Habermas’ın “Filistin” Yanılgısı

Bilimsel ve de biraz teknik düzeyde fikir beyan etmeden sık sık söylediğim bir varsayımı sizlere de anımsatmak istiyorum. Her zaman söylerim, sosyal bilimlerde de bir laboratuvar olduğunu. Peki, o nedir? “Karşılaştırma yapmak sosyal bilimlerin laboratuvarıdır.” Sizce de öyle değil mi? Sık sık da deneylediğim için gerçekten de böyle.  Bu arada söyleyelim, karşılaştırma yaparken laboratuvarın olmazsa olmazı empirizmden yararlanılır. Malum, empirizme ya da ampirizm olarak bilinen insan bilgisinin kaynağı kişisel deneyimlerdir.  Aynı zamanda bu akıma göre insanların zihni doğdukları anda bomboş bir levha gibidir. İnsan zihni deneyler ve deneyimler sonucu ortaya çıkan bulgulara göre bilgilere erişir.  Doğru bir yaklaşımdır. Felsefede deneycilik akımı sahip olunan bilginin deneyimler ile kazanılacağını savunur. Deneycilik akımına göre de mantık ilkeleri ve düşünme yasalarına göre bilgiler beyne empoze edilir. Eklektik, seçimci olan insan zihnidir. Bunun yanı sıra deneyciliğin karşıt düşüncesi ise akılcılıktır. Adeta bir denetim mekanizmasıdır. Empirizme göre zihin deneyimler ve duyum ile oluşan bilgileri kabul eder. Deneycilik aynı zamanda rasyonalizm geleneğinin de karşısında durmaktadır. (1) Batıda bu ilahî düzenin adı Kontrol ve Denge Mekanizmaları (Checks and Balances) olarak ifade edilir. Siyaset Bilimi açısından ise, sadece yasama, yürütme, yargı arasında değil; aynı zamanda merkez ve çevre arasındaki ilişkiler açısından da söz konusu olur, olmazsa olmaz kural budur.

Gelelim bu perspektiften, bu bakış açısından bakıldığında HAMAS-İsrail arasındaki savaşın gidişatı, sözde insanî ara, söylemekten imtina edilen ateşkes, ateşkesin kalıcı hale getirilmesi ve de savaşın durdurulması meselesine. Peki bu durum nasıl irdelenebilir? Bir kere her şeyden önce dünya kamuoyunun Filistin’de yaşananlar için soykırım, etnik temizlik, savaş suçu, insanlığa karşı işlenen suçta büyük ölçüde mutabık olduğu görülmektedir. Bu durum laboratuvara bile sokmaya gerek yoktur. İkincisi Batı başkentlerinde makul insanların sesi artık soykırımcıların sesini bastırabilmektedir. Bu nedenle, Soykırımcılar, Etnik Temizlikçiler alanlara çıkamamaktadır. Bu gerçekten de olumlu bir veridir. İzlediklerimiz bunu büyük ölçüde göstermekte, zihinlerimiz gelişen bu durumu olumlu evrimsel bilgi olarak algılamaktadır. Peki bütün bunlar olumlu bir biçimde önünüzdeyken daha da ilerisi Filistin için makul insanların ülkelerinde hukukçular ayağa kalkmışken Almanya’daki akademinin nasıl susturulduğunu görmek konusunda bir şeyler söylenebilir mi? Tabii ki söylenebilir.  Her şeyden önce, abluka altına alınmış 360 km2lik küçük bir kara parçasında esasen zor koşullarda yaşayan yerli ve halkın tepesine binlerce ton bombayı boca etmek, yasaklı silahları kullanmak, insanî yardımları engellemek, aç, susuz enerjisiz hastanelerinde narkozsuz, ilaçsız bırakmanın arkasında kasıt ve saik unsuru olmadığı açıklanabilir mi? Yalnız bir şeyi büyük harflerle ifade edelim. BÜTÜN BUNLAR OLURKEN DÜNYA CANLI YAYINDA SOYKIRIMI İZLEMEKTEDİR. İnsan sormadan edemiyor. Hani nerede İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Cenevre Sözleşmesinin bir türlü çalıştırılamayan maddeleri? Bu soruyu doğrudan bana soracak olursanız, söyleyeyim. Bütün normatif söylemler ve dokümante edilmiş belgelerin sadece Batı için geçerli olan maddeleri hepsi çöp olmuştur. Peki şimdi sormak lazım değil mi? Hani rönesans ve reform hareketleri ile baş tacı edilen Batıda kurumsallık vardı ve işlemekteydi? Ya da biz öyle biliyorduk. Kendi içlerinde belki de öyledir. İsrail’i eleştirmeye kalkıyorsunuz, hemencecik fişleniyor ve antisemitik olarak ilan ediliyorsunuz.  Nereden biliyorum, kendimden. Bu durum sadece akademiya için geçerli değil, tabii ki. Medya için de geçerli. Medya ve Akademiyanın önde gelen ağır topları bir şeylerin arkasına gizlenme telaşında olduğunu görüyor ve anlamlandıramıyorsunuz. Bunu manalandıralım. Tek kelime ile söyleyeyim, Pragmatizm. İçinde yararı kendisine bir ön değer olarak gören Anglo-Sakson icadı bir felsefî yaklaşım. Faydacılık. Bir düşüncenin doğruluğunun ya da geçerliliğinin o düşüncenin pratik sonucu ile ölçülebileceğini benimseyen ve savunan felsefî bir görüş. Bu felsefi görüşün özünde yararcılık ve maddecilik yatar, yani? “Önce cep daha sonra prestij” diyelim ve özetleyelim. İşte size günümüzden bir örnek. Alman ekolünün dünyaca ünlülerinden Jürgen Habermas ve üç filozof, İsrail’in saldırılarında “soykırımsal bir niyet olmadığını” (2) söylemelerine ne buyrulur? Evet Almanya’nın farklı üniversitelerinden dört akademisyen 13 Kasım 2023 tarihinde Gazze’de yaşanmakta olan insanlık dramına dair son derece ilginç adeta Anti-Filistin içerikli bir bildiri yayınladılar. Nicole Deitelhoff, Rainer Forst, Klaus Günther ve Jürgen Habermas’ın imzalarının yer aldığı “Dayanışma İlkeleri Üzerine Açıklama” başlıklı bildiride esas olarak meselenin Alman toplumuna yansıyabilecek olan potansiyel tehlikelerine dikkat çekilmiştir. Bildirinin bilimdışı bir kuram olan pragmatizmle iç içe olan yerlerine birlikte bakalım: (3) 

“Almanya’daki siyasi kültürün dayandığı demokratik etik çerçevesinde Yahudilerin yaşamı ve İsrail’in var olma hakkı savunulmalıdır. Ülkenin Nazi geçmişi göz önünde bulundurulduğunda bu elzemdir. İmzacıların vurguladığı diğer husus ise bildirinin en ilgi çeken hususu olarak İsrail’in uyguladığı yöntemin soykırım olarak adlandırılmaması gerektiğidir. Nazi Almanyası’nın bir ırkı bütünüyle ortadan kaldırmaya yönelik uyguladığı soykırım yöntemi tarih içinde benzersizdir. Soykırım tabirinin Yahudi Soykırımı dışında da kullanılması Almanların geçmişte işlediği bu insanlık suçunun niteliğini zayıflatmaktadır.”

Vah benim zavallı Almanım. Buraya kadar, anladık da “İsrail Siyonazi Yönetimi” soykırım suçunun en önemli parametrelerinden biri olan kasıt (intention) ve saik (motivation) unsurunu özellikle kullanmıyor mu? Evet kullanıyor. 12 Ocak 1951 tarihinde yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Uluslararası Soykırım Suçunun Önleme ve Cezalandırılması Sözleşmesinin bu iki unsurunu aşikâr bir şekilde kullanmaktadır. “En iyi Filistinli Ölü Filistinlidir” mottosu tek başına kasıt unsurunu oluşturmaktadır. Bunu hemen her vesileyle göstermişler ve göstermektedirler. 

Soykırım suçu kuşkusuz bireyseldir. Ceza Hukuku bilindiği üzere doğrudan bireylerin cezalandırılmasını öngörür. Bu nedenle suçun failleri bellidir. “ABD-İsrail Birleşik Siyonazi Yönetimi”dir.  Biden’dır, Netenyahu’dur, Gantzdır. HAMAS’ın yok edilmesine imhasına ilişkin çağrılar İsrail Savunma Kuvvetlerinin sahadaki davranışlarında gözlendiği gibi Gazze’nin yeryüzünden silinmesine ilişkin çağrılardan asla farklı değildir. Kasıt unsurunun ta kendisidir. Unutmayalım, HAMAS, BM gözlemcilerinin önünde yapılan 2006 seçimlerini kazanmış bir siyasî harekettir, Filistin halkının, onun direnişinin, kendi hakları ve toprağı uğruna verdiği mücadelenin örgütlenme şeklidir. Kasıt unsurunun ikinci unsuru saiktir, yani özendirmedir, motivasyondur. Bütünüyle İsrail halkına bakıldığında bir özendirme olgusu var mıdır? Evet vardır. İsraillilerin Gazze’de soykırım sürerken söyledikleri şarkılarda geçen “Aza aza beyt kravot” (Gazze, Gazze bir mezarlık), “Lo niş’ar şam yeladim” (Orada çocuk kalmayacak) (4) dizeleri tam bir özendirmedir. Bu durum Habermas’ın dikkatine sunulur. 

Evet sevgili okurlar, bütün bunlardan sonra demem odur ki dünya kamuoyu soykırım suçunu işleyen “ABD-İsrail Birleşik Siyonazi Rejimi”nin yöneticilerinin yargılanmasını ve cezalandırılmasını talep etmektedir ve beklemektedir. Ama, üzülerek ifade etmek gerekir ki, yaptırım gücünden yoksun bir uluslararası hukuk sisteminde adalet aramak, sadece adaletin terazisinden medet ummakla eşdeğerdir.    Uluslararası hukukun yerle yeksan edildiği günümüz ortamında dünya kamuoyu kuşkusuz sadece yargı tehdidi ile bu insanlık dışı dramın durdurulamayacağının farkındadır. Bugün her şeyden fazla güçlünün değil haklının güçlü olduğu bir adalet sisteminin tesis edilebilmesi için yaptırım gücü olan bir uluslararası mevcudiyete ihtiyaç bulunmaktadır. Benden hatırlatması, “kılıç olmazsa terazi bir işe yaramaz”, sevgili okurlar. 

Dipnotlar:

(1) “Empirizm nedir? Deneycilik ne demek? Felsefede Empirizm (Ampirizm) akımı özellikleri, kurucusu ve temsilcileri” Hürriyet Gazetesi, 03 Kasım 2020 ;  https://www.hurriyet.com.tr/egitim/empirizm-nedir-deneycilik-ne-demek-felsefede-empirizm-ampirizm-akimi-ozellikleri-kurucusu-ve-temsilcileri-41652693#:~:text=Felsefede%20Deneycilik%2C%20empirizm%20ya%20da,Bilgiler%20de%20buna%20g%C3%B6re%20edinilmektedir./ Erişim Tarihi 26 Kasım 2023/

(2) Betül Soysal Bozdoğan, “Filistin İçin Hukukçular Ayakta”, Diriliş Postası, 25 Kasım 2023, s.9

(3) Osman Erden, “Habermas, Gazze ve Soykırım”, Politikyol;  https://www.politikyol.com/habermas-gazze-ve-soykirim/ Erişim Tarihi 26 Kasım 2023/

(4) Süleyman Ceran,”Aksa Tufanından Notlar-1” , Milat Gazetesi, 25 Kasım 2023,  s.6

            

Yazar
Esat ARSLAN

Esat Arslan, İstanbul’da 15 Nisan 1947 tarihinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul’da; yükseköğrenimini Ankara’da tamamlayan Esat Arslan, Savunma Bilimleri, Kamu Yönetimi dallarında yüksek lisans; Türkiye Cumhuriyeti Tarihi da... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen