Prof.Dr. Feyzullah EROĞLU
Otoriter yönetimler, toplumu kendi emellerine göre şekillendirmede, çoğunlukla mülkiyet ilişkileri ile inanç sistemlerini kullanıyor. Yönetici sınıf, iktidarlarını sürdürme konusunda iş adamları ile din adamlarını en güvenilir müttefik olarak görüyor.
Günümüzde, yeni-liberal kapitalizm ile siyasal dincilik, toplumsal denetimi büyük ölçüde kadınlar üzerinden yürütmeye çalışıyor. Bu kapsamda kurgulanan otoriter yönetimler, toplumdaki birçok varlık gibi kadınların da sahibiymiş gibi davranıyor. Kadınlara hükmetmek üzerinden adeta bütün toplumsal ilişkileri tahakküm altına almayı amaçlıyor.
Kadınlar gerçekte zayıf varlıklar mıdır?
İlk çağlardan bu yana erkeği önceleyen ve kadınlara yardımcı hizmetleri uygun gören bir toplumsal cinsiyet anlayışı egemen olmuştur. Avcı toplayıcı ve tarım toplumunda, üretim ve geçim kaynaklarının fizikî emek gücüne dayanması, kadınların toplumsal olarak ikincil bir konumda kalmasına ortam hazırlamıştı.
Sanayileşme süreci ve eğitim imkanlarının toplumsal tabana yayılmasıyla birlikte, ‘bilek gücüne’ dayalı üretim ve yönetim tarzı giderek önemini kaybetmeye başladı. Kadınların eğitim imkanlarından daha fazla yararlanması ve teknolojik gelişmeler, ekonomik ve yönetim etkinliklerinde -erkek/kadın ayrımından bağımsız olarak- yetenek ve liyakati ön plana çıkardı. Oysa, günümüzde, yetenek ve liyakat gerektiren işlerde bile kadınlara hâlihazırda çok fazla yer verilmiyor.
Eskiden beri süre gelen erkek egemen toplumsal cinsiyet anlayışı, kapitalist sistemde iş çevreleri ile gelenekçi toplumlarda dinci anlayışlar yüzünden -farklı gerekçelerle- varlığını sürdürüyor.
Kapitalist sistemde kadın imgesi
Yeni-liberal kapitalist sistem, üretim ve yönetim süreçlerinde kadınların yetenek ve liyakatinden daha fazla yararlanmak yerine, ilgili ya da ilgisiz her türlü ürünün tüketiminde kadın cinsiyetini bir tüketim aracı olarak görüyor. Satın alma gücü yüksek olan tüketiciler için en etkili satış tekniği olarak kadın cinsiyetinin fiziki çekiciliğini kullanıyor. Kapitalizmin yönlendirdiği sanal dünya olan ‘reklamlarda’ ve burjuva hayatı özentisinin vurgulandığı ‘dizilerde’, kadınlar tam bir tüketim nesnesi olarak kurgulanıyor.
Yeni-liberal kapitalist sistem, kadınların gerçek özgürlüğünün güvencesi olan eğitim düzeylerinin yükselmesi, çalışma hayatına atılmaları ve yönetim kademelerinde daha fazla yer almaları konusunda fazla bir çaba göstermiyor. Bunun yerine, kadınların aleyhine olan eşitsizliği, ‘güzellik’ ve ‘çekicilik’ gibi bedensel özellikler üzerinden örtmeye çalışıyor. Kapitalizm, kadınlara serbestlik ve özgürlük tanıyor görüntüsü altında, satın alma gücü yüksek olan tüketiciler için kadınları birer arzu nesnesi hâline getiriyor. Ayrıca, her varlığı para kazanacak bir araca dönüştüren kapitalist sistem, özellikle kolay yoldan bir hayat tarzı düşleyen bir kısım kadınları, güzellik ve çekicilik tutkusuyla bezenmiş bir ürün hâline getiriyor.
Dinci zihniyetin kadın imgesi
Sermaye ve mülkiyetçi kapitalist sistemde olduğu gibi, yaygın inanç sistemleri de erkek merkezli toplumsal yapının kültür kalıplarıyla yoğun bir etkileşim içine giriyor. İnanç değerleri, çoğunlukla yönetim ve egemenlere yakın duran din adamları aracılığıyla eril bir dincilik anlayışına evriliyor. Dincilik anlayışı, kadınları erkeklerin hayatını kolaylaştıran ve her türlü rahatını sağlayan birer ‘ev hizmetleri’ elemanı olarak görüyor. Kadınların, kamusal alanda bulunmaları sakıncalı görülüyor ve büyük ölçüde ‘ev’ merkezli bir hayata şartlandırılıyor.
Gelenekçi toplumlarda, kadınlara biçilen rolün aynen oynanmasını teşvik amacıyla mevcut cinsiyetçi rol dağılımı aşırı bir yüceltmeye maruz bırakılıyor. Bu arada, kadınların mevcut toplumsal rol dağılımını içselleştirmeleri için -aslında dinlere sonradan eklenen- çeşitli kutsallık atıfları yapılıyor.
Siyasal İslamcılığın kadın imgesi
Kur’an’daki İslâmiyet’te, Arap kültüründe kadınların mutlak anlamda erkeklere (kabile reisine, babaya, abiye-erkek kardeşe, kocaya) olan bağımlılığı, öncelikle tedrici olarak azaltılmak sonra da kadın-erkek eşitliğini sağlayıcı bir değişimin önü açılmak istenmiştir. Kur’an, çeşitli ayetlerde doğrudan doğruya kadınları muhatap almak suretiyle onları erkeklerin tasallutundan kurtarmayı amaçlamıştır. Bu bağlamda, yeryüzünün en eril kültürünün kadınlar üzerinde kurduğu mutlak egemenliği kırmanın en gerçekçi yolu olarak kadınlara eğitim ve mülkiyet fırsatı tanınmıştır. Böylece, kadınların eğitim yoluyla bağımsız geçinme imkanlarının ortaya çıkmasından sonra, toplumsal düzenin nispeten daha eşitlikçi ve özgür bir yapıya gelişimi öngörülmüştür.
Allah Elçisi’nin vefatı sonrasında, kadınlar ile ilgili Arap kültürünün eril bakış açısını değiştirme motivasyonu etkisini kaybetmiş; eski algı ve alışkanlıklar büyük ölçüde yeniden alevlenmiştir. Kur’an ayetlerinin ruhu ve özü yerine, erkek egemen kültürlerdeki kadınların birer ‘erkekleri tamamlayıcı’ öğe gibi görülme tarzındaki yaygın alışkanlıklar, çoğunlukla yönetici sınıf tarafından da desteklenmiştir. Allah’ın kadınlara doğrudan hitabına rağmen, onların karar verecekleri konularda erkeklerin karar vermesi alışkanlığı, çoğu din adamlarının dinsel söylemleri aracılığıyla yeniden devreye sokulmuştur.
Siyasal İslamcılık ve himayecilik iddiası
Gerçek İslamiyet’in değer yargılarından saptırılmış dincilik anlayışında, erkeklere her türlü serbestlik tanınırken, sanki ‘mahremiyet’ yalnızca kadınlarla ilgiliymiş gibi kadınların hak ve hareketleri büyük ölçüde kısıtlanmıştır. Kadınlar, toplumsal ilişkilerde erkeklerin sahip olduğu konuma eşitlenmeyi sağlayacak güç kaynaklarından yoksun kalmışlardır. Kadınların, toplumsal yapıda yalnızca yöneticilerin ve erkeklerin izin verdiği ölçüde yer alacağı algısı yerleştirilmek için onlar sürekli himaye edilmesi gereken varlıklar olarak görülmüştür. Aşırı bir himayecilik tutkusunun, aslında kadınların iradesine ve özgürlüğüne getirilmiş bir kısıtlama olduğunu gizlemek için kadınlara çok değer verildiği izlenimi yaratılmıştır. Aslında, biyolojik ve zihinsel gelişimleri açısından birer yetişkin olan kadınlara, çok önem verildiği iddiasıyla onlara birer ‘kültürel çocukluk’ muamelesi yapılmıştır.
Siyasal islamcı dünya görüşü, kadını görünüşte ‘aile’ kurumu üzerinden kutsayarak, temelde cinsiyet temelinde bir alt kimliğe indirgiyor. Erkek egemen zihniyet, kadınları ev içine odaklı hayata şartlandırarak ve razı ederek, evlerini kendi hayatlarının rahatı için bir cennete dönüştürmek istiyor. Doğrudan Kur’an’dan bağımsız olarak, kadınlara fiilen ev içi bir hayat önerilirken, bunu isteklendirmeye yönelik birtakım yüceltici söylemler kurgulanıyor. Böylece, kadınların erkek önceliğine dayanan hayat tarzına karşı itirazları daha baştan önlenmiş oluyor.
Kur’an’ın ruhuna ve anlam bütünlüğüne bakılmadan, kadınların eğitimi, çalışma hayatı ve birçok kişisel hak ve talepleri büyük ölçüde baskılanıyor. Aslında, kadınların yetişkin olma iradelerine ket vurulurken, din adamları destekli siyasal dincilik -bilerek ya da bilmeden- erkeklerin, inanan kadınlar ile Tanrı arasında aracılık rolüne üstlendikleri görülüyor.
‘Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş’
Kadının yaratılış esası ve potansiyel davranış tarzı, gerçekte bir ‘insan’ olma üst kimliği üzerine dayanır. Kapitalizm ve dincilik, yaşam tarzları, tüketim kalıpları ve kılık kıyafet bakımından birbiriyle zıt görüş ve görselliğe sahip olsalar da kadın cinsiyetini eril amaçlar için kullanma konusunda birbiriyle benzeşiyor. Birisi, kadınları kadınsılık üzerinden daha fazla kâr elde etme aracı; ötekisi kadınları kadınsılık üzerinden rahat edecekleri birer araç gibi görüyor. Her iki ideoloji de kadın cinsiyetini, kendi amaç ve arzularına ulaşmada kullanılan birer ‘arzu nesnesi’ hâline dönüştürüyor. Gerçekte, ‘kadınları’, yetenek ve girişimcilik nitelikleriyle birer ‘insan’ olarak görmek yerine, yalnızca cinsiyet alt kimliklerine göre ayarlanmış yaşam biçimine hapsediyor.
Küresel kapitalizm, zengin kaynakların ve ticaret yollarının üzerinde duran Müslüman ülkeler üzerinde, bir kısım dinci topluluklar ile siyasal islamcı siyaseti öncü güçleri gibi kullanıyor. Bu yüzden, son elli yıldır yeni-liberal kapitalist sistem ile siyasal islamcılık işbirliği, müslüman coğrafyaya çok ağır bedeller ödetiyor.
—————————————–
Kaynak:
https://millidusunce.com/misak/kapitalizmin-ve-dinciligin-kadin-tasavvuru/