilliğe dönüşüyor anlamak mümkün değil.
Toplu kullanım alanlarında, hastaneler, okullar, resmi daireler… tuvalet mevzu hakikat ki kangren. Temiz tutmak için artık mecburen kilitli tutulan, ihtiyacınız olduğunda ulaşamadığınız alanlar. Sırf oraları temiz tutsun diye çalıştırılan hizmet personelini bile canından bezdiren, derin kültürün derin mevzuu. Derinden yaralı…
Ne yapılır, nasıl çözülür, eğitimi nereden başlar, kaç anabilimdalını kapsar bilemiyorum ama, bizdeki bu bireysel ve toplumsal bencillik aşılmadığı BİZ olma bilinci geliştirilemediği sürece bu kangren geçmez. Yaralı uzuv kesip atılamaz da çünkü bölgesi yok. Topyekün maraz.
Kırık musluklar, çatlak lavabolar, kirli aynalar, çalışmayan kilitler, asla olmayan tuvalet kağıtları, sabunlar… bize yakışmayan ne varsa işte.
Bulduğun  gibi bırak!
İlk defadan başlayan hâlin sürdürülebilirliği. Tüm bu yerler mutlaka tertemiz başladılar hizmete ancak ne kadar en kısa zamanda olabilecek en kötü hale geldiler Allah bilir?
O kadar benciliz ki sonrayı ve arkadakini düşünmek konusunda. Klozete ayakkabı ile basacak, tüm tuvalet kağıdı rulosunu bir seferde yarıya indirecek, elimizi yıkarken her tarafı sırılsıklam edececek kadar temiz ve titiziz ama. (!) Amadan sonrası ver yansın…
Yakmayalım!
Otellere hiç değinmeyeyim, oralardaki havlu ve çarşafların nasıl kabaca kullanıldığını, bembeyaz havluların kullanım sonrası kirliymiş diye yerlere nasıl acımasızca atıldığını, plaj havlularının eziyet dolu maceralarını, otel odası yatak örtülerinin (ki her müşteri sonrası yıkandıklarını asla sanmıyorum) nasıl yerlerde süründüğünü… de me ye liiiim. Üzülürüz.
Geçen hafta iki gün misafirlik sonrası ayrıldığımız hastane odamızı toparlayıp çıkarken arkama dönüp baktığımda -ki her bıraktığımız yere teşekkür edercesine yapmalıyız bunu, çünkü cansız halleri ile bize hizmet ediyorlar…-  kulaklarımda çınlayan, gözümde canlanan yazı…
BULDUĞUN GİBİ BIRAK!
Ne derin mevzu.
Ne derin bir kültür.
Ne derin bir şifa.
Ne derin bir ibadet…
Kırık cam teorisine hele hiç değinmeden meramıma dokunmuş olayım.
Aziz, muhterem, dini bütün cemaat. Bize yakışana erebilmek nasip olsun, ne diyeyim.
Temizlik imandandır diyerek,
Yine lafa tutttum seni ‘sabah’.
Afedersin
canan’ca,
Yazar
Canan ASLAN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen