Dr. Eleana Meltem
İki Çift Lafım Var, Beyim!
Ben Türk ve Yunan kökenli bir Hristiyan Ortodoks’um.
Şimdi şu haber önüme düştü: Fener Rum Patriği Bartholomeos’la görüşme sinyali verilmiş, Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapıları belki aralanacak diye.
Acele etmeyin, bu durumu içten, samimi bir şekilde anlatacağım;
Önce şu Patrik Efendi’ye iki çift lafım var…
Bakın, Bartholomeos Hazretleri, sen ki Ekümenik Patrik unvanını taşıyorsun, yıllardır bu okulun açılması için çırpınıyorsun, değil mi?
Ama unuttuğun bir şey var: Bu unvanın ağırlığı altında, İstanbul’un o muhteşem mozaik dokusunu korumak yerine, sanki dış mihrakların elinde bir araç gibi davranıyorsun. Sosyolojik açıdan bakarsak, azınlık lideri olarak milli bütünlüğü hiçe sayman, toplumda derin yarıklar açar ayrışma, güvensizlik filizlenir. Uluslararası ilişkiler perspektifinden ise, senin “ekümenik” iddian, Türkiye’ye düşman olanların elini güçlendiriyor, Lozan Antlaşması’nın sınırlarını aşarak Osmanlı ayrıcalıklarını modern dünyada pazarlıyorsun.
Ama tarihsel gerçeklik ne? Bu unvan Bizans’tan miras, evet, ama Türkiye’de sadece yerel Rum cemaatinin ruhani önderisin, küresel bir otorite değilsin. Yıllardır Washington’da, Brüksel’de dolaşıp şikâyet ediyorsun, ama bu topraklardaki kardeşliğini unutuyorsun.
Bu dışa bağımlı duruşunla, kendi cemaatini bile yabancılaştırıyorsun, çünkü biz burada köklerimizi bu vatanla bütünleştirmişiz. Senin bu halin, sosyolojik olarak topluluklar arası empatiyi yok ediyor, uluslararası arenada Türkiye’yi baskı aracı haline getiriyor.
Şimdi asıl meseleye gelelim: Heybeliada Ruhban Okulu’nun tekrar açılması neye sebep olur?
Bu okul 1971’de kapandı, çünkü milli eğitim sistemine entegre olmayı reddettiler, bağımsız bir teoloji kurumu gibi kalmak istediler.
Açılırsa ne mi olur?
Önce sosyolojik boyutu: Türkiye’deki Rum cemaati zaten küçülmüş, yaşlanmış aileler dağılıyor, gençler göç ediyor. Okul açılırsa, dışarıdan öğrenci akını olacak: Yunanistan’dan, Rusya’dan, belki Amerika’dan gelenler. Bu, demografik yapıyı değiştirir, yerel Rum topluluğunu yabancılaştırır, sanki bir “enklav” yaratır – sosyolojide buna “etnik yoğunlaşma” deriz, ki bu ayrışmayı körükler, toplumda “biz ve onlar” ayrımını derinleştirir.
Uluslararası ilişkiler açısından ise işler daha karmaşık: Okulun açılması, Türkiye’nin “azınlık hakları” konusunda yumuşadığını gösterir, ama bu bir tuzak olabilir. Yunanistan hemen atlar, “Ekümenik Patrikhane”yi güçlendirir, Ege’deki adalar meselesinde, Kıbrıs’ta pazarlık kozu yapar.
ABD ve Avrupa Birliği devreye girer, “demokrasi” adı altında baskı yapar araştırmalar gösteriyor ki, böyle kurumlar açıldığında, dış müdahaleler artar, yerel otorite erozyona uğrar.
Halk diliyle: Sanki evinin kapısını ardına kadar açıyorsun, ama komşular içeri girip eşyaları taşıyor!
Bu tür açılımlar jeopolitik dengeleri sarsar, Türkiye’yi savunmasız bırakır, cemaatimiz canlanır gibi görünür ama aslında bağımlılık zincirleri güçlenir; gençlerimiz yabancı ideolojilere kapılır, milli birlik zedelenir.
Sonuçta, bu mesele sadece bir okul değil, kültürel mirasımızı koruma savaşı. Düşünün, konuşun, ama bilimle, tarihle hareket edin!
————————————————-
Kaynak:
https://eleanameltem.blogspot.com/2025/09/iki-cift-lafm-var-beyim.html