İdeolojik eğitim ve toplumsal mühendislik

Tam boy görmek için tıklayın.

Türk eğitim sisteminde, son yıllarda siyasal yönetici kadroların dünya görüşlerine uygun insan yetiştirmeyi hedefleyen bir okullaşma ve müfredat oluşturma çabası görülüyor. Eğitim etkinlikleri içinde öğretilen bilgilerin büyük bir kısmı, çoğunlukla ‘bilinmese de olur’ şeklindeki hayatta karşılığı pek olmayan bilgilerdir. Lüzumsuz birçok bilgi yoluyla insan zihni bir ambarda çok sayıda eşyanın rastgele yığılması gibi bir birikime neden oluyor. Öğrenciler, ‘ayaklı kütüphane’ gibi çok şey biliyorlarmış görünümüne sokuluyor. Aktarma ve çok sık tekrar yapma yoluyla doldurulan öğrenci hafızası, çoğunlukla belirli bir düşünce sistematiğine sahip olamıyor. Yaşanılan sorunlara ve hayat olaylarına karşı hafızadaki bilgilerin kullanılması suretiyle anlamlı çözümler ve hareketler geliştirilemiyor. Bu yüzden, ideolojik eğitime tabi olmuş kitle, en basit sorunlar karşısında bile ‘cahil’ gibi davranıyor (Topçu, 2005,40).

*****

Prof.Dr. Feyzullah EROĞLU

İnsan hayatının ve toplumsal gelişmenin temelinde büyük ölçüde eğitim süreçleri vardır. Eğitim süreçleri, insan davranışlarını düzenlemek ve kişileri topluma hazırlamak gibi geleneksel işlevlere sahiptir. Eğitim düzeyi ve niteliği, toplumun nasıl bir hayat yaşayacağını, millî kimlik bilincini, gelişmişlik ölçüsünü, başarı düzeyi ve özgürlük gibi insani algılarını da belirleyen en önemli etkenler olarak bilinir.

Ülke yönetiminin ihtiyacı olan stratejik insan kaynağı ile ekonominin her kesimi için gerekli olan girişimci ve üretken insanları yetiştirmek nitelikli bir eğitim yoluyla gerçekleşir.

Yaratıcı ve ideolojik eğitim tarzı

Eğitim etkinliklerinde, birey ve toplumun üretkenliği ile özgürlüğünü amaç edinen eğitim programlarına yaratıcı eğitim denilmektedir. Yaratıcı eğitim sistemi, akılcı düşünce ve bilimsel zihniyeti esas alır. Bu eğitim tarzı, kişileri içinde yaşadıkları toplum için üretken olmaya, toplumu da dünyadaki rekabete hazırlamaya çalışır.  İnsanlar, öncelikle sorun çözme ve katma değer yaratmaya yarayan bilgi ve beceriler kazanırlar. Nitelikli bilgi malzemeleri sayesinde bireysel irade ve özgür hareket etme potansiyeline kavuşurlar. Akılcı düşünce ve bilim ile bunlarla çelişmeyen toplumsal değerlerin öncülüğünde kendi davranışlarını ve yollarını çoğunlukla kendileri seçerler. Yönetici sınıfın manipülasyonuna, çeşitli çıkar topluluklarının çarpık yönlendirmesine karşı dayanıklı ve kararlı bir duruş sergilerler. Herhangi bir gücün, kendilerini ele geçirmesine ve üzerlerinde tahakküm kurmasına pek izin vermezler.

Yönetici sınıf ve belirli zümrelerin çıkarlarına göre davranacak bir toplum tasarımı ön plana çıkıyorsa bu tarza ideolojik eğitim adı veriliyor. İdeolojik eğitim sistemi, yönetici ve egemen sınıfın, dayandıkları siyasal görüşün yaşam biçimini merkeze alan bir toplum inşa etme programına sahiptir. Toplum üzerinde yürütülen toplum mühendisliğinde kullanılan en etkili araçlar, okul türleri ve müfredat olmaktadır. Toplumsal gelişmeye ve dünya ile rekabet etmeye yarayacak öğrenci yetiştirecek okullardan çok, yönetici sınıfın siyasal kadrosu ya da seçmen deposu olma yönü daha fazla olan okul türleri tercih edilir. Bu okullarda, analitik ve eleştirel düşünce yönteminden çok, rivayet kültürüne ve aktarmaya dayalı ezberci programlar izlenir.

Eğitim tarzı ile toplumsal yönetim ilişkisi

Ekonomik gönenç ve toplumsal gelişme ölçeklerinde ön sıralarda olan toplumlarda, çoğunlukla yaratıcı eğitim sisteminin olduğu görülmektedir. Dar bir yönetici sınıf ile onları destekleyen çıkar topluluklarının egemen olduğu; toplumun çoğunun, yoksulluk, işsizlik ve çeşitli haksızlıklar ile karşı karşıya kaldığı ülkelerde ise ideolojik eğitim tarzı yaygındır.

Geçmişteki despotik devletler ile Hitler Almanya’sı, Sovyetler Birliği ve Komünist Çin gibi diktatörlükler, eğitim sistemlerini siyasi ve ideolojik kalıplar içinde tutmuşlardı.  Günümüzde, otoriter yönetim sistemlerine sahip ülkeler, eğitim süreçlerine, çoğunlukla kendi sınıfsal iktidarlarını sürdürmeye yarayacak bir istikamet verme çabalarını sürdürüyorlar. Başta Orta doğudaki ülkeler olmak üzere, Afrika ve Avrasya’nın çok sayıdaki ülke yönetimleri, eğitim kurumlarını toplumun geneline kendi anlayışları doğrultusunda bir format atma aracı olarak kullanıyorlar.  Yönetici sınıf, çeşitli eğitim süreçlerine ve kurumlarına birer toplumsal mühendislik işlevi yüklüyorlar.

Cumhuriyet eğitiminden siyasal eğitime gerileme

Türkiye Cumhuriyet’ini kuran irade, Türk Milleti’ni yönetici ve egemen sınıf tahakkümünden kurtarmak ve dünya toplumları içinde seçkin bir konuma getirmek amacıyla millî bir eğitim yapısı oluşturmuştu. Atatürk sonrası Batıcı ideoloji, millî eğitimi Amerikan pragmatizmine doğru sürüklerken, popülist sağ-muhafazakâr siyaset millî eğitimi kozmopolit insan yetiştirme aracına dönüştürdü. Şimdilerde, siyasal islamcı ittifak, millî(!) eğitim üzerinden ‘millet çeşitliliğine(!)’ dayalı ve ‘çok dilli’ siyasal ümmetçi bir kitle oluşturma misyonunu icra etmeye çalışıyor. Küresel kapitalizmin bölgesel toplum projesi kapsamında, Türklerin kimlik ve hâkimiyet bilinçleri yok edilerek karmaşık ve arabesk bir toplum oluşturma çabası bütün hızıyla ilerliyor.

Küresel kapitalizm, millî hâkimiyet bilinci olmayan toplumların yönetim sistemleri üzerinden, dünya halklarının çoğunu iyi bir ‘ırgat’ ve ‘tüketici’ olmalarını teşvik ediyor. Bunun karşılığında, bu yönetici ve egemen sınıfların kendi toplumlarına istedikleri formatı atmaları konusunda destekçi oluyor. Böylece, küresel güçler, küresel kapitalizm ve yerel ideolojilerin iş birliği üzerinden küresel sömürünün tarlasını sürüyor ve tohumlarını ekiyor.

Türk eğitim sistemi nereye koşuyor?

Türk eğitim sisteminde, son yıllarda siyasal yönetici kadroların dünya görüşlerine uygun insan yetiştirmeyi hedefleyen bir okullaşma ve müfredat oluşturma çabası görülüyor. Eğitim etkinlikleri içinde öğretilen bilgilerin büyük bir kısmı, çoğunlukla ‘bilinmese de olur’ şeklindeki hayatta karşılığı pek olmayan bilgilerdir. Lüzumsuz birçok bilgi yoluyla insan zihni bir ambarda çok sayıda eşyanın rastgele yığılması gibi bir birikime neden oluyor. Öğrenciler, ‘ayaklı kütüphane’ gibi çok şey biliyorlarmış görünümüne sokuluyor. Aktarma ve çok sık tekrar yapma yoluyla doldurulan öğrenci hafızası, çoğunlukla belirli bir düşünce sistematiğine sahip olamıyor. Yaşanılan sorunlara ve hayat olaylarına karşı hafızadaki bilgilerin kullanılması suretiyle anlamlı çözümler ve hareketler geliştirilemiyor. Bu yüzden, ideolojik eğitime tabi olmuş kitle, en basit sorunlar karşısında bile ‘cahil’ gibi davranıyor (Topçu, 2005,40). Bu ‘ezberci’ eğitim tarzında, eleştirel düşünceye, yaratıcı ve girişimci niteliklere sahip vasıflı insan kaynağı pek yetişmiyor. İdeolojik beklentilerle öğrencilere yüklenen bu bilgiler, büyük ölçüde belirli bir toplum tipi oluşturma amacına yönelik olarak zihinsel bir alt yapı oluşturmayı hedefliyor.

Bu kadar imam hatip niye?

Siyasal İslamcı zihniyet, ideolojik eğitim yoluyla toplumun tümünün topluca kendi güdümünde olmasını sağlamaya yönelik bir okullaşma ve müfredat peşinde olduğu izlenimi veriyor. Söz gelimi, toplumsal ihtiyaçlardan bağımsız olarak çok sayıda İmam Hatip Okullarının açılması doğrudan siyasal bir tercih gibi görünüyor. Eğitim süreçlerinde, dünya ile rekabet etmelerini sağlayacak bir bilgi ve beceri kazanımı yerine, çoğunlukla hayali bir siyasal ‘ümmet’ üretmeye yönelik bir anlayış yüceltiliyor. Benzer ideolojiler ve zihniyete sahip oldukları görülen çok sayıda sığınmacılarla birlikte adeta yeni bir toplum oluşturulmak isteniyormuş gibi bir görünüm ortaya çıkıyor. Türkiye’de siyasallaşmış eğitim ve dinî hizmetler ile yaygın resmî ve gayri resmî kitle iletişim araçları yoluyla yönetici iktidarının sürdürülmesine elverişli bir kitle yaratılmak isteniyor.

Toplum mühendisliğine saparak eğitimi siyasallaştıran hangi ideoloji olursa olsun, şimdiye kadar hiçbiri başlangıçtaki hedeflerine ulaşamadı. Ancak, hiçbir şey de eskisi gibi olmadı; şiddetli bir arabesk nesil ve şizofrenik bir kültür ortaya çıktı. Siyasallaşan inanç kültürünü merkeze alan ideolojik eğitim etkinlikleri sonucunda, sadece küçük bir militan ve milis topluluk oluştu. Ama, geri kalanları ‘takıntılı’ ve ‘yaralı bilinç’ sahibi bir insan yığını oldular.

Kaynak:

Nurettin TOPÇU (2005): İslam ve İnsan, Mevlâna ve Tasavvuf, Bütün Eserleri: 6, Dergah yayınları, İstanbul

—————————————————

Kaynak:

https://millidusunce.com/misak/ideolojik-egitim-ve-toplumsal-muhendislik/

 

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen