Kocatepe Yıldızı Türk: Atatürk!

Anadolu’nun kapılarını Türk’ün o muhteşem varlığına açan Başbuğ Alparslan ile yine
Anadolu’yu sonsuza kadar Türk yurdu olarak dünyaya kabul ettiren sarı saçlı mavi gözlü
Bozkurt Atatürk’ü zaferler ayı olarak bildiğimiz bir Ağustos ayında daha minnet ve şükranla
anıyoruz.
Aşağıda Arif Nihat Asya’nın büyük bir özenle “Destan” laştırdığı mısralar millet
kahramanlığının imbikle süzülmüş sözleri olsa gerek. Şairlerin böylesine kutsal başarıları,
böylesine büyük bir sanat anlayışıyla okuyucuya yansıtması bizim savaş kahramanlığımızın
yanında sanat kahramanlığımızı da göstermiyor mu sizce?

“DESTAN”
O zaferler getiren atların
Nalları altındanmış.
Gidişleri akına,
Gelişleri akındanmış.

Yolları eline dolayan,
Beldeler, ülkeler avlayan
Süvarileri varmış ki,
Oğuz, Bilge, Süleyman'mış.
….
Kimi kılıç dövülen al külçeden,
Kimi güllerin al açtığı bahçeden,
Kimi dağların yoğrulduğu
Şu mor yığındanmış.
….
Gönül vermişler aya,
Hükmetmişler toprağa, suya…
Tanrıyla akrabalıkları
Yakındanmış.

Zembereğini kuran
Onlarmış bu dünyanın…
Onlar ki kurt doğuran

Obaların kanındanmış.
Ve zaferler getiren atların
Nalları altındanmış."

Ey büyük kumandan!
Sen Anadolu’nun kapılarını Türk’ün çelik kollarına teslim ettin ama şimdi bir karanlık akıl da
bu mukaddes vatan topraklarını soyu sopu belirsiz bir güruha açmaya çalışıyor. Umarım
kemiklerin sızlamıyordur…(!?)
Hele hele yedi düvele karşı Türk kahramanlığını ve savaş zekasını gösteren Başbuğ
Atatürk’ün tarihe altın harflerle işlenen başarısını, bizim dışımızda düşmanların bile önünde
saygı ile eğildiği koca bir Türk Kaan’ı asırlar boyu unutulmaz elbette. Büyük Türk Milletine
içinde bulunduğu zor şartlara rağmen bağımsızlık mücadelesinde önderlik eden bu deha
Mustafa Kemal Atatürk elbette unutulmayacaktır. Bu ülke insanı O’nun hangi fedakarlıkla,
canı pahasına da olsa davasından vazgeçmeyen çelik yapıda bir karakter olduğunun elbette
hafızasında yaşatacaktır.
Nazım Hikmet aşağıdaki mısralarda diyeceğini demiş. “Sarışın kurt”, “gözleri çakmak
çakmak” tasviri onun muhteşem ifadesine küçük bir örnek değil mi? Okuyunca siz de bir yay
gibi Kocatepe’den Afyon ovasına atlamak üzere olduğunuzu hissetmiyor musunuz?

Büyük Taarruz
Dağlarda tek
tek
ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki,
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu.
Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki
mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar: «Üç», dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,

eğildi, durdu.
Bıraksalar
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı.

Türk kadının sırtında bebeği ile İnebolu’dan Ankara’ya taşıdığı cephanenin manevi gücü
bırakın Afyon ovasını, İzmir’in dağlarında açan çiçeklere müjde verir gibi kutsaldı. 1921 deki
bu İnebolu-Ankara yolculuğunun kahramanlığını bir de Fransız kadın yazar Jean Chiliquelin
ve İngiliz kadın yazar Ann Bridge’nin satırlarında okusun “Keşke Yunan kazansaydı” Diyen
hainler ve onun gündelikli yamakları…!
Her şey Türk için, Türk’e göre…!

Yazar
Cemal ŞAFAK

Cemal ŞAFAK 1952 yılında Ardahan ili, Çıldır ilçesi, Aşık Şenlik köyünde dünyaya geldi. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimini Kars’ta tamamladı. Erzurum Kazım Karabekir Eğitim Enstitüsünden mezun oldu. Eskişehir Anadolu Ünive... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen