Sevgili Enver Paşamızı,

Sevgili Talát Paşamızı,

Sevgili Cemál Paşamızı,

minnet ve şükran duygularıyla anıyor, aziz hâtıraları önünde hürmetle eğiliyoruz.

Bu değerli zevat, milletimize ve devletimize yaptıkları diğer hizmetlerin yanısıra, tehcir kanununu çıkararak, en büyük hizmetlerini yaptılar.

Bin yıldır bizi bu topraklardan sürmeye çalışan haçlı güruhu, bu amacına er meydanında mertçe dövüşerek ulaşamayınca, bin yıldır Asil Türk Milletinin aguşunda güvenli bir hayat süren Ermenileri kışkırtarak ulaşmaya çalıştı.

93 harbinden sonraki 35 yıl boyunca, düveli muazzama tarafından siláhlandırılan Ermeni çeteleri Anadolu’nun dört bir yanında, hem siláhsız Türklere ve hem de devlete karşı şiddet eylemleri gerçekleştirdi, kan döktü

Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla birlikte, eli siláh tutan Türk erkeklerinin tamâmına yakınının siláh altına alınması üzerine, bütün yurtta, mâsum Türkler içeriden yapılacak saldırılara karşı savunmasız kaldılar. Gözü dönmüş Ermeni katiller, işte asıl büyük cinâyetlerini bu dönemde işlemeye başladılar. Yurdun dört bir yanında yaklaşık 1,5 milyon Türk, Ermeni katiller tarafından, en vahşi yöntemlerle katledildi. Vahşet, o boyutlara ulaştı ki, önlem alınmadığı takdirde, Anadolu’da Türk varlığı sona erecek noktaya geldi.

İşte bu muhataralı günlerde, bu üç büyük devlet adamı, büyük bir basiret örneği göstererek, “geçici zorunlu iskân” kanunu çıkardılar, katliam yapan çetelerin bulunduğu yörelerdeki Ermeniler, güvenli bir şekilde Suriye ve Lübnan gibi bölgelere nakledildi.

Nakil sırasında, salgın hastalık (İspanyol gribi vs.) ve eşkıya saldırısı gibi nedenlerle bâzı ölüm vakaları meydana geldi. Bahsedilen sebeplerle, tehcir edilen yaklaşık bir milyon kişiden 50-60 bin civarında insan hayatını kaybetti. Görevlilerin ihmâlinden kaynaklanan olaylar derhál soruşturuldu ve gerekli müeyyideler uygulandı. O dönemde, İspanyol gribi, bütün dünyada 100 milyona yakın insanın ölümüne yol açmıştı. Tehcire uğrayanlar, devletin aldığı tedbirler sayesinde -ve elbette imkánlar nispetinde- en iyi şekilde korundular. Hemen hatırlatalım, Padişah damadı, Sarıkamış Harekâtının kumandanı Hâfız Hakkı Paşa dahi, bu meşum salgın nedeniyle hayatını kaybetti. Aynı dönemde, erkekleri cephede olan mâsum Türkler, Ermeni eşkıyasının katliamları, salgın hastalıklar, Balkan Savaşı sonrasında oluşan göç dalgaları ve yetersiz beslenme gibi nedenlerle, 5 milyondan fazla kayıp verdi.

Hâsılı, bu üç büyük Türk Devlet adamının basiretli tehcir kararı olmasa idi, erkekleri cephede düşman tarafından kırılan Türk kadınları ve çocukları da katil Ermeni çetecileri tarafından katliama uğratılacak, böylelikle, Anadolu’da belki de Türk bırakılmayacaktı.

Bu üç büyük adam, basiretle aldıkları ve insânî bir şekilde uyguladıkları tehcir kararıyla, Anadolu’da Türk varlığının korunmasını sağladılar ve birkaç yıl sonra savaşacak yaşa gelen Türk gençlerinin millî mücâdeleyi gerçekleştirmeleri için imkân ve fırsat yarattılar.

Bugün, bu üç büyük Türk Devlet adamına hâinlerin duyduğu öfke ve kin, meşum emellerine ulaşmalarını engellemiş olmalarından kaynaklanmaktadır.

Tehcir kararı, devlet vasfını taşıyan her yapının yapacağı en tabii ve haklı şeydir, aksi düşünülemez. Devlet, vatandaşlarını korumak zorundadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Ermeni mezâliminden yüz kûsur yıl sonra, bir Ermeninin vekil olarak konuşma yapabiliyor olması, Türk Milletinin olgunluğunun bir sonucudur. Ancak, bu şahsın, Ermeni çeteleri tarafından işlenen cinâyetlerden ötürü özür dilemek yerine, katliamların daha da büyümesini önleyen tedbirleri alan ve uygulayan üç büyük Türk Devlet adamına yönelik edepsizce söylemlerde bulunması, “suçu ve suçluyu övmek, iftira atmak” suçlarını oluşturduğundan, bu şahıs hakkında derhâl yargı işlemleri başlatılmalıdır.

Bilvesile, Enver Paşamıza, Talat Paşamıza ve Cemál Paşamıza Yüce Allah’tan rahmet diliyoruz. Ruhları şâd, mekânları cennet olsun.